Paylaş
Değişime hızla adapte olup, çevik bir şekilde organizasyonlarını dönüştürebilen liderler, rekabette de şirketlerini öne çıkaracaklar.
Önde gelen araştırma şirketlerinden Gartner’a göre çalışanların %48'i Kovid-19 sonrası dönemde de uzaktan çalışmaya devam edecek. Benzer şekilde, McKinsey’nin gerçekleştirdiği araştırmaya göre, pandemi sonrası dönemde, kuruluşların işgücünün en az yarısı tamamen veya kısmen uzaktan çalışacak. Bununla birlikte, Silikon Vadisi’nin alanında önde gelen şirketlerinden Twitter ve Square, arzu eden çalışanların, bundan böyle temelli evden çalışabileceklerini açıklarken; Google, sene sonuna kadar evden çalışmanın geçerli olacağını ve sonrası için uzaktan çalışılacak pozisyonları belirlediğini bildirdi.
Mercer Türkiye ve Türkiye'de insan yönetimi alanında kurulmuş ilk sivil toplum kuruluşu olan PERYÖN Türkiye İnsan Yönetimi Derneği tarafından gerçekleştirilen “Korona Virüs Salgınının İş Hayatına Etkisi Anketi” sonuçları uzaktan çalışmanın ülkemizdeki güncel durumunu gözler önüne seriyor. Bu çalışmaya göre, “Korona virüsü öncesinde evden çalışma uygulaması olan şirketlerin oranı %45 iken, süreç sonrası bu oran şirketlerin merkez ofis çalışanları için %95’e ulaştı. Bu süreçte, şirketlerin %40,7’si çalışan motivasyonunda zorlandığını belirtirken, şirketlerin %74,3’ü iş hedefleri ve çalışanların yıl sonu performans hedeflerinde revize yapmayı düşündüğü belirtti.”
Kurumsal yönetim, ve IK yönetimi açısından fırtınalar esen şu günlerde, Gartner’ın güncel bir araştırmasından da yararlanarak, kendi araştırmalarım doğrultusunda, iş dünyasında öne çıkan trendleri paylaşmak istedim.
Uzaktan çalışma kalıcı hale gelirken, organizasyonların yeni süreçlere hazır olması gerekiyor
İş hayatında uzaktan çalışmanın, geçici bir uygulamadan kalıcı bir uygulama haline gelmesi ile birlikte, şirketlerin dijital ortamda çalışma kültürünü oluşturarak, çalışanlara dijital iş birliği yetkinliğini kazandıracak aksiyonları alması gerekiyor. Bu kapsamda, yeni döneme ilişkin altyapı, süreç ve inovasyon odağında planlama yapmanın önemini hep vurgulamaktayım. Kurumlar, öncelikli olarak, uzaktan çalışmaya imkân sağlayacak ve çalışanların fiziksel ortamdaki verimliliklerini dijital ortamda arttırmalarını destekleyecek teknoloji yatırımını gerçekleştirmeliler. Altyapı sorunları veya yeterli hazırlığın olmaması, kurumlara ciddi tehditler oluşturabilir. Dijital ortamda çalışan deneyimini doğru kurgulamak, çalışanların ortam bağımsız çalışmalarını sürdürmelerini sağlamak, uzaktan çalışmanın ön koşulu olarak karşımıza çıkıyor. Dijital dönüşümde oldukça sık bahsettiğimiz, “süreçlerin dijitalleşmesi” de öne çıkan bir strateji. İşin yeni dünyaya göre adapte edilmesi için tüm süreçlerin dijital araçlar göz önünde bulundurarak baştan tasarlanması önem arzeden bir konu. Son olarak da yeni dünyanın fırsatları ve getirilerinin, kurumların yetenekleri ve sahip oldukları veriler doğrultusunda değerlendirilerek, inovasyon alanlarının belirlenmesi, kurumların yeni mavi okyanusları keşfetmesinin önünü açacaktır.
İsteğe Bağlı Çalışma Alanları
Pandemi etkisini yitirdiğinde, uzaktan çalışma geçerliliğini sürdürüp, ofislere olan ilgi azalacaksa ve ofisler gerektiğinde ziyaret edilen ikincil çalışma alanlarına dönüşecekse, fiziksel ofislere olan yaklaşımın da değişim göstereceğini söylemek yanlış olmaz. Bu alanda, ülkemizin önde gelen gruplarından Koç Holding, şirket bünyesindeki ofislerinin, çalışanların hangi şirkette çalıştığından bağımsız Koç çalışanları tarafından ortak kullanabileceğini paylaştı. Bundan böyle, pek çok kurumsal şirketin de isteğe bağlı çalışma alanlarını tercih edeceğini söyleyebiliriz. Ortak ofis kullanımları doğrultusunda, ofise giriş-çıkış sistemlerinin yönetimi, performans sistemlerinin yeniden düzenlenmesi ve konum doğrultusunda çok tercih edilen ofislerin kapasite kontrolünün gerçek zamanlı ve uzaktan gerçekleştirilmesi gibi mobil ve IoT (Internet of Things- Nesnelerin İnterneti) bazlı sistemlerin de kurgulanması gerekiyor.
Veri bazlı çalışan kontrolleri
Dijital kanallar üzerinden gelen verinin analiz edilmesi, çalışanların verimliliği doğrultusunda fikir verirken, işletmelerin çalışan deneyimini iyileştirmeleri için de yararlı olmakta.
Proje bazlı çalışanlara ilgi artıyor
Kovid-19’un global olarak işsizliği artırdığı ne yazık ki bir gerçek. Kriz ile birlikte pek çok şirket, çalışanlarını azaltma ve ihtiyaç anında, olabildiğince proje bazlı ya da yarın zamanlı çalışmayı tercih eden uzmanlar ile ilerlemeyi tercih ediyor. Tabii, bu çalışanların organizasyon kültürüne adaptasyonu, performans sistemlerinin değerlendirilmesi, örgütsel ihtiyaçların doğru seçilmesi gibi önemli konuların üzerinde çalışılması gerekiyor.
Verimlilik odaklı organizasyondan çevik organizasyona
Korona süreci, hızlı adapte olabilen esnek kuruluşların, beklenmedik değişimler ve krizler doğrultusunda rotalarını daha hızlı düzeltebildiklerini somut bir gerçek olarak ortaya çıkardı. Kurumlar, belirsizliklerle dolu bu dönemde ilerlemeye çalışırken hem örgütü hem çalışanların psikolojisini ve verimliliklerini yönetmek, çok bilinmeyenli bir denklemi çözmeye benziyor. Bu denklemin en önemli bileşeni de yine “kurum kültürü” olarak öne çıkıyor.
Çeviklik ve esneklik konusunda sorun yaşayan organizasyonlar, dijital farkın daha da açılması ile mücadele etmek zorunda kalacak. Örgütsel çeviklik, temelinde, verimliliği ve ekip etkinliğini artırmak için değişimi ve yeniliği benimsemekle ilgili.
Bu dönem, kurumlar açısından zorunlu, bir yandan da dijital dünyaya hızlı adapte olmak açısından fırsatlar içeren oldukça kritik bir süreç. Uzaktan çalışmanın artık iş hayatının bir gerçeği olduğunu kabul edip, acil olarak uzaktan çalışma sistematiğini ve sanal takım yönetim süreçlerini oluşturmak gerekiyor. Değişen koşullar, ofis ortamlarında da değişiklikleri zorunlu hale getirmekte ve acil değişimleri planlamayı gerektirmekte. Bununla birlikte, kurumsal hayatın geleceğinin hibrit çalışma modeli olacağının bilinci ile her kurum ve kurum içerisindeki bölüm, kurum kültürünü ve iç dinamikleri de hesaba katarak kendi çalışma modelini belirlemeli.
Paylaş