Paylaş
Umarım Başbakanın açıkladığı tedbirlerin tümü hayata geçirilebilir..
Bu konuda şüphem var, çünkü gördüğüm kadarıyla bu tedbirlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ağırlığını gördüm. Asıl düzenleme ve denetleme yapacak kurum olan Enerji Bakanlığı’ndaki mevcut anlayışın böyle bir paketi benimsediğini tahmin etmiyorum. Özel sektörden özellikle de AKP’ye yakın küçük ve orta ölçekli madencilerden bu önlemlere itiraz geleceğini, dolayısıyla işin önümüzdeki süreçte savsaklanması tehlikesi bulunduğunu düşünüyorum.
Alınacak tedbirler kamu işletmeleri tarafından yerine getirilebilir. Bir çoğunda uyumun zor olacağını sanmıyorum. Ancak özel sektör işletmelerinden bu tedbirleri uygulayabilecek olanlar ancak büyük şirketler olabilir. Küçük ve orta ölçekli maden işletmeleri bu tedbirleri almakta çok zorlanacaklardır. İşte bu nedenle Havza madenciliğinin geliştirilmesi ayrıca önem taşıyor; çünkü küçük ve orta boy işletmeler birleşmezlerse, artı maliyet getirecek, çağdaş yönetim sistemleri gerektirecek bu önlemleri hayata geçirmeleri çok zor.
Bu olumlu tedbirlerin uygulanması konusunda bir başka tehdit ise mevcut anlayış ve kadrolar. Çalışma Bakanlığı’nın denetim konusunda iyi olduğunu biliyoruz ama kadro sayısı yetersiz. Bu bakanlıkta sadece partili olduğu için kadroya alınan çok ama işi bilen personel de hala işin içinde. Zorda kalınınca AKP’li olmayan denetçilerin günah keçisi yapıldığı bir mekanizma var ama liyakata da hala önem veriliyor. Bakanın “deneyimli devlet adamı” kimliğinin öne çıkmasıyla, kadrolaşma önlenemese de, niteliğe ve liyakata dayalı sistem yine de işliyor diyebiliriz. Bakanın “günah keçisi” sorununu ele alması şart.
KADRO SORUNU BÜYÜK
Asıl düzenleme ve denetlemeyi yapan Enerji Bakanlığı’nın teknik yönü ise kadrolaşmanın had safhaya ulaşmasıyla iyice gerilemiş. Düşünün Maden işlerinde üst düzey görev yapanların çoğu daha maden ocağı görmemiş kişilerdi, 2-3 hafta önce TTK’da 3 günlük “maden ocağı nedir” seminerinden geçtiler.
Madenle ilgili personel normal hafta içi mesaisini yapıyor; Cuma günü denetlemeye gidip, en geç Pazar günü dönüp mesaiye geri dönüyorlar. Denetim için aldıkları para çok yetersiz olduğu için uzmanların yol parasından otel paralarına tüm masraflar ocak sahibi tarafından karşılanıyor. Başbakan Davutoğlu “ocak sahibinden çay bile içmeyecekler” diyor ya, ne çayı tüm masrafları ocak sahibi karşılıyor, aksi takdirde denetim olmaz.
Tüm yöneticiler TKİ ve diğer bağlı kuruluşlarda yönetici olmuşlar, buralardan ek maaşlar alıyorlar. TKİ partinin kömür yardımlarının kaynağı. Bakanlık yerine TKİ ve bunun özel işletmecilerinin haklarını daha önde tutabiliyorlar. Şimdi genel müdürlükte son olaylar bahane edilerek yeniden organizasyon yapılacak deniyor; bunun sonucunda belli cemaate bağlı olmayan kişiler de bu sayede temizlenip tüm maden işinin bir cemaate geçeceğinden ciddi kaygı duyuluyor.
Enerji Bakanlığı’nda, TTK’da kendilerinden olmadıkları için kızağa çekilen asıl nitelikli ve liyakat sahibi, aynı zamanda namuslu personel devreye girmeden bu tedbirlerin işlemesi zor. Mevcut anlayış ise gerekeni yapacak gibi gözükmüyor.
Paylaş