Toparlanmanın yavaş olmasının faydaları

OCAK ayında sanayi üretimindeki artış beklentilerin altında gerçekleşti.

Haberin Devamı

Yüzde 16 gibi bir artış beklenirken, artış yüzde 12.1’de kaldı. Mevsimsel etkilerden arındırıldığında ise bir önceki aya göre sanayi üretimindeki artış yüzde 0.3’de kalıyor.

Ocak ayında dayanıklı tüketim malı üretimi yüzde 32, sermaye malı üretimi yüzde 30, ara malı üretimi yüzde 17 ile toplam üretimin üzerinde artış gösterdi. Toplam sanayi üretimindeki yüzde 12’lik artışta, motorlu kara taşıtlarındaki yüzde 67’lik yükselişin katkısı büyüktü.

Başka bir deyişle motorlu kara taşıtı hariç sanayi üretimi ocakta yüzde 9 arttı diyebiliriz.

Dün açıklanan sanayi üretim verilerinden herkesin çıkardığı ortak sonuç; ekonomideki toparlanmanın yavaş olduğu ve zaman alacağı yönündeydi.

Aslında bu durum zaten biliniyordu ama zaman zaman “acaba hızlanıyor muyuz?” dedirten gelişmelerin genel trendi değiştirmediğini, bu verilerle bir kez daha anlamış olduk.

Gelecek ay ise sanayi üretimindeki artış oranının epey yüksek olması bekleniyor. Bunun nedeni ise baz etkisi olacak. Çünkü 2009 Şubat ayında üretim, yüzde 24 daralma ile dip seviyeyi görmüştü.

Büyük ihtimalle bu ay sesini çıkarmayacak olan ilgili bakanlar, önümüzdeki ay sanayi üretim verileri geldiğinde “işte büyüyoruz, toparlanıyoruz” diye açıklamalar yapacaktır. Ancak bunun piyasaya olumlu etkisi olacağını sanmıyorum. İktisatçılar ilk çeyrekte baz etkisi nedeniyle sanayi üretimi verilerinin yüksek görüneceğini, daha sonra baz etkisinin ortadan kalkmasıyla artış oranlarının küçüleceğini söylüyorlar.

2010 yılının tümündeki artış beklentisi ise yüzde 3.5-4 civarında...

HIZLANSAK ENFLASYON DA KALMAZ, CARİ AÇIK DA

Piyasa uzmanları dünkü sanayi üretim rakamlarını yorumlarken, bu rakamların mali kesime etkilerini de yorumladılar. En çok üzerinde durulan konu ise “Yavaş toparlanmanın Merkez Bankası’nın uzun süre faizlerin artırılmayacağı hedefiyle uyum içinde olduğu” şeklindeydi. Yani kademeli ve yavaş toparlanmaya, faiz artışlarını geciktireceği için olumlu bakıldığını bile söylemek mümkün.

Bence de, bu bakıştaki haklılık payı bir hayli yüksek...

Çünkü ekonomideki toparlanmanın hızlı olması halinde, ekonomik dengelerin bozulması sonucu çıkacağını herkes görüyor. Ekonomideki toparlanma hızlı ve yüksek oranlı yaşansa, bırakın faiz artışlarının öne çekilmesini, ne enflasyon hedefi kalır ne de cari açık hedefi...

Geçen hafta açıklanan enflasyon rakamlarının piyasalarda yarattığı moral bozukluğunu bir hatırlayın... Artık herkes geçen yıl inilen enflasyon rakamlarına küresel kriz nedeniyleinildiğini, ekonomi toparlanmaya başladığında enflasyonun yüksek olacağını biliyor. IMF anlaşmasının gerekliliği içinde de sık sık saydığımız, “enflasyonun kalıcı biçimde düşürülmesi için gereken yapısal tedbirler”i bu hükümetin almadığını, yine günü geçirdiğini artık biliyoruz. Bu şartlarda yıllık enflasyonun en düşük yüzde 8 olacağını tahmin ediyoruz..

Yüksek enflasyon ortaya çıktı, bir süre sonra cari açık konusunda nasıl bir patlama yaşayacağımızı herkes görecek. Ekonomi toparlandığı sürece, mevcut üretim ve tüketim yapısı hızla cari açık üretecek, bu kez belki daha büyük cari açık rakamlarını göreceğiz.

Haberin Devamı

 

Haberin Devamı

Merkez Bankası’nın bankaları fonlaması

DÜNKÜ
yazıda sözünü ettiğim Merkez Bankası’nın yüzde 6.5’la bankalara borç verip bankaların yüzde 9 faizle Hazine kağıdı aldığı ve buradaki karın devam ettiği, bu nedenle borçlanmada sıkıntı olmayacağı savımıza bazı itirazlar aldık. Bankaların Merkez Bankası’ndan haftalık ve 3 aylık repolarla sağladığı finansmandan söz ediyorum ki; zaten bankalar da bu finansmanla kağıt alıyorlar. Örneğin dünkü haftalık repo ihalesinde faiz yüzde 6.8 idi... 

Yazarın Tüm Yazıları