Popülizmin bir adı da elektrik

TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, önceki gün yaptığı konuşmada, reform sürecinde geriye gidiş olduğunu, ekonomi politikalarında ise popülist uygulamalar dönemine geri dönüş işaretlerinin görüldüğünü söyledi.

Popülizmin örnekleri olarak da; özelleştirme gelirlerinin borç azaltmak yerine kamu yatırımlarında kullanılmasını, İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kamu yatırımlarında kullanılmasını, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarına af getirilmesini, banka borçları ve tarımsal krediler için sicil affı uygulamasını, Kamu İhale Yasası’nın değiştirilmesini ve faiz dışı fazla oranının önemli ölçüde düşürülmesini saydı...

Bu örnekler popülizme dönüşü gösteren, kimsenin inkar edemeyeceği örnekler.

Aynı toplantıda Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan bunların popülizm amaçlı olmadığını, böyle değerlendirilmemesi gerektiğini söylemiş ama ekonomiye önyargılı bakmayan hiç kimse, bunların popülizm uygulamaları olmadığını söyleyemez.

Aslında popülizm örnekleri sadece bunlarla sınırlı da değil.

Şu anda hasır altı edilen ama Hükümetin mutlaka uygulamak istediği, çiftçi borçlarına kapsamlı af, ulaştırma ve enerji altyapı yatırımları için de özelleştirme fonunun kullanılması ve bütçe dışında harcamaları artıracak fon benzeri uygulamalar da sırada...

Popülizm uygulamaları arasında enerji sektöründe yapılanları mutlaka eklemek gerekiyor.

Örneğin yapılmayan elektrik zammı, bu nedenle Botaş başta olmak üzere enerji KİT’lerinin içine düştüğü zor durum, popülizmin çarpıcı örneklerinden biridir.

Enerji bürokratları hatta Bakan biran önce otomatik fiyatlandırmaya geçip, bu geçişte biriken zam gereğini hayata geçirmek gerektiğini söylüyor ama Başbakan ısrarla elektrik zammı yapılmasını istemiyor.

İşte bu tarih öne alınamadığı için, 1 Temmuz itibariyle geçilecek otomatik fiyatlandırma uygulamasına geçilirken yapılması gereken elektrik zammı yüzde 30’a kadar çıkıyor.

Enerji KİT’leri kara delik

İŞİN içindeki herkesin kaygısı şu ki; Başbakan yine elektrikte zam yapmamak için otomatik fiyatlandırmaya geçişi daha da erteleyebilir.

Ya da otomatik fiyata geçerken tüm birikmiş zamların yapılması gerekirken, Başbakan bu zammı düşük tutturabilir.

O zaman da sistem iyice çarpık hale gelir, gizli sübvansiyon uygulaması devam eder.

Gizli sübvansiyon diyoruz çünkü mevcut uygulama böyle.

Şu anda enerji KİT’leri "tam bir kara delik" haline gelmiş durumda.

Özellikle Botaş’ın durumu çok ama çok zor.

Çünkü, borcu olan belediyesi de borcunu ödemiyor, doğalgaz kullanıp elektrik üreten de ödemiyor.

Bütün KİT’ler birbirine borçlu, gerekli zam yapılmadığı için tahsilat da az olunca yani elektrik fiyatı maliyetin altında satılınca, biriken zararlar da büyüyor.

Bu zarar giderek büyürken, sistemin kilitlendiği en önemli kuruluş Botaş oluyor.

Botaş dışarıdan aldığı gazın parasını bankalardan borç alıp ödüyor ama o da limitlerine gelmiş durumda.

Bütün sıkıntı gerekli zamların yapılmamasından doğuyor.

Buna rağmen de elektrik arzı yetersiz, bu yaz önemli elektrik sıkıntıları yapılabilir.

Bunun nedeni de elektrik üretecek tesisler yapmak için lisans alan firmaların elektrik fiyatlarında sübvansiyon sürdüğü için, yani devletin piyasa ekonomisi uygulamasına inanmadıkları için bu tesisleri yapmamaları...

Çok gecikildi ve artık kısıntıların başlaması kaçınılmaz.

Başbakan daha önce bekletip yüzde 20 zam yaptı ama bu yetmiyordu.

Bunun ardından gerekli zamların küçük küçük devam etmesi gerekiyordu ama yaptırmadı.

Sonuçta bir yandan elektrik kesintileri gündemde öte yandan ise oluşan kara delik artık tüm ekonomiyi tehdit eder boyutlara ulaşmaya başladı...

Bunun sorumlusu da, parti kapatma davası değildir herhalde, değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları