ÇEYREK yüzyıldır Türkiye Kupası’na hasret kalan Fenerbahçe’yi, bu en "şatafatlı" döneminde elemek, her babayiğidin harcı değil...
Lig’deki ve Avrupa’daki başarılarını "tesadüf"e bağlayanlara cevap vermek adına, Galatasaray’ın eline tarihi bir fırsat geçti. Hafta sonu, Kadıköy’de Fenerbahçe ile Türkiye Kupası’nın ilk maçını oynayacaklar. Galatasaray iyi bir takım olduğunu, isabetli transferler yaptığını kanıtlamak için sahaya çıkacak.
25 Yıl sonra da üstünlük şansı vermeyerek Fenerbahçe’ye kupada dur demek elinizde...
Galatasaraylı yöneticiler, teknik heyet ve futbolcular; Kadıköy’den zaferle ayrılmak istiyorsanız, ilk koşul: "içişlerinizi" hallederek sahaya çıkmanız, gerisi kolay...
Sağ gösterip sol vurmak
KEYFİ davranışlarla milli takım seviyesindeki futbolcularımızın bir bir harcanması, beni 20 yıl önceki "acemi yöneticilik" günlerime götürdü... Kim bilir, belki de genç yaşımda donandığım geniş yetkileri hazmedemediğimden, her hafta en ufak bir hatasını gördüğüm şampiyon takımın Avrupa çapındaki futbolcularını takımdan kovmayı düşünürdüm. Sağolsun Mustafa Denizli, "Ağabey bu vaziyette üç-dört hafta sonra takımda oyuncu kalmayacak; cezalandırma işini sezon sonuna bırakalım" diyerek beni engellerdi.
Yerlerine yenilerini almadan, elindekilerin yarısını altı ayda tırpanlayıp geri kalanlarını da ilk fırsatta kovacağınızı hissettirerek ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Yıldız futbolcular, hata yapmaya çok müsait kişilerdir. Yöneticilik, bunları atmak değil; kulübe kazandırmaktır. Zaten, bu dengeleri kuramıyorsanız, yöneticiliğiniz tartışılmaya başlanır.
Hem futbolcunla, teknik direktörünle sarmaş dolaş basına "mutluluk pozları" verip "arkasındayız"diyeceksin, hem de sözleşmeleri sona ermeden onları değerlerinin onda birine takımdan göndereceksin...
Son zamanlarda bizde "sağ gösterip sol vurmak" nedense çok moda oldu. Hakan Şükür, Ümit Karan ve Arda Turan için düne kadar "topun ağzında" görüntüsü veren yöneticilerimiz, sakın ha, Hasan Şaş ve Sabri Sarıoğlu için de aynı şeyleri düşünmesinler. Yerlerine daha iyileri alınmadan asıp kesme işine kalkışmasınlar...
Haddini bilmek
SİVASSPOR ve Ankaragücü, bugüne kadar ortaya koydukları futbol ve topladıkları puanlarla çok iyi yerlere geldiler. Ama bu hafta sonu ikisi de, üstelik kendi evlerinde, "arkayı dörtlediler."
Üzülmenize gerek yok... Sizler ilk değilsiniz... Daha önce de, hücum futbolu(!) oynayacağım diye yarım düzineden fazla gol yiyen takımlarımızı gördük.
Zamanında bir takım akl-ı evveller, İngilizleri İngiltere’de yeneceğiz diye yola çıktılar. Milli Takımımız da bu anlayışı sahaya yansıtıp açık ve hücum futbolunu tercih edince, kalesinde yarım düzineden fazla gol görmüştü. Aynı yanlışı tekrarlayan kulüp takımlarımız da benzer sonuçlarla karşılaştılar. Akıllarını başlarına toplayıp "haddini bilerek" oynamaya başladıklarında, Avrupa’da ve dünyada başarılı oldular.