Paylaş
Yıllardır duran silahlar yeniden ortaya çıktı, çoğu çok genç, insanların hayatlarına mal oluyor... Böylesine dönemleri yaşamış olanlar, herkesten fazla korkmaya başladı.
Böylesine dönemlerde özellikle sorumlu kişilerin sağduyuyu elden bırakmamaları gerekiyor. Başta da ülkeyi yönetenlerin...
Çalışanları ve işverenleri yani tümüyle işalemi de sağduyulu bir tavır içinde olmalı ki; toplumun geniş kesimini temsil ettikleri için hükümeti doğru yönlendirebilsinler. Politikacılar daha önce defalarca olduğu gibi, oy kaygısıyla, koltuklarını kaybetmeme çabasıyla, zaman zaman sağduyudan uzaklaşıp, iklimi istedikleri gibi yönlendirmek için ellerinden geleni yaparlar. Böylesine dönemlerde de işalemi, hükümetler aksine zorlasalar bile, sağduyudan ayrılmamak için elinden geleni yapmalı.
Bir sorumlu politikacı “Evlatlarımızı fedaya hazırız”, hükümetten biri çıkıp “Yerle bir edeceğiz” diyebiliyor. Sorumlu mevkidekiler bunu söylediğinde, hamasi bir söz olmaktan çıkıyor, halkın duygularıyla oynanmış oluyor. O kişilerin çocukları olan Mehmetler, askere gidiyor mu, yoksa parayı verip, sık sık çıkarılan bedelliden faydalanıp, hiç tehlikeye atılmıyor mu, bakılmıyor mu? İşalemi hamasi sözler karşısında dolduruşa gelip sloganlar atarak bu kişilere destek verirse, bu politikacılar daha fazla cesaret almış olmazlar mı?
Halkın bu durumda politikacılara “Senin çocuğun gitmiyor ki benimki ölüyor, nasıl böyle söylersin” deme hakkı yok mu? İşalemi hamaset yapanlara verdiği destekle, çocukları ölen fakir halkın tepkisini çekmiş olmuyor mu?
İşçisi, işvereni, memuru, ziraatçisi yani geniş toplum kesimlerini temsil eden bir birliktelikte, geçen hafta politikacıların yaptığı konuşmalar ve verilen tepki, bence yeniden yaşamaya başladığımız cinnet halinin somut bir göstergesi idi.
Halbuki tüm bu kesimler çıkacak bir savaşın, büyük toplumsal çatışmaların kendi çıkarlarına ters olduğunu, aslında çok iyi biliyorlar. “Çıkarımıza ters düşse de milliyetçilikten vaz mı geçeceğiz” diye itiraz edenler olabilir. Bir kere bu kuruluşlar menfaat kuruluşları yani ekonomik çıkar başta, temsil ettikleri kesimin çıkarını savunmak zorunlar. Kaldı ki burada kastedilen insan hayatı...
İŞLER, VARLIKLAR KAYBEDİLECEK
Ayrıca yapılan milliyetçilik, ülkeyi veya vatanı sevmekten kaynaklanan bir şey değil, resmen koltuk sevgisi.. Daha 10 gün öncesine kadar, bu tür durumlarda azar işittiklerini bile bile, çıkıp da “Bir an önce koalisyon, olabiliyorsa AKP-CHP koalisyonu kurulsun, yeniden yüksek büyüme geçelim, sanayileşmeye ağırlık vermemiz lazım, yoksa işsizlik de toplumsal barışı bozacak seviyelere ulaşacak” demediniz mi? Peki, bunları söyleyenler, şimdi yaşananların bu söylediklerini inkar anlamına geldiğini görmüyorlar mı? Suruç katliamından bu yana, adım adım yaşananların senaryo olma ihtimalinden hiç mi şüphe yok?
Basına iki yıl önce “Şehit ailelerini, cenazelerini sürekli verip halkı ajite ediyorsunuz” diyenlerin, şimdi gerçek ajitasyonla tersini yaptığını, kendi yayınları ile herkesi baskı altına alıp işi köpürtmeye çalıştığı görülmüyor mu? Peki, “yeniden seçim, daha fazla oy” diye, halkın savaşa ve gerçek bölünmeye doğru çekildiği konusunda hiç mi şüpheniz yok?
Savaş veya toplumsal çatışma halinde, ekonominin krize gireceğini, işverenler işlerini, varlıklarını kaybedeceğini, işçiler memurlar iş ortamı kalmayacağını yani işsiz kalacaklarını, ziraatçiler tarım yapamayacaklarını, yapsalar da satamayacaklarını bilmiyorlar mı?
Politikacılardan ve işalemi temsilcilerinden sağduyu istemek hakkımız...
Paylaş