Erdem Özcan

Katıldığı bir canlı yayında Prof. Dr. Naci Görür dediki, “deprem kapıda”‘ Hayır’ diyen var mı?

Naci Görür bunları söylerken Bandırma’daki toplantıda konuşan İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak da, Marmara Bölgesi’nin deprem riskinde olduğunu hatırlatarak bu gerçeğin devletin ve yöneticilerin görmezden gelip gerekli önlemlerini almadıklarını öne sürerek vatandaşları ve yetkilileri deprem konusunda tedbir almaya çağırdı.
Tedbir alan var mı?
Her gelen belediyenin ilk işlerinden birinin plan değişikliği yapıp kat adetlerini yukarıya doğru “tırmandırmak” oluyor.

*
Bandırma 911 Arama Kurtarma Derneği Başkanı Mustafa Gürsoy da ayni konuya dikkat çekiyor,” Bandırma ne yazık ki yatay değil dikey şehirleşen bir kent konumunda…” Yani demek istiyor ki…“Yukarısı boş ama deprem kapıda!”
Prof Görür, Gemlik depreminin ardından Marmara’nın güneyinin risk biriktirdiğini açıklarken bu kez tehlike altındaki yerleşimlerini de tek tek saydı…
Bu yerleşim alanlarından Bursa, Gemlik, Yalova ve Biga’nın yanında Bandırma da var… Bu yerlerin acele depreme hazırlanması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Naci Görür, Marmara fayının kırılması halinde minimum 7.2 büyüklüğünde deprem üreteceğinden söz etti… Çok korkutacak bir rakam…

Bandırma’da özellikle Roman vatandaşların yoğunlukta ikamet ettikleri Çınarlı Mahallesi’yle Paşamescit Mahallesi bakımsızlıktan neredeyse tanınmaz hale gelmiş…

Sanki bu mahalleler Bandırma’da yok gibi. Sokaklar moloz içinde ve enkaz yığını giderek genişliyor…
3-5 sene öncesine kadar; keman, klarnet, darbuka ve davul seslerinin yankılandığı Çınarlı ile Paşamescit mahalleleri sessizliğe bürünmüş.
Geçen gün güneşli ve ılık bir havada dolaştığım mahalle sokaklarında daha önce sık sık rastladığım; anasının karnından sanki keman veya klarnet çalarak çıkmış 8-10 yaşlarındaki sevimli çocuklardan birine bile rastlamadım.
*
Yeni badanası yapılan bir ev önünde toplanıp sohbet eden kadınlardan da kimse yoktu… Bir duvarda yazılı “Herkes ektiğini biçer” yazısı ise sanki birilerine “mesaj” verir gibiydi…
Yıkılan evler enkaz yığını halinde çok çirkin gözüküyor; boş kalan yerlere de araçlar park etmiş, terk edilmiş evler de perili ev gibi kendi halinde yıkılmayı bekliyor. Bir sokak içinde iki ağaç arasına gerilmiş ipte asılı çamaşırlar da kurumayı bekliyor.
*

“10 kişiyle bu kadar!” ama Bandırmaspor baştan sona 11 kişi gibi oynadı ve taraftarlarından da büyük alkış aldı. Böyle 4 gol yiyen bir takımın coşkuyla alkışlandığı maçlar herhalde çok azdır.

Ligde olduğu kadar Türkiye Kupası son 16 turunda da mücadele eden Bandırmaspor, Sivasspor karşısısında 4-2 yenildi fakat o 2 golü de 10 kişi oynarken attığına göre bravo diyorum.
Lokman Gör 24. dakikada rakibine sertçe faul yaptı ama bu faulün hakkı sarı kart olmalıydı. Tam olmasa da kırmızı kart gösterilecek kadar faul yaptığını sanmıyorum.
Sahalarımızda buna benzer ne fauller görüyorduk ama kırmızıyı çok az görmüştük. Böylece Bandırmaspor 67 dakika 10 kişiyle oynamak mecburiyetinde kaldı.
*
Bu neticeyle Sivasspor gibi kuvvetli bir takım karşısında 67 dakika 10 kişi oynarken 2 gol atıp 2 kez skoru berabere getirmek öyle hiç kolay olmadığına göre ‘BANBAN’ bunu başardı sayılır...
Tüm bordo beyazlı oyuncular görevlerini layıkıyla yaparlarken az da olsa mutlaka hata da yapılıyordu. Ancak tabi yapılan hatalar neticeye tesir ediyorsa pek de mazur görülmezdi herhalde...
Mesela Bandırmaspor‘un yediği 3. golde kaleci Hüseyin hatalıydı. Sağ kanattan ortalanan ve kalenin önüne doğru süzülerek gelen topa Hüseyin müdahale etmeyince Koray’ın kafayla vurduğu topu kalesinde gördü. Hâlbuki Bandırmaspor’un attığı birbirinden güzel 2 gol öyle hiçte kolay atılmamıştı.

GÜZEL bir havada ve çok kalabalık bir taraftarın maç sonuna kadar desteklediği Bandırmaspor çok önemli bir galibiyet kazandı.

Haftanın maçı diyebileceğim Süper Lig’de 45 puanı olan ve averajla lider konumundaki Ümraniyespor eli boş gidince Bandırmaspor puanını 39’a çıkarmış oldu.
Aynı gece liderin arkasında averajla 2. sırada olan Ankaragücü, Gençlerbirliği galibiyetiyle liderliğe yükselmiş oldu.
Bir yerde Bandırmaspor’un galibiyeti 22. haftanın liderini de belirlemiş oldu ve 39 puanla 4. sırada “zirve yarışında ben de varım” dedi.
*
Bandırmaspor’un 15 gün Antalya kampı yaramış gördü. Hem de çok yaramış...
Normal süre 90 dakika yetmedi, 7 dakika uzatma dakikalarında bile hırsından, azminden ve enerjisinden bir şey kaybetmediğini gördüğüm Bandırmaspor 2-0’lık galibiyeti formasını sırılsıklam terleterek aldı.
Kaliteli oyun taraftarları da coşturdu.

Bandırmaspor’un ilk golünü atan Keny sadece gol atmadı. Profesyonel bir oyuncu nasıl olmalı onu da gösterdi.

Bandırma’da kent merkezi İnönü Caddesi’nde “tarihi ışıklı kavşak”ta yeni açılan ve trafik lambaları olmayan yaya geçidi nedeniyle sık sık meydana gelen trafik keşmekeşine son vermek için yapılan birkaç önlem sonrası araç ve yaya trafiği düzene girdi.

Son uygulama “Sevgi Yolu” trafik lambalı yaya yolu geçidiydi…
Perki, “Tarihi ışıklı kavşak” denince neden “tarihi” diyoruz…

Bandırma’da, Atatürk ve İnönü Caddeleri kavşağına ilk trafik lambaları 1954 yılında konuldu. Bırakın ilçeleri çoğu illerde bile bulunmayan trafik lambaları, 68 yıldan beri Bandırma’da bugünkü ışıklı kavşakta ayni yerde. Zaten bu çok önemli kavşak bu nedenle bugüne kadar “ışıklı kavşak” olarak bilinir.
Kent merkezinde ışıklı kavşaktan sonra trafik lambaları geçtiğimiz aylarda “Sevgi Yolu” yaya geçidine konuldu.
Ancak buradaki trafik lambalarının gelişi biraz sorunlu oldu.

Öncesinde Sevgi Yolu ile Atatürk Caddesi İş Bankası önüne kadar olan bölüm, eski belediye başkanı Dursun Mirza zamanında yeşil bitkilerle ortadan ikiye bölünerek gidiş- geliş yolu olarak ayrıldı. Geçit de kapatıldı.
Sonra gelen yani bugünkü belediye zamanında ise orta refüjdeki bitkiler Ş. Süleyman Bey Caddesi’nden karşı istikamete doğru yayalar için açıldı. Hâlbuki bu geçit ışıklı kavşağa çok yakındı ve araç trafiğini önemli oranda aksatıyordu.

Yoğun yaya geçişleri sırasında araç trafiği önemli oranda aksarken bu sırada ölümlü bir trafik kazası da yaşanmıştı. Ardından geçit kapatıldı iyi de oldu…

Kapıdağ’ın şirin tatil köylerinden biri olan ve sonradan mahalle yapılan Tatlısu Köyü; Erdek’e yaklaşık 15-16 km. mesafede ve ilçenin arka bahçesi gibidir.

 

Bandırma’ya da yaklaşık 15 km. kadar mesafede olan Tatlısu Köyü ise Bandırma’nın ön bahçesi konumunda. Çünkü karşı sahilleri Bandırma’dan görebiliyoruz…
Bunun için yaz olsun kış olsun Tatlısu’nun çay bahçelerine; sahilde ağaçların gölgesinde çay içmek için Erdekli tatilciler değil yoğun şekilde günübirlikçi Bandırmalılar gelir. Mübadele öncesi yoğun nüfus Ermeni halkıydı ve Ermeniköy olarak bilinirdi…

*
Dahası var; Bandırmalıların yazlık evleri Talısu’dan sonra Tanaça, Dalyan gibi yerleşim yerlerinde olduğu gibi Tatlısu Köyü’ndedir. Ama buralarda bir tane Erdekli göremezsiniz. Özellikle pazar günleri hem haftanın yorgunluğunu gidermek, hem çay bahçelerinde çay içerken sohbet edip tatil gününü değerlendirmek için kış aylarında bile çay bahçeleri doludur. İşte bir kış ayı gününde çektiğim fotoğrafta da görüldüğü gibi çay bahçesi dolu…
Aynı rıhtım boyunda 4 çay bahçesi yanında bir restoran, Bandırma’nın ünlü bir çiğ börekçisi, ve bir de meyveci var.
Köy meydanında pazar günleri pazar kurulur. Tatlısu çeşmesinden Kapıdağ’dan gelen şerbet gibi tatlı suyu cüzi para karşılığı tatilcilere satılır, köye gelir elde edilir.

Hava sıcaklığının 1 derece olduğu rüzgârlı, karlı ve soğuk havada Bandırma’da, Bandırmaspor ile karşılaşan ve haftalardır sokaklarından kar kalkmayan Erzurumlu oyuncular için böyle bir hava herhalde çok normaldi.

Bandırmasporlu oyuncuların da Bandırma’nın sert poyraz rüzgârına ve kuru soğuk havasına alıştıkları çok iyi mücadele etmelerinden belli oluyordu. Sevindim doğrusu…

Bazı dakikalar durgun geçti ama iki takım da çok iyi mücadele etti.
Spor Toto 1. Ligin en önemli maçı Bandırma’da Erzurumspor’la oynanan karşılaşmaydı. Puan cetvelinde 38 puanla 3. sırada olan Erzurumspor, Bandırmaspor’u mağlup etmesiyle puanı 41’e çıkacak ve 45 puanlı Ümraniyespor’la farkı biraz daha azaltacak ve mağlup olması halinde zirveden az da olsa uzaklaşacaktı.
33 puanla 6. sırada olan Bandırmaspor cephesinden bakacak olursak eğer; Bandırmaspor mağlup olması halinde üst sıralara yükselmesi zor olduğu gibi moral açısından sonraki maçları da olumsuz etkileyebilirdi.
Kuvvetli rakibi karşısında zirve mücadelesini sonuna kadar sürdüren bordo beyazlı ekipten en beğendiğim oyuncu Keny diye 90+1’de not düşerken Keny beni mahcup etmedi. 90+ 1 ‘de okadar kalabalık içinde topu çok iyi kontrol ettikten sonra çok sert ve düzgün vurunca Bandırmaspor hakkı olan 3 altın puanı alnının teriyle aldı diyebilirim.

Kerim’in, Mulumba’nın gönderdiği topla kafa ile attığı gol de bir “usta kafa” golüydü…
Hakem Ali Palabıyık genelde düzgün bir idare gösterdi ama yarattığı bir penaltı yüzünden Bandırmaspor az kaldı mağlup olabilirdi. Yani dedim, boşuna kızakta 112 gün bekletmemişler…

Türkiye Kupası maçında, Denizlispor Galatasaray’ı elerken Bandırmaspor da Malatyaspor’u elemişti.

Bakalım bu maçta “horoz kim?”, hangi takım üstünlük sağlayacak diye merak konusu olan maç Denizlispor’un hiç beklenmedik bir şekilde galibiyetiyle bitince “Horoz kim?” belli oldu...
Denizli’nin horozu sadece kendi çöplüğünde değil başka çöplükte de ötmeyi başardı...

3-0’DAN KAYBETMEK...

Hem de ne “ötmek”...
3-0 mağlubiyetten sonra atılan 4 gol büyük iş başardı.
Hâlbuki Bandırmaspor ilk devrede deplasmanda Denizlispor’u 2-0 yenmişti. Tabii bu galibiyetin bir kez daha yenecek manasına gelmediği işte bir kez daha belli oldu.
İlk yarıda misafir takım kendi kalesine attığı golden sonra elbet bir süre şok yaşaması normaldi. Bandırmaspor da bu “şok” süresini kısa aralıklarla attığı 2 gol ile değerlendirmeyi başardı.