HAZİNE Müsteşarlığı tarafından hazırlanıp, bankalar ve kamu kuruluşlarının görüşüne açılan 33 sayılı Kararname'nin getirdiği yeniliklerin bir bölümü, cumartesi günü gazetemizde yeraldı. Bu kararname, kambiyo serbestisi getiren meşhur 32 sayılı kararnameyi yeniden düzenliyor.
Kararname taslağı, AB standartları da göz önünde tutularak, bir anlamda kambiyo rejiminde güncelleştirme amacıyla hazırlanmış. Ancak kararnamenin getirdikleri bununla sınırlı değil.
Faizsiz bankacılık yapan şirketleri, son dönemde, 'birer banka' haline getirme çabalarının bu kararnameye de yansıdığı, dolayısıyla ideolojik bir çabanın yeraldığı hissediliyor.
Ama bence asıl tehlikeli nokta, kararname taslağında 'sermaye hareketlerine kısıtlama getirme isteği'nin açıkça gözükmesi. Yani bu kararname taslağı ile ekonomi yönetiminin, Kemal Derviş'in son günlerde yeniden gündemimize soktuğu, 'sıcak para ile mücadele' kaygısı yeralıyor,.
32 sayılı kararın 'Krediler' başlıklı 17 maddesi, 'Türkiye'de yerleşik kişilerin yurtdışından kredi temin etmeleri, bu kredileri bankalar ve özel finans kurumları aracılığıyla kullanmaları kaydıyla serbesttir. Ancak prefinansman kredilerinin vadesi bakanlık tarafından belirlenir' deniyordu.
Halbuki 33 sayılı kararla bu maddeye, altın kredisi dahil edilip, 'Bakanlık yurtdışından temin edilen kredilerin kullanımı, geri ödemeleri ve vadeleriyle ilgili esas ve usulleri belirlemeye, gerektiğinde bu kredilerin temini ve geri ödenmesiyle ilgili sınır koymaya yetkilidir' deniyor.
TAHDİT YETKİSİ
Yani; Hazine yönetimi, gerektiğinde kullanılmak üzere, yurt dışından kullanılan kredilere hatta geri ödemelerine bile çeşitli tahditler getirebilme yetkisini, ilgili Devlet bakanlığına alıyor.
Zaten gerekçe bölümünde de, 'AB müktesabatı dahil tüm çok taraflı anlaşmalarda bulunduğu' savıyla, 'bu hükmün sermaye hareketlerinde önemli yeri bulunan ve zaman zaman dış borç yükü içerisinde kaldırılamayacak boyutlara ulaşan kısa vadeli kredilerle ilgili zamanında önlem alınabilmesini teminen doğrudan ilgili madde içerisine konulması uygun görülmüştür' deniyor.
ÇOK TEHLİKELİ
Bankacılar, kendilerine sunulan metinlerde yeralan bu ibarenin 'çok tehlikeli' olduğu konusunda birleşiyorlar. Bakanlığın, böyle bir yetkiyi almasının 'demoklesin kılıcı'nı eline geçirmesi anlamına geldiğini kaydeden bir bankacı, 'Belli ki sıcak para korkusu ekonomi yönetimini telaşlandırmış. Sıcak paranın ekonomik bir gerçeklik olduğu, bir sonuç olduğu anlaşılmamış ki, kısıtlamaların kapısı aralanıyor' yorumunu yaptı. Bankacılar, Hazine'den sorumlu Bakanlığın bırakın yeni kredileri, geri ödemeleri bile içine alan büyük yetki almasının altında, 'özel sektör borçlarının yeniden yapılandırma isteği' bulunabileceğini akla getirdiğini söylüyorlar.
Merkez Bankası'nda görev dağılımı
Devlet Bakanı Ali Babacan, çocukluk ve okul arkadaşı, Danışmanı Erdem Başçı 'yı, sonunda 'Bağımsız Merkez Bankası'nın Başkan Yardımcısı yaptı. Başçı geçen hafta göreve başladı.
Başçı'nın gelişiyle birlikte Başkan Yardımcıları arasındaki görev dağılımı de yeniden belirlendi. Başçı'ya Dışilişkiler ile Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlükleri ile temsilcilikler bağlandı. Yani Başçı bundan sonra, bol bol yurt dışı seyahat yapan Bakan arkadaşıyla birlikte, bu seyahatlara katılıp, Başkanın olmadığı yerde, Merkez Bankası'nı temsil edecek. Bu görev IMF'le ilişkileri ve güncel hale gelecek 33 sayılı kararla ilgili düzenlemeleri de kapsıyor....
Başçı'nın gelmesinden sonra diğer yardımcıların görev alanları da şöyle oldu:
Fatih Özatay; Araştırma Genel Müdürlüğü, Başhukuk Müşavirliği ve Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü, İstatistik Genel Müdürlüğü, İşçi Dövizleri Genel Müdürlüğü.
Şükrü Binay: Banknot Matbaası Genel Müdürlüğü, Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü, Emisyon Genel Müdürlüğü, Güvenlik ve Savunma Sekreterliği, şubeler.
Sedef Ayalp: İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, İnşaat ve Malzeme Genel Müdürlüğü, Muhasebe Genel Müdürlüğü, Sosyal İşler Genel Müdürlüğü.
Piyasalar Genel Müdürlüğü, İçdenetim Genel Müdürlüğü ve İletişim Genel Müdürlüğü ile Teftiş Kurulu, Başkan Süreyya Serdengeçti'ye bağlı çalışmaya devam edecek.
Bankacılarda ‘linç psikolojisi’ endişesi
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 'banka hortumcularına savaş' sloganıyla lanse edilen taslak, kamuoyunda büyük destek gördü. Böylesine yoğun bir destek taslağın sağlıklı tartışılmasını engellerken, taslağa karşı söz söylemeyi de bir anlamda 'günah' kıldı.
Adalet Bakanı daha sonra taslağın sakıncalarını görmüş olmalı ki, 'Tabii ki bizde hata yapabiliriz, hatalı yönleri varsa düzeltir, daha iyi düzenleme yaparız' demeye başladı.
Herşeyden önce şunu söyleyelim ki; yasa taslağı ne ilgili düzenleyici kuruluş olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na (BDDK) soruldu, ne de bankaların ortak örgütü olan Bankalar Birliği'ne. Birlik, Bakanlığın sitesinden alarak, üyelerine yani bankalara gönderdi ve taslak hakkındaki görüşlerini iletmelerini istedi.
Özetle söylemek gerekirse; hangi bankacıyla konuştuysak, bu taslağı 'felaket' olarak görüyor. Tümüyle bir tepki yasası olduğunu belirten bankacılar, 'yaratılan linç psikolojisi'nden ciddi ciddi endişe duyuyorlar. Bu tür yasalar çıkarılırken, yasa yapmanın gereği, görüş sorulması gerektiği bir yana, hukuken büyük hatalar olduğunu, herşeyden önemlisi de iyi-kötü bankacı ayrımı yapmadan, tümüyle bankacıları cezalandırma mantığı barındırdığı görüşündeler. Taslağın hukukun temel ilkelerinden olan 'geriye yürümemesi' ilkesini çiğnediğini, her şeyiyle yasanın 'kamuoyundaki aşırı tepkileri karşılamaya dönük popülist bir metin' olduğu görüşündeler.
Sanıyoruz yakında bankalar, Birlik kanalıyla hem hukuki, hem de ilkesel sıkıntıları Bakanlığa bildirecekler. Bildirilecek sıkıntı sayısı hiç de az olmayacak, şimdiden görülüyor.
Bir yabancı bankacı 'Bizde sorun değil ama Türk bankaları çalışacak bankacı bulamaz' diyor.