Paylaş
Bu ilelebet sürdürülecek bir denge değildi ve hep “sonunda faturanın bizim gibi ülkelere de çıkacağını” söyledik. İşte şimdi küresel krize rağmen, bol likidite nedeniyle yüksek büyüme hızlarını sürdüren bizim gibi gelişmekte olan ülkelere çıkacak fatura belli olmaya başladı. Son dönemde ekonomide yaşanan çalkantıların temelinde bu küresel gerçeklerin yattığını bilmek gerekiyor.
Faturanın bize de çıkacağı günlerin geleceğini, aklı başında herkes görüyordu ama Hükümet yüksek büyüme rehavetiyle bu gerçeği pas geçti. Hani “kriz bizi teğet geçti” dendi ve bu iş bitmiş gibi kabul edildi ya, işte şimdi göreceğiz.
Avrupa faturanın kendine düşen bölümünü bir süredir ödemeye başladı ve bu bizim ödeyeceğimiz faturayı da ağırlaştırıyor. Aslında biz de faturayı ödemeye başladık sayılır. Büyüme oranlarındaki düşüş, işsizlik oranlarındaki artış bunun en iyi kanıtları. Son olarak kurlarda görülen aşırı artışın büyüme, işsizlik üzerindeki katlamalı etkisini ise daha göreceğiz
Bu gerçekler ortada iken bu kaçınılmaz döneme hazırlık yapmamız gerekirken, Hükümet bunu yapmadı. Dolayısıyla faturanın daha da ağırlaşmasına neden olacak kötü yönetimi gösterdi. Ancak bu da yetmedi, temel ekonomik doğrular üzerinde tartışma yaratıp, ağırlaşan faturanın katmerlenmesine neden oldu.
Kurlardaki aşırı tırmanışın, halka da yansımaya başladığını görüyoruz. Dün açıklanan tüketici eğilim anketi sonuçlarında, Tüketici Güven Endeksinin mart ayında bir önceki aya göre yüzde 5.4 gibi yüksek bir oranda düştüğü gözlendi. Endeks 2009’dan bu yana en düşük seviyesine inip, 64.39 oldu. Önümüzdeki bir yıl içindeki hane halkı maddi durum beklentisini yansıtan hane maddi durum endeksi bir önceki aya göre yüzde 1.6 düşerek 85.37’e indi.
Şubat ayında 90.87 olan Genel Ekonomik Durum Beklentisi Endeksi yüzde 5 düşerek, 86.30’a geriledi. Yine aynı dönem için İşsiz Sayısı Beklentisi Endeksi bir önceki aya göre yüzde 6.3 azalarak, 65.28 değerine kadar düştü. Tasarruf Etme İhtimali Endeksi ise yüzde 17.5 azalarak 20.61 oldu.
SEÇİMLERE YANSIMASI
Endeks, ekonomideki bozulmanın halka yansımaya başladığını gösteriyor. Dün bu anketin yanısıra rating kuruluşlarından Moody’s’in bir raporu yayımlandı. Raporda özetle Malezya, Türkiye ve Şili gibi yüksek dış borç ödemesi bulunan ülkelerin para birimlerindeki değer kaybının, şirketlerin dış borç ödeme maliyetlerini artırdığı söyleniyor. Türkiye ve Güney Afrika gibi cari açığı yüksek olan ülkelerin ise, açıklarını finanse etmedeki zorluklar nedeniyle dış baskılara karşı daha savunmasız olduğunun altı çiziliyor.
Özetle; faturayı ödemeye yeni başladık, bundan sonrası daha zor görünüyor. Kurlardaki hızlı yükseliş, kötü yönetim örneklerinin bir toplamı. Kötü yönetimin bir bedelinin olması doğal ve bunu en somut göreceğimiz yer 7 Haziran seçimleri olacak. Şunu söyleyeyim ki; bence AKP çok avantajlı bir dönemde seçim yapıyor. Seçim eğer bu yıl sonu ya da önümüzdeki yıl olsaydı, halkın büyüyecek sıkıntıları Hükümeti daha fazla etkileyecekti.
Özellikle Avrupa’da halk, ekonomide kötüleşmeyi kendi hayatında hissedince, politikacılara faturayı kesti ve bu doğaldı. Çok uzun zamandır ülkeyi yönetenlerin, fatura halka çıkmaya başladıktan sonra, kredibilitelerini kaybetmeleri kadar doğal bir şey olamaz. Seçimlerde bunun sonuçlarını göreceğiz. “Suyun akışı” yaratılan suni ve hamasi bentlerle bir süre geciktirilebilir ama önlenemez...
Paylaş