Merkez Bankası’na güven azalıyor enflasyon beklentileri yükseliyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GEÇEN hafta açıklanan verilerin bazıları, Avrupa’daki gelişmeler nedeniyle gözden kaçtı. Elbette gözler Avrupa ekonomisinde, bir türlü halledilemeyen sorunları çözmek için hangi adımların atılacağı iç piyasaları da derinden etkileyecek ama ekonomide içeriden kaynaklı olumsuz etkilerin artmaya başladığını, en azından kayda geçmek gerek.
Geçen hafta açıklanan Eylül ayı sanayi üretim rakamının, piyasa beklentilerinin epeyce üzerinde, yüzde 12 oranında gerçekleşmesi, ekonomistleri bu kez fazla sevindirmedi. Çünkü bu rakam aynı zamanda ekonominin alınan önlemlere rağmen yeterince soğutulamadığını, aynı ayda gelen yüksek ihracat rakam tahminleriyle paralel olduğunu, dolayısıyla ithalattaki artış ve dogal olarak cari açıktaki yüksek rakamların devam ettiğini gösteriyor. Yani sanayi üretim rakamı artık dengeleri bozacak bir tehlike olarak da görülüyor. Peki, Merkez Bankası aldığı önlemlerle ekonomiyi soğutacağını, iç talep ile dış talep arasındaki dengeyi sağlayacağı söylemişti, ne oldu? Sorun da zaten burada. Merkez Bankası’nın ekonomiyi soğutma hedefinin, bunun için uyguladığını söylediği önlemlerle gerçekleşemediği ortada. Ya Merkez Bankası samimi olarak ekonomiyi soğutmak istemiyor aslında başka bir amacı var, ya da yanlış politika uyguluyor. Hükümetin büyümeyi o kadar düşürmek istemediği, aldığı harcama kararlarıyla, yılsonuna kadar geçici işçi sayısını artırma kararıyla zaten belli. Demek ki Merkez Bankası uygulanan genişletici mali uygulamalara karşı, dengeleyici politikaları uygulayamıyor. İşte Merkez Bankası yönetimine olan güven de bu nedenle düşüyor. Geçen hafta açıklanan Bloomberg HT’nin 100 piyasa profesyonelinin katılımıyla gerçekleştirdiği “Piyasada TCMB Algısı” anketi, bu açıdan çarpıcı sonuçlara ulaştı. Piyasa oyuncuları son 1 yılda Merkez Bankası’nın uyguladığı politikalar sonrasında kredibilite kaybına uğradığını düşünüyor. Ankete katılanların yüzde 41’i Merkez’in son 1 yılda kredibilite kaybına uğradığını belirtirken, yüzde 30’u ise kredibilitesinde artış gösterdiğini, yüzde 29’u ise değişiklik olmadığını söylüyor. Ankete katılan yabancıların yüzde 82’sinin Merkez’in kredibilite kaybına uğradığını belirtmesi, aynı zamanda dışarıdaki algıyı da açıkca gösteriyor. Aynı anket kapsamında katılımcıların yüzde 70’i Merkez Bankası’nın öngörülebilirliğinin azaldığını, yüzde 18’i arttığını, yüzde 12’si ise değişmediğini söylüyor. Yerli-yabancı ayrımı dikkate alındığında yabancıların yüzde 91’i, yerlilerin ise yüzde 67’si öngörülebilirliğinin azaldığı görüşünde. Yabancıların yüzde 64’ü Merkez’in politikalarını güvenilir bulmazken, yerlilerde bu oran yüzde 21’e iniyor. “Kasım 2010’dan bu yana Merkez’in bağımsızlığında bir değişiklik oldu mu?” sorusuna ise katılımcıların yüzde 50’si “değişmedi” diyor, yüzde 46 oranında bağımsızlığın azaldığına inanılıyor.Yabancıların yüzde 82’si “azaldı” diyor. ENFLASYON KORKUSU Yabancı ağırlıklı olmak üzere Merkez’in fiyat istikrarına odaklandığı konusunda şüphelerin arttığı gözlenirken, piyasa profesyonellerinin yüzde 39’u Merkez’i başarılı buluyor. Yabancılarda ise başarılı bulunma oranı yüzde 19, daha çok “zaman verilmeli” deniyor. Geçen hafta açıklanan bir başka veri ise Merkez Bankası’nın beklenti anketi idi. Beklentilerin üzerinde gerçekleşen ekim ayı enflasyonu nedeniyle önümüzdeki döneme ait beklentileri çok hızlı yükseldi. Beklentiler yıl sonu için bir önceki ankette yüzde 8 iken, birdenbire yüzde 9’a çıktı. Buna karşılık gelecek üç ay sonunda faizin yüzde 5.75 ile değiştirilmesinin beklenmediği ortaya çıktı. Yani enflasyon beklentileri hızla yükselirken, buna rağmen Merkez Bankası’nın faiz artırmayacağı beklentisi bulunuyor. İşte Merkez Bankası’nın güvenirliliğinin, öngörülebilirliliğinin azalmasında en büyük etken, piyasalardaki bu “Hükümete ters düşüp gerekeni yapamaz” yolundaki beklenti. Yine geçen hafta açıklanan ekim ayı bütçe verileri, faiz dışı harcamalarda artışın başladığına, son üç ayda bu eğilimin artabileceğine dikkat çeker nitelikte idi. Kısacası; dışarıyı gözlerken içerideki gelişmeler gözden kaçırılmamalı.