Paylaş
En son Suudi Arabistan’a giderken gazetecilere yaptığı açıklamalar, bu tartışmada görüş birliğine varmanın imkansız olduğunu, bence ortaya koydu. Sadece görüş ayrılığı değil, üslup uçurumu da ortada. Cumhurbaşkanı ne söylerse söylesin kendisine yanıt bile verilmesini istemediği gibi, “kendine çeki düzen ver” diyerek, tersini düşünseler de herkesin kendi dediğini yapmasını istiyor.
Hala üst düzey görevde olan bir bürokratla, yaklaşık 1 yıl önce, Erdoğan ile Babacan arasında, daha bu kadar keskinleşmemiş, görüş ayrılığını konuşmuştuk. Bu yetkili, “Aslında ben de aynı çevreden geldiğim için, Erdoğan’ın faiz konusundaki hassasiyetini anlayabiliyorum ama hak veremiyorum. Eğer şimdiye kadar Babacan yerine Erdoğan’ın dediklerini uygulasaydık ekonomide bu başarı sağlanmazdı, işi batırırdık” demişti...
Yani görüş ayrılığı evvelden beri vardı ama doğru görüş uygulamada hakimdi. Erdoğan’ın görüşü; aslında faize tümüyle karşı olan milli görüş...
Yani piyasaya temelden karşı, devletçi ve otoriter bir görüş...
Küreselleşme hızlanırken, içeride bu görüşle politika yapılsaydı, çuvallama kaçınılmaz olurdu. O tüm başarıyı kendisine bağlıyor ama, dünyayı bilen Abdullah Gül ile Babacan ve Başçı olmasaydı, kendisini Cumhurbaşkanlığına kadar çıkaran sürecin yaşanmayacağını görmesi gerekiyor ama görmüyor.
Özetle, çok temel fark olduğu için görüş ve üslupta anlaşmak mümkün değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yatırımların azalmasından şikayet edip, faizin bu nedenle hızla düşürülmesini şart koşuyor. Merkez faiz indirimi yapınca bu ortamda piyasa faizlerinin yükseldiğini, yani yatırımcının maliyetinin daha da arttığını, hiç yatırım yapılamaz noktaya doğru gidildiğini herhalde görmüyor.
Herhalde yatırımın, özellikle yabancı yatırımın yapılmamasında Türkiye’nin bozulan algısının, Batı’dan ve demokrasiden, insan haklarından uzaklaşmasının, yanlış ekonomi politikalar vaaz etmesinin belirleyici olduğunu da göremiyor.
İHRACATÇIYA KUR ARTIŞI DA YETMEDİ
Öte yandan sürekli faizi indir baskısı yaptığı için kurları kendisinin artırdığını göremeyip, Merkez Bankası Başkanını kurlar için önlem almamakla suçluyor. Tüm bunlara karşı da, “Bu da benim tezim” deyip, uygulayın diyor. Yani açık açık, bilimsel tezler yerine kendi söylediklerinin yapılmasını istiyor.
Yani kurların durdurulamayacağı, yatırımın hiç olamayacağı bir ortam isteniyor.
Sadece Cumhurbaşkanı değil bazı özel sektör temsilcileri de ayrı görüşü savunuyor. Aslında başından beri biat gözeten bazı ihracatçı kuruluş temsilcileri, Cumhurbaşkanı tam tersini söylese onu da desteklerler. Aynı bazı bakanlar gibi..
İhracatçılar hep “kurlar artsın” derlerdi, kurlar bir hayli yükseldi ama ilk 2 ayda ihracat düşmeye başlayınca, başarısız görünmemek için bir bahane bulmaları gerektiğini düşündüler. Cumhurbaşkanı öyle söylediği için, “Merkez faizleri indirmeli” bahanesini ortaya çıkardılar. Hem de indirim oranı bile vererek...
Sanki piyasa faizi yani kendilerine yansıyan faizin, bu “altı boş talep” nedeniyle düşmeyip, aksine arttığını da görmez gibiler.
Özetle; ekonomide yaptığımız tartışma akıl tutulmalarını açığa çıkaran tartışma. Türkiye’yi kapalı bir toplum, fakir bir Afrika ülkesi haline getirecek bir talep bu. Halk da, kendini felakete götürecek bu görüşün hakim olduğundan habersiz...
Tabi ki başına geldiğinde anlayacak ama yine geç olacak; fakirleşmiş olacağız.
Paylaş