DÜNYA Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) aldığı son kararlar, tarım politikalarının kamuoyu gündemine gelip, tartışılmasına zemin hazırladı.
Açıkcası; uzun yıllardır bilimsel çalışmalar ve kadro açısından umudumuzu yitirdiğimiz Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nda yeniden bu kaygıların öne çıktığına, biz de DTÖ kararlarını soruştururken şahit olduk.
Daha önce Bakanlıkta Müsteşar Yardımcılığı yapan Haşim Öğüt, emekli olup FAO gibi uluslar arası tarım kuruluşlarına danışmanlık yaparken, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü, Öğüt’ü yeniden göreve çağırmış ve emekli olduğu göreve yeniden atayıp, tarım politikalarının belirlenmesi, DTÖ ve AB ile uyumun koordinasyon görevini vermiş. Yani, akademik kökenli Bakan Güçlü’nün açık görüşlülüğü ve işe bilimsel yaklaşma kaygısı, Bakanlıkta yeniden teknisyen yönü ağır basan, yeterli kadroların göreve gelmesini sağlamış.
Yurt dışı görevleri nedeniyle AB ve ABD’deki tarım politikalarına da hakim olan Öğüt’ün çabalarıyla, tarım alanında uzman akademisyenlerden oluşan bir ‘Tarımsal Yeniden Yapılandırma Kurulu’ oluşturulmuş ve bu Kurul halen de düzenli olarak çalışıyor.
Uzun sohbet imkanı bulduğumuz Öğüt, DTÖ kararlarının Türkiye’yi de etkileyeceğini ancak sanıldığı kadar büyük etki beklemediğini, hem olumlu hem olumsuz yönleri olacağını, artık DTÖ’nün karar alma sürecine aktif katılma niyetinde olduklarını söylüyor. Ürün bazında tek tek destekleri gözden geçirmeye başladıklarını kaydeden Öğüt, diğer ilgili birimlerle koordineli çalışarak, yakında müzakere stratejisi belirleyeceklerini belirtiyor.
Tarımda Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri tarım yapılan arazilerin ölçeği. Öğüt, tarım arazilerinin toplulaştırılması üzerinde de çalışmalara başlamış. Bizce de, tarımdaki sıkıntıları kökten çözmek, artık tarımda da kendini dayatan küreselleşme gerçeğine uyum sağlamak için, ölçek sorununa çözüm olacak bu çalışma büyük önem taşıyor. Umarız sonuç alınabilir...
TARIM NÜFUSU YÜZDE 10’A İNMELİ
Türkiye’de yanlış bilinenlerden birinin ‘Köylülükle tarım işletmeciliğinin birbirine karıştırılması’ olduğunu kaydeden Öğüt, bu durumu şöyle açıklıyor:
‘ABD’de metro, non metro diye nitelendirme var.Metro kentsel alanları gösteriyor.Non Metro da onun dışındaki alanları gösteriyor.Non Metro’da yaşayan insanların oranı yüzde 40.Ancak, toplam gelirlerinin yüzde 10’unu tarımdan elde ediyorlar.AB’ye baktığınızda, yine insanlar kırsal alanda yaşıyor ama hizmet ve sanayi sektöründe istihdam ediliyor.Bunlar tarım nüfusu içinde yer almıyor.Türkiye’de de bu ayrımı çok iyi yapmamız gerekir.’
Türkiye’de de kırsal alandakilerin burada yaşamaya devam etmeleri ama tarımdaki nüfusun yüzde 32’den yüzde 10’a çekilmesi gerektiğini kaydeden Öğüt, ‘O zaman tarımda işletme genişleyecek, teknoloji kullanımı, dolayısıyla verim artacak’ diyor.
Öğüt, önümüzdeki dönem stratejilerini bu gerçeğin üzerine kurduklarını belirterek, kırsal kesimde tarım dışı gelir imkanlarının sağlanmasının en önemli hedeflerinden biri olduğunun altını çiziyor. Öğüt, şu özeti yapıyor:
‘Tarımda iki hedefimiz var: Birincisi verimliliği artırmak, ikincisi maliyetleri düşürmek.’
‘Çiftçiye doğrudan ve dolaylı desteklerden vazgeçmenin pek kolay olmadığını’ kaydeden Öğüt, OECD tanımıyla tarıma verilen desteklerin tarımsal üretim değerine oranının kriz nedeniyle 2001’de yüzde 5’e kadar düştüğünü, bu oranın 2002’de yüzde 20, 2003’te ise 26’ya çıktığını söylüyor. 2003 itibariyle toplam tarımsal üretim değerimiz ise 51 katrilyon lira.
Global düzeyde yürütülen mücadelelerin dayanağının bu destekler olduğunu kaydeden Öğüt, ‘Çünkü tarım ürünleri gıda güvenliği açısından büyük önem taşıyor’ diyor.
Doğrudan gelir desteğinin artık tarım desteklemesinde en büyük payı aldığını hatırlatan Öğüt, bu sistemin de daha verimli hale getirilmesi gerektiğini, örneğin meyve sebze alanlarına farklı desteklerin gündeme gelmesi gerektiğini, bunun üzerinde de çalıştıklarını söylüyor.
DTÖ kararları nedeniyle gündeme gelen tarım politikalarında ‘geciken yeniden yapılanma’ya başlandığını görüyoruz. Tarım politikaları gündemde kalmaya devam etmeli.