BÜTÇE verileri, bu konudaki uzman kişi ve kuruluşların değerlendirmeleri, olumlu seyreden genel bütçe dengelerine karşın, bazı kalemlerdeki tehlikeli seyre giderek daha fazla dikkat çekmeye başladı.
Sosyal güvenlik harcamaları ve tarımsal destekleme alımlarındaki tehlikeli gidişattan aslında bir süredir söz ediliyor. Bunlardan sosyal güvenlikle ilgili, bu yıl olumlu bir seyir izleniyor. Ancak bu olumlu seyir, tümüyle yapılan sosyal güvenlik affından kaynaklanıyor.
Yani SSK ve Bağ-Kur prim affı nedeniyle, önemli ölçüde tahsilat artışı gerçekleşti. Dolayısıyla, sosyal güvenlik bu yılki bütçede dengeleri bozan değil aksine dengeleri iyileştiren bir rol aldı. Örneğin sürekli bütçeden transfer alan Bağ-Kur, prim affı tahsilatları nedeniyle, son 3 aydır bütçeden transfer yapma gereği duymadı.
Ancak herkes biliyor ki; bu durum sürdürülebilir bir durum değil. Hatta bizim kanaatimize göre; beklenenden çok daha çabuk geri dönüş başlayabilir. Yani prim affından yararlananlar, birkaç ödemeden sonra bu ödemeleri, "nasıl olsa yeni af çıkar" diye, düzenli yapmaktan her an vazgeçebilirler.
Geçmiş dönemden bildiğimiz bir şey var ki; aflar yeni af beklentileri doğurur. Bunun da ötesinde sosyal güvenlik primleri konusundaki deneyim, özel sektörün sıkıştığı zaman ilk aksattığı ödemelerden birinin sosyal güvenlik primleri olduğunu bize gösteriyor.
Aslında gelen mailler ve telefonlardan da görüyoruz ki; daha şimdiden sıkıntı başladı. Bazı işverenler "Nasıl olsa affa girdik, onun ödemelerini yapıyoruz" diye, cari yani normal zamanı gelen sosyal güvenlik prim ödemelerini yapmıyorlar. Bu nedenle yeniden Çalışma Bakanlığı’na başvurular olduğunu biliyoruz. Bakalım Bakanlık ne yapacak?
Yani sosyal güvenlikteki bu yılki olumlu gidişat sürdürülebilir bir durum değil. Önemli olan artık af olmayacağının çok iyi anlatılması ve özellikle kayıtdışının önlenmesi ile sistemin sağlıklı ve şeffaf bir finansman yapısına kavuşturulması.
Sosyal güvenlik reformu, zorla da olsa, yapıldı ama mühim olan uygulama. Hükümetin bu konuda ne kadar ısrarlı olacağını göreceğiz. Seçim dönemine girilmiş olması ise tehlike...
YAPILAMAYAN ZAMLARIN ETKİSİ
Seçim döneminin gelmesi, zaten sorun olmaya başlayan tarımsal destekleme alım ve finansmanının önümüzdeki dönem daha fazla sorun olacağını gösteriyor. Maliye ne kadar saklamaya çalışsa da, geçen yıl TMO’nun yüklü alımları sorun olmuş, Hazine’den görev zararı yazılacağı bilinerek, kredi verilmişti. Şimdi TMO fındık alım görevini de üzerine aldı. Fındığı yeni ürünlerin izlemesi bekleniyor ve dolayısıyla tarımsal destekleme bütçe için, bütçe içinde gösterilmediği takdirde de, kamu ve borç dengesi için çok büyük sorun olabilir.
Sağlıkla ilgili olarak ise çok detaya girmeye gerek yok, durum ortada. Sağlıkta, ilaç harcamalarında son birkaç yıldır, belki onlarca defa değişiklik yapıldı ama bir türlü dikiş tutmadı. Aksine sağlık harcamaları giderek büyümeye devam ediyor.
İşin kötüsü sağlık hizmetlerinden memnuniyetsizlik de her geçen gün artıyor. Dolayısıyla seçim yaklaştığında, yapılmaya çalışılan tasarruflardan da vazgeçilebilir. Bir talimatla her şey eski haline dönebilir ama fatura bu kez çok daha büyük olur. Yeşil kart harcamaları devasa biçimde büyüyor. Taşrada konuştuğumuz banka şubelerinin yöneticileri, her türlü hilenin yapıldığını ve varlıklı kişilerin bile, partiyle, belediyelerle ilişkileri nedeniyle çok rahatlıkla yeşil kart alabildiğini, açıkça söylüyorlar.
Türkiye Ekonomik Araştırmalar Vakfı (TEPAV) dün yayımladığı haziran sonu bütçe değerlendirmesinde sağlık harcamaları ve tarımdaki tehlikelere dikkat çekmiş. Bizce sosyal güvenlik de önümüzdeki dönem yeniden sorun olacak. Buna ek olarak elektrik zamlarında görülen aksama, bütçe ve KİT dengesi üzerinde giderek daha fazla tehlike yaratacak.
Görüldüğü gibi bütçe rakamları olumlu ama içine girdiğiniz zaman, popülist kaygıların etkilerini de görüyorsunuz. Popülizmin dozu önümüzdeki dönemde belirleyici olacak.