PUAN puana liderlik mücadelesi verdiği Sivasspor’un, bir gün önce Beşiktaş’ı sahasında mağlup etmesi, Galatasaray’ın pazar günü oynayacağı maçı daha da önemli hale getirmiş. Beklenen, taraftarın Ali Sami Yen’in tribünlerini doldurması... Ama stadyumun yarısından fazlası boş...
Ve maçtan sonra, gerçekleri görmeyen ya da işlerine geldiği için görmezlikten gelen yöneticiler, taraftarın ilgisizliğini "hava koşullarına" bağlayan açıklamalar yapıyorlar.
Galatasaray’ın seyirci sayısı gün geçtikçe düşüyor. (Yönetimin "maça gelmeyin ricasını" kıramayan Beşiktaş seyircisindeki azalmanın geçici olduğunu düşünüyorum.) Oysa, istikrarlı veya iddialı bazı Anadolu kulüplerimizin seyircileri, kentlerinin mütevazı nüfuslarına ve uzun yıllardan beri şampiyon olamamalarına rağmen stadyumları dolduruyorlar. Trabzonspor taraftarları bunun en güzel örneği...
Ligdeki konumları ne olursa olsun, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın tribünleri hep doluyor. Liderden 6-7 puan geride olan Fenerbahçe’nin Avrupa Kupası maçlarını Şükrü Saracoğlu’nda 55.000 seyirci izliyor. Kasımpaşa ile oynadığı maça da bu sayıya yakın seyirci geliyor.
Yatırım yapılmayınca
Galatasaray’ın Ali Sami Yen Stadyumu’ndaki seyirci sayısı neden düşüyor?
Nasıl ki, iktisatta "Kötü para, iyi parayı kovar" ise futbolda da kötü seyirci, iyi seyirciyi hep stadyumdan kovmuştur. Çünkü parasını verip kombinesini alan kişinin yerinde oturma garantisi yoktur. Koltuklar kırık dökük ve pistir. Doğru dürüst tuvaletlerden yoksundur. Giriş-çıkışlar ilkel ve kontrolsüzdür. Yıllardan beri stadyuma tek çivi çakılmamıştır. Üstüne üstlük bilet fiyatlarına zam yapılması da seyirciyi stadyumdan uzaklaştırmıştır. En elverişli koşullarda dahi Galatasaray’ın Seyrantepe’ye kavuşması, daha en az 3-4 yıl alacaktır. Bu zaman zarfında Galatasaray’ın hasılattan elde edeceği gelir küçümsenmeyecek kadar fazladır. Fiziki koşulların bu kadar kötü olmasına rağmen, kimi zaman imkansızlıktan, kimi zaman da, nasıl olsa seyirci geliyor, düşüncesiyle Ali Sami Yen’e yatırım yapılmaması, seyircinin canına tak ettirdi.
Birkaç yıl önce F.Bahçe’nin Galatasaray’ın çok önüne geçtiğini söylemiştim. Basın dahil, herkes, bu tespitimin altında yatan gerçekleri aramak yerine, beni acımasızca eleştirmişti. Ama F.Bahçe her alanda önde olmaya devam ediyor. Hem seyircisine iyi hizmet sunuyor, hem Avrupa’da yüzümüzü ağartmaya devam ediyor. Ve şimdi, o zaman bana karşı olanlar, benim düşündüğümü ya içlerinden geçiriyor ya da kendi fikriymiş gibi söylüyor.
Adnan Sezgin’in tezi
Adnan Sezgin, bir röportajında Galatasaray’ın bu sezon yaptığı transferlerinden söz ederken "...Amerika’da TEZ konusu olur. Aslında futbol üzerine eğitim yapanların gelip Galatasaray’ın bu tablosunu incelemesi lazım" demiş. Belli ki, takdir edilme beklentisinin karşılanmamasının yarattığı burukluğun etkisinde... Yaptığı bilimsel (!) çalışmalar, ülkemizde anlaşılamadığından işi ta Amerika’ya kadar götürüyor. Yerel değil, uluslararası başarılara imza attığını demeye getirerek, sadece kendine değil Adnan Polat’a da paye çıkarıp böbürleniyor.
Türkiye’de defalarca şampiyonluklar kazanmış, UEFA ve Süper Kupa’yı kaldıran takımın transferlerini yapan yöneticiler dahi bu kadar iddialı konuşup övünmedi. Dereyi görmeden paçaları sıvamak, buna denir. Henüz ligde güçlü bir rakiple karşılaşmadık. UEFA Kupası’nda sıradan amatör takımlara yenildik.
Özhan Canaydın’ın bir müddet için takımın başından uzak kalması nedeniyle doğan otorite boşluğunu lehinize kullanmaya kalkmayın. "Erken öten horozların" değişmez akıbetinin ne olduğunu herhalde sizler de biliyorsunuzdur. Eski sağlığına kavuşup aramıza dönen başkanımızın da bu yolda gerekenleri yapacağından hiç kuşkunuz olmasın.