Paylaş
NİSAN ayı enflasyonu, yine beklentilerin üzerinde çıktı. Piyasa beklentisi yüzde 1.29 iken, dün açıklanan tüketici fiyat artış rakamı yüzde 1.63 oldu. Yıllık enflasyon rakamı da yüzde 7.61’den yüzde 7.91’e çıktı.
Özetle; enflasyon rakamı yeniden yüzde 8 sınırında. “Türkiye neleri gördü bu rakam çok değil” diyebilirsiniz ama unutmayalım; bu ülke enflasyonu kalıcı düşük tek haneye çekebilmek için bunca bedel ödedi, 2000-2001 reformları bunun için yapıldı. Ekonomide yılların yanlışları, koalisyonu oluşturan 3 partinin baraj altında kalması pahasına, enflasyon başta olmak üzere, kalıcı ekonomik istikrar adına gerçekleşti.
Bunu devam ettirmek gerekiyordu ama yapılmadı. Üstünü üstlük küresel kriz nedeniyle, neredeyse hiçbir ülkede bu oranlarda enflasyon kalmamışken, yani küresel iklim çok uygun iken bu başarılamadı.
İşin kötüsü, uzun süredir Merkez Bankası’nın yeterince enflasyonla mücadeleyi bıraktığı da ortada. Merkez Bankası bağımsızlığını kaybetti, siyasi iktidarın korku ve güdümüne girdi ve bu nedenle asıl görevi olan enflasyonla mücadeleyi savsakladı….
Peki, seçimden sonra enflasyonla mücadele yeniden kararlı biçimde yürür mü? Eğer seçimde tek parti iktidarı çıkarsa, enflasyonla mücadele savsaklanmaya devam eder. Çünkü Hükümetin önceliğinin bu olmadığı, “biraz enflasyon olsa da olur” rehavetine girdiği, bakanların demeçlerinde bile görülüyor.
Politikacının göremediği unsur ise enflasyonla mücadeleyi bıraktığınız zaman tümüyle ekonomik istikrarı tehlikeye attığı ve bununla birlikte diğer makro göstergelerin de önemli ölçüde bozulmaya başladığı. Türkiye gibi dış finansmana bağlı bir ülkede, enflasyonla mücadeleyi bırakır, yabancı sermaye güvenini kaybederseniz, TL’nin değerini de tutamıyorsunuz, toplumu tatmin edecek büyümeyi oranlarını da gerçekleştiremiyorsunuz. Büyümedikçe, zaten genç nüfusa sahipsiniz, işsizlik arttıkça artıyor. Bu takdirde de birbirini besleyen bozulma sarmalı büyüdükçe büyüyor…
YENİDEN ÇİFT HANE GÜNDEME GELEBİLİR
Şimdi bir düşünün; enflasyondaki artışla birlikte neler oluyor? İç talebi kısıp dış taleple büyüyeceğiz dediniz ama ihracatınız yüzde 10’lar seviyesinde düşmeye devam ediyor. Gelen bol dövizi tümüyle harcayıp uyarılara rağmen rezerv biriktirmeyen Merkez Bankası, bağımsızlığı da yitirince, TL’yi tutamıyorsunuz, bu da enflasyonu beslemeye devam ediyor. Merkez faiz artırmıyor ama piyasadaki faiz yükselmeye, TL’nin değer kaybı sürmeye devam ediyor.
Güven yeniden oluşmadan bu bozulmanın devam edeceği anlaşılıyor.
Yapılan beklenti anketleri ve eğilim yoklamaları da, enflasyonla sınırlı olmayıp tüm parametrelerde birden geriye gidiş beklentisi olduğunu zaten gösteriyor.
Merkez Bankası yönetimine, asli işi olan enflasyon konusunda ise güven giderek kayboluyor. Daha önce, bu aylarda yüzde 5’i göreceğimizi söyleyen Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, daha geçen hafta yılsonu enflasyon hedefini revize ederek yüzde 6.8’e çıkardı. Ancak dünkü enflasyon rakamları bunun da olamayacağını gösteriyor. Geçen yıl mayısta yüzde 0.40, haziranda yüzde 0.31, temmuzda yüzde 0.45, ağustosta yüzde 0.09’luk aylık enflasyon rakamları vardı. Bir tek ekimde oran yüksekti. Yani baz etkisi Merkez Bankası Başkanı’nın, daha bir hafta önce verdiği yeni hedefi de doğrulamıyor.
Merkez Bankası’nın bağımlılığı devam ettiği, bu sonucu yaratacak siyasi sonuç çıkması halinde, bence enflasyonda yeniden çift haneyi konuşmaya başlarız.
Paylaş