Beşiktaş geçen yıl 11 puan öndeyken şampiyonluğu veriyorsa, Fenerliler ‘G.Saray’ı şampiyon yaptılar’ bahanesine sığınmasın. Eğer geçen yıl sahada oynanan futbolun dışında bazı etkenler rol oynadıysa, o zaman da bu sene siz ağlamayacaksınız.
FENERBAHÇE’de sorun nerede... Sahada hangi sistem ile oynanmalı... Rüştü degajları uzun mu kullanmalı, yoksa topu oyuna eliyle mi sokmalı. Bunların hepsi hikaye... İşin temeline inmeliyiz... Geçen yıl Fenerbahçe şampiyon oldu... Dönüp bir geri bakalım, nasıl oldu?
Assolist Hooijdonk’tu. Yanında talebeleri vardı... Hooijdonk takım kaptanı değildi ama hem saha içini, hem de saha dışını iyi organize etti. O zaman da teknik direktör Christoph Daum’du. Hooijdonk tek olduğu için Daum onu ısıramadı. Ama Hooijdonk’un varlığından da son derece rahatsızdı. Çünkü Hollandalı gerektiği yerlerde basının da haberi olmadan Daum’a tavrını koyuyordu. Kapalı kapılar ardında Daum’un oyun sistemini de eleştiriyordu. Bence doğru da yapıyordu.
Sonra ne oldu? Alex geldi.
Daha sonra ne oldu? Anelka geldi.
Şimdi artık takımda üç etkili isim vardı... Hepsi de deve dişi gibi... Ama üçünün de yoğurt yiyişi değişikti.
Alex kendi işine bakan bir oyuncu. Fazlaca etliye sütlüye karışmıyor. ‘Ben sadece kendimden sorumluyum’ diyor...
Anelka’yı henüz anlamış değiliz. Tavrı ne olacak. Amaaa, Hooijdonk son derece tavırlı, kişilikli bir insan. Ne yaptığını çok iyi biliyor. Liderlik vasfı da var.
Ne yazık ki F.Bahçe’de Daum’un sivri zekasıyla yumurtalar, yumurtalara tokuşturuldu. Haliyle ilk kırılan Hooijdonk oldu. Daum’un sahneye koyduğu bu senaryo belki Alman hocanın şahsi kaprislerini ve hırsını tatmin edecek. Hooijdonk’u dışlamasıyla tatmin oldu bile. Ama Fenerbahçe’ye verdiği zarar ortada. Bütün bu senaryoyu yazıp ve oynayan (Aziz Yıldırım’ın izni olmadan bu senaryo sahneye konmazdı) Daum, artık öyle bir yola girdi ki, arkaya dönse vurulacak, şampiyon olmazsa yine vurulacak. İstifa etmeye hakkı yok. Bu saatten sonra Aziz Yıldırım’ın onu sudan bahanelerle görevden almaya da hakkı yok.
Galatasaray’ın 100. yılında Fenerbahçe bu imkanlarla şampiyon olamıyorsa, Aziz Yıldırım sakın ‘Galatasaray’ı 100.yılda şampiyon yaptılar’ bahanesine sığınmasın.
Eğer Beşiktaş 11 puan önündeyken, Fenerbahçe onu yakalayıp geçip şampiyon olduysa, (Yani Beşiktaş şampiyonluğu Fenerbahçe’ye elleriyle hediye ettiyse) bu gidişle, Galatasaray’a da hediyeyi Fenerbahçe mi sunacak acaba. Eğer geçen yıl sahada oynanan futbolun dışında bazı etkenler rol oynadıysa, o zaman da bu sene siz ağlamayacaksınız.
Ben bilirim!
BEN yabancı hakem ile futbol oynadım. O rezilliği yaşadığım için, yerliden yanayım. Dışardan gelecek ithal hakem iyi olsa zaten kendi liginde kullanacak. Bana yine ikinci kalite turşusu gelecek. Hem de ne mal varlığını bileceksin, öğrenebileceksin, hem de ne götürdüğünü. Çünkü o zaman teslimatlar yerinde yapılıyor!
Eski kulağı kesikler bunu iyi bilirler.
Ne olur yakmayın
TEMEL ölmüş...
Mezar taşında ‘Ne oldi’ diye yazıyormuş...
Sormuşlar, ‘Hastayım hastayım dedim inanmadınız, sonunda öldüm’ demiş. Dört yıldır tehlikeli, insan sağlığına zararlı zirai ilaç ve kontrolsüz kullanılan hormon konusunda mücadele ettim. Bu işler zaman zaman unutuldu, hasır altı edildi. Ama yeri gelince kazanın altına odun atarak, hep sıcak tuttum.
Bazı yazarlar, bazı gazeteler aleyhimde bile yazdılar. Akıllarınca iğneli cümleler, lastikli cümlelerle beni hedef gösterdiler. Bakınız... Türkiye’de kanser patlaması var. Gene ısrarla söylüyorum, deprem risk haritaları çıkarılıyor. Niye ülkemizde kanser risk haritaları çıkarılmıyor. Neden yeşil ve kırmızı olan yerler belirlenmiyor. Dün Milliyet Gazetesi’nin ekonomi-gıda yazan 9. sayfasını görünce, içim biraz rahatladı. ATO (Ankara Ticaret Odası) ve TZD’nin (Türkiye Ziraatçiler Derneği) sofradaki S.O.S raporu üst başlıklı yazıda, ‘Araştırmalara göre zirai mücadele amacıyla 1250 çeşit ilaç kullanılıyor.10 bin kayıtsız işletme hiç denetlenmiyor’ haberi vardı. Türkiye’de Bush’tan sonra maketi yakılan ikinci adam benim... Televizyonların önüne gidilerek, adına siyah çelenk konulan yine benim.
Olsun, siz siyah çelenk koyun, benim makedimi de yakın ama bu ülke insanını çoluk, çocuk, büyük yakmaya devam etmeyin. Daha da doğrusu, bu işi doğru üreten ile yan yollardan üretenlerin farkı meydana çıksın.
Orası batı burası doğu
BAYRAK deyince aklıma geldi. İstanbul’da bir kadının tekmelenmesine önce yurt içinden, sonra özellikle yurt dışından büyük tepkiler geldi...
Evvelki gün Türk bayrağının ayaklar altına alınmasına, yakılıp yırtılmasına yurt içinden biraz, yurt dışından hiç tepki gelmedi...
Peki beyler ben şimdi gitsem, Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de onların bayraklarını yaksam, yırtsam, ayağımın altına alsam, o polis beni ne yapar. Düşünmek dahi tüylerimi diken diken ediyor...
Beyler, daha geçen yıl Ankara’dan 4’ü doktor olan 5 arkadaşımı Alman polisi, ellerini, kollarını kırarak hastanelik etti. Ama önce hastaneye değil, hücreye attılar. Ertesi günü bu arkadaşlar hastaneye gidebildi.
Mahkemeler filan da hikaye. Orası Batı, burası Doğu.
Ayaklar altına alınanlardan, tekmelenenlerden birisi kadın, hem de kadınlar gününü provake eden. Diğeri ise benim bayrağım.
Neredesiniz ey entel, solcu, dışa bağımlı, devletimin altına dinamit koyanlar. ‘Savaşa hayır’ diyordunuz. Hayır’ı çıkartarak ilk kademede başarılı oldunuz. Bence bundan sonra da başarılı olmaya devam edeceksiniz.
Bazı ileriyi göremeyen aptallar da bilmeden size çanak tuttular.
Bundan sonraki günlerimiz çok daha zor geçecek.
Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!..
Şu düz mantığı bile yapamadınız. Savaşa hayır diyen kim? PKK ve yanlıları. Benim askerimi öldüren kim? Onlar. Sonuçta çıkan karar ne? Savaşa hayır.
Eğer bir şey anladıysam arap olayım.
Sihirli değnek
ARNAVUTLUK ve Gürcistan maçları... Toplam 6 puan şart. 4 bile alsak, işimiz biter. Finaller hayal olur.
Peki 6 puanı alır mıyız? Bence mucize olursa, alırız.
Çünkü Futbol Federasyonu geldiği günden bu güne, milli takım konusunda yetki kargaşası yaşadı. Hala da yaşıyor.
Maçlar iyi gidince, ‘Biz yetkiliyiz’ diye konuşanlar var. Bazen iki, bazen üç kişi ortaya çıkıyor. Kötü gitti mi ortalıkta kimse yok.
Futbol Federasyonu yetkilileri (Levent Bıçakcı, Zekeriya Alp, Serdar Güzelaydın ve Lütfü Arıboğan) Fatih Terim’in evine gidip, milli takımı teklif ediyorlar.
Cevap net... ‘Tarlayı temizleyip öyle gelin.’ Herşey açık..
İstek de, şartlar da. Peki bu ne zaman oluyor. Cafer Aydın ile Ersun Yanal polemiğinin çıktığı günler.
Ali Kırca, Levent Bıçakcı’nın ağzından o günlerde bir yazı yazıyor. ‘Ersun Yanal’ın yerine birini bulsam, hemen göndereceğim...’
Türkiye’de oynanan futbol alt kalitede. Peki o zaman, bunların hepsini alt alta koyup topladığınızda, bu iki maçtan 6 puan çıkarabilir misiniz?
Bence zor. Ama ‘Futbolda herşey var’ cümlesi de her zaman geçerli. Bakarsınız, bir sihirli değnek, futbolcularımıza dokunur, her şeyi bir kenara iterler, yalnız bayrak için oynarlar. O zaman tamam.