Paylaş
Her şeyden önce şunu söyleyeyim; ne karar çıkarsa çıksın tartışmalar devam edecek. Çünkü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve bazı bakanlar, toplantı öncesi yaptıkları açıklamalarla kararı tartışmalı hale getirdiler.
Merkez Bankası gerçekten bağımsız olsa, gelinen bu noktadan sonra, faiz indirim kararı vermez ve bu karar yanlış olmaz. Çünkü bu tartışmalardan bağımsız yapılacak toplantıda böyle bir karar çıkma ihtimali yüksekti. Bazı piyasa uzmanları küçük oranlı indirimler beklerken, bazı uzmanlar ise bu ayki toplantıyı da pas geçip, gelişmelere bakarak, Merkez Bankası’nın önümüzdeki ay indirim kararı vermesini daha büyük ihtimal görüyordu.
Dolayısıyla kimse de çıkıp, “Aslında şartlar gerektiriyordu ama Merkez Bankası inat edip indirim kararı vermedi” diyemez. Aksine, “Merkez Bankası tüm baskılara rağmen direndi, bağımsızlığını gösterdi, demek ki Türkiye piyasalarına güvenebiliriz” algısı yayılır. Bir başka deyişle Merkez bugün faiz indirim kararı vermezse, piyasadaki faiz oranları kesinlikle düşer, TL değer kazanır.
Merkez Bankası’nın 0.25 ya da 0.50’lik indirim kararı halinde piyasanın telaş olacağını sanmıyorum. Ancak 1 puanı bulacak bir faiz indirimi piyasaları telaşlandırabilir. Çünkü bu takdirde “Merkez’in baskıya boyun eğdiği algısı” pekişecektir. Daha yüksek oranlı indirimler ise piyasaları iyice bozar.
Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapmadığı son dönemde piyasa faiz oranlarının hızla aşağı geldiği ortada. Bence Merkez’in faiz indirimi için biraz daha beklemesi yönündeki işaretler de bir hayli fazla.
Rusya’nın durumunun giderek kötüye gittiği bunun Türkiye’ye bulaşıcı etkisi olacağı açık. Bunun yanında son günlerde ortaya çıkan en önemli risklerden biri İsviçre Frangının euro’ya bağlı olmaktan çıkması. Son birkaç günde görüldü ki; İsviçre frangının bağımlılığı euro’nun gücünde önemli bir faktördü. Bu faktörün devreden çıkmasıyla Euro’nun dolar karşısındaki değer kaybı hızlandı. Avrupa Merkez Bankası’nın bu hafta alacağı tahvil alım kararının ne getireceği bilinmezken, İsviçre’den gelen bu karar, euro’yu iyice zora soktu.
Euro/dolar paritesinin Türkiye açısından önemi ortada. Türkiye ihracatını Euro, ithalatını dolar ağırlıklı yapan bir ülke ve dış ticareti, euro’nun hızlı değer kaybından ciddi derecede olumsuz etkilenecek.
KURLARI HANGİ REZERVLE TUTACAKSINIZ?
Faizlerin önemli ölçüde indirilmesi halinde zaten kurlardan sıkıntı çeken Merkez Bankası’nın sıkıntısı daha da büyüyecek. Yüksek oranlı faiz indirimi isteyen politikacılar Türkiye’nin kullanılabilir döviz rezervlerinin ne kadar az olduğunu unutuyorlar. 2.37 TL’ye kadar çıkan dolar kuru 2.50’yi aştığında; hem yüksek borçlu banka ve reel sektörün, hem de oluşacak psikolojik hava nedeniyle vatandaşların telaşının nerelere varacağını hesap ediyorlar mı?
Özetle; güçlü bir atak halinde kuru savunmak mümkün olamayacağı için Merkez Bankası temkinli olmak zorunda.
İşte Merkez Bankası Cumhurbaşkanı istedi diye değil, tüm bu unsurları, ekonomik ve parasal istikrarı düşünerek karar almak zorunda. Elbette enflasyonda bir düşüş beklentisi var ama unutmayalım kurlar ve gıdadaki fiyat artışları nedeniyle beklendiği kadar olmayabilir. Petrol fiyatlarının seyri de olumlu ama IMF dahil herkes, “Petroldeki seyrin genel büyüme oranlarını düşüreceğini dolayısıyla petrol ithalatçısı ülkelerin de fiyat düşüşünden beklendiği kadar yararlanamayacağını” söylemeye başladı.
Hep böyle oldu; gereksiz faiz indiriminin faturası tüm halka çıkar.
Paylaş