Paylaş
HAZİNE’nin dünkü ihalelerinde faizlerin yukarı yönlü hareketi devam ederken, son dönemde olduğu gibi, gelen taleplerin azaldığı izleniyor. Hazine’nin nisan borçlanma programı çerçevesinde dün gerçekleştirdiği 5 Şubat 2020 itfalı 5 yıllık gösterge tahvilin yeniden ihracında bileşik faiz yüzde 9.95 olurken, 16 Nisan 2025 itfalı TÜFE’ye endeksli tahvilde ise reel faiz yüzde 2.29 ile yüzde 2.23 olan beklentinin üzerinde çıktı. Gösterge 5 yıllık tahvilde net satış 1 milyar 243.3 milyon TL, TÜFE’ye endeksli 10 yıllık tahvilde net satış 674 milyon TL olarak belirlendi. Dünkü ihale hakkında bilgi veren bir bankacı, yapılan itfalarda yabancıların yaklaşık 1 milyar liralık payı bulunduğunu, yabancıların artık yeniden ihalelere gelmediğini söyledi. İçerideki bankaların talebinin de azaldığını, ancak değişken faizli kağıtlara biraz talep geldiğini kaydeden bankacı, “yerli bankalar da yüzde 11’den mevduat toplayıp yüzde 9.5’la ihaleye girmekten, doğal olarak kaçınıyorlar” şeklinde konuştu. Hazine’nin henüz zor durumda olmadığının altını çizen bankacı, ancak görünümün iyi olmadığını, faiz ve kurlarda yukarı seyrin devam ettiğini kaydetti.
KUR VE FAİZ ARTAR
Yabancı fon akışları durunca, kurlarda da faizde de yön yukarı doğru gitmeye devam ediyor. Büyünün bozulduğunu kaydeden bankacılar, bazı bakanlar aksini söylese de, kur ve faizin geldiği seviyelerin çok yüksek olduğunu, ileriye dönük risk alan çok sıcak paranın bile bu seviyelerden artık giriş yapmadığını söylediler.
Zaten FED ve Yunanistan sorunu nedeniyle volatilitenin çok yüksek olduğunu kaydeden bir bankacı, bir süredir dışarıdan gelen iyi haberin bizi olumlu etkilemediğini ama olumsuz haberlerin piyasayı bozmaya devam ettiğini söyledi. Bu kötü gidişatta güven ve istikrarın bozulması gerekçe gösteriliyor.
Bir başka bankacı ise son dönemde siyasilerin suskun kalıp ortalığı yumuşatmaya çalıştığını ama “olanın olduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’na ilişkin tavrının geri alınamadığını” söyledi.
Bir başka deyişle şu anda kurlarda ve faizde yaşanan olumsuzluğun en önemli nedeni Merkez Bankası’nın elinin kolunu bağlamış olması. Bu tartışma son dönem sessiz kalınsa da yaşandı ve belli ki çok radikal bir “Merkez Bankası bağımsızlığı” sinyali verilmeden, bu havanın değişmesi beklenmiyor. Yani Merkez Bankası’nın gerektiği halde seçime kadar faiz artıramayacağının, piyasadaki yabancı ve yerli oyuncular tarafından görüldüğü, bunun da güvensizlik yarattığı ortada.
REZERV BİRİKTİRMEDİ
Bir bankacı “Merkez Bankası’na Nobel verilecek denilen dönemlerde, Merkez Bankası’nın bol yabancı para gelirken döviz rezervi biriktirmesini isteyenler haklı çıktı” dedi. Çünkü yabancılar kullanılabilir rezervlerin az olduğunu, bankalar kullanılarak toplanan dövizlerin bile yetmediğini, Merkez Bankası’nın kurlara müdahale edemediğini ve edemeyeceğinin piyasaca bilindiğinin altını çizdi.
Merkez haftalık para vermeyi durdurur mu?
PEKİ, seçime kadar kurları durdurmak için hareketsiz kalacağı anlaşılan Merkez Bankası’nın hiç mi yapacağı bir şey yok? Bankacılar, somut bir beklenti olmadığını son PPK toplantısı öncesi “Acaba sürpriz yapar mı?” diye temkinli tutum alındığını ama yine olmadığını hatırlattı.
Merkez’in yüzde 7.5’dan haftalık repo ile piyasaya para verdiğini, yüzde 10.75’den de gecelik fonladığını hatırlatan aynı bankacı, “Örneğin Merkez ben haftalık para vermeyi durdurdum derse, o zaman maliyetler yükselir ve faiz artışı yapacak beklentisi oluşacağı için piyasalar kur konusunda durabilir” dedi. Bu çözümün konuşulduğunu ama zor olduğunu belirten bankacı, perşembe günü açıklanacak Enflasyon Raporu’na ilişkin beklentiler oluşmaya başladığını da söyledi. Bankacı, sorum üzerine “Merkez, silahı patlatmasa bile, enflasyon raporuyla masaya bir silah koyarsa, piyasalardaki havada bir miktar düzelme olabilir” şeklinde konuştu.
Özetle; Merkez piyasaya hakim olamıyor, yabancı bunu görüp artık gelmiyor. Cari açık varsa, ödemeler dengesi daha az dövizle denge bulacağına göre, kur ve faizde yukarı yön kaçınılmaz.
Paylaş