Paylaş
DÜN açıklanan eylül ayı enflasyonuyla birlikte yıllık enflasyon yüzde 8’in kapısına dayandı. Şu kadarını söyleyelim ki; kuru bu düzeyde artıran mevcut ekonomi anlayışıyla biz bu enflasyon oranını bile ararız. Bu anlayış devam ederse, 2016 yılında enflasyonda yeniden çift haneyi görmemiz sürpriz olmaz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eylülde tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yüzde 0.89 artarken, yıllık artışın yüzde 7.95’e çıktığını açıkladı. Verilerin gösterdiği en çarpıcı nokta; çekirdek enflasyonun kur etkisiyle sert biçimde yükseldiği, yani bundan sonra da enflasyon üzerinde baskının artacağının görülmesi. Bu ay sonunda Merkez Bankası’nın açıklayacağı Enflasyon Raporu’nda, büyük ihtimalle yine revizyon yapılacak.
Aslına bakarsanız yıllık enflasyon açısından ekim ayı sonunda biraz rahatlık olabilir. Çünkü geçen yıl ekimdeki TÜFE artışı yüzde 1.90 idi. Ancak ekimin hemen ardından geçen yılki oranlar düşüktü.Yani yıllık enflasyon ekim ayı sonunda yüzde 7.50 civarına düşse de, yıl sonuna kadar yeniden artacak gibi. 2014 kasımda TÜFE artışı yüzde 0.18, aralıkta ise eksi 0.44 olmuştu.
YIL SONU YÜZDE 8’İ GEÇMİŞ OLACAK
Kaba bir hesapla; bundan sonraki 3 ayın ortalama tüketici enflasyonu (TÜFE) artışı yüzde 0.6’yı aşarsa, yılsonunda enflasyon yüzde 8’i geçmiş olacak. Mevcut gidişat ortalama olarak bu oranın epey üzerine çıkılabileceğini gösteriyor.
Enflasyondaki artışın asıl sebebinin kurlardaki artış olduğunu, Merkez Bankası’nın deyimiyle gecikmeli kur etkisi ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki artışın enflasyonu yukarı ittiği ortada.
KURLARDAKİ İYİMSER HAVA GEÇİCİ
Buradaki sorun yine gelip ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadelede kararlılığına, yani faiz politikasında kilitleniyor. Merkez Bankası eğer sözünü tutar, faiz politikasında sadeleştirme için bile FED’in faiz artışını beklemeye devam ederse, enflasyonla kararlı bir mücadele olmayacağını da, enflasyonun yükselmeye devam edeceğini de rahatlıkla söylemeye devam ederiz.
ABD’den gelen tarım dışı istihdam verileri üzerine, tüm dünyada olduğu gibi, bizde de ulusal para birimleri biraz değer kazandı. FED’in bu gidişle faiz artışını 2016’ya erteleyeceği yönündeki tahminler iyimser havayı pompaladı. Şahsen, en geç aralık ayında da olsa, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faiz artışının bu yıl başlayacağını düşünüyorum. Oldu da 2016’ye ertelendi; sonuçta değişen bir şey olmaz, doların değer kazanması ötelenmiş olur. Kaldı ki; kurlara bakarsak dolar düşse bile Euro’nun arttığını, yani sepet bazında bir değişiklik olmadığını da gözardı etmeyelim.
EN RİSKLİ İLK BEŞ ÜLKE ARASINDAYIZ
Yani küresel iyimserlik bile bize aynen yansımıyor, çünkü her sıralamada Türkiye en riskli 5 ülke içinde sayılmaya devam ediyor.
Kaldı ki; küresel hava da o kadar olumlu değil; daha dün Citibank iyimserliğin geçici olduğu, gelişmekte olan ülkelerden kaçışın devam edeceği belirtiliyordu.
Diyelim ki tersi oldu; küresel ortamdaki iyimserlik uzun sürdü, bu takdirde bile iç dertlerimiz, bize özgü belirsizliklerimiz, TL’nin bundan sonra kalıcı değer kazanmasının çok zor olduğunu gösteriyor.
Terör devam ederken, sorun yaşamadığımız bir-iki ülkeden biri olan Rusya ile de çatışma noktasına gelmişken, üstüne üstlük 1 Kasım seçimlerinde bir şey değişmeyeceği ortada iken TL’nin gerçekten değer kazanmasını beklemek biraz hayalcilik olmaz mı? Üstüne üstlük yeni seçimden sonra da Cumhurbaşkanının koalisyon kurulması noktasında, bu kez nasıl davranacağı bile belli değil.
Özetle; mevcut ekonomi yönetimi anlayışıyla, kurların ve enflasyonun daha da artması kaçınılmaz. Bu yönetim ve anlayış değişmek zorunda ama ne zaman değişecek, ekonomide yeni şeyler söylemek için bunu görmek gerekecek.
Paylaş