Paylaş
Bu sonuçlar radikal eğilimlerin iktidara yürümesi ve küresel finans sistemi için mevcut sosyal politikaların gözetilmesi açısından da tartışılacak.
Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki; 2008 küresel krizi sonrası bir türlü toparlanamayan Avrupa, tam parasal genişleme için ciddi adım atmaya karar vermişken bu siyasi dalgaya yakalandı. Avrupa genişlemede geç kalmanın bedelini birlik içinde siyasi radikalleşme ile ödüyor ve bu radikalleşme sonunda alınabilen kararların uygulanmasını zora sokuyor.
Bence olaya sadece radikal sol eğilimli Syriza’nın seçim kazanması olarak bakmayıp, Birlik içindeki ülkelerdeki ırkçı eğilimlerin yükselmesini de aynı kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Yani Avrupa’nın krize karşı karar almakta gecikmesi sosyal tepkileri artırıp, ülke halklarının yönetimlerine olan güvenini kaybettirdi. Bu da merkezden kaçarak radikalleşme eğilimini artırdı.
Yunanistan seçimlerinde, AB’nin sıkı politikalarına tepki ve yeniden pazarlık vaadinin kazandığı açık. İşte bu tablo krizin Avrupa’ya faturasını büyütecek gibi gözüküyor. Aslında büyük ölçüde Avrupa’nın yükünü çeken Almanya’nın yükünü artıracak demek daha doğru olabilir. Dolayısıyla da Yunanistan’ın AB ile pazarlığında kilit rolü Almanya oynayacak.
Piyasalar siyasi uzmanların yorumlarına kilitlenmiş durumda. 12 ve 16 Şubat’ın kritik tarihler olduğu, şubat sonunda yeni borç anlaşmasının yapılacak olması, tartışmaların en az 1 ay daha süreceği anlamına geliyor. Piyasalardaki hareket de bu bir ay süresince belli ki tartışmalara bağlı, çok hareketli seyredecek.
Pazarlık konusunda yorumlar muhtelif. AB liderlerinin radikalleşme eğiliminin daha da yayılmaması için politikalarda esnekliği artırıp Yunanistan ile uzlaşma yoluna gidebileceği belirtiliyor. Buna karşılık Syriza’nın seçim galibiyetinin o ülke halkına zarar vereceğini göstermek, böylece diğer ülkelere de bu eğilimin bulaşmasını engellemek için, daha sert tutuma geçilip Yunanistan’ın Birlik’ten ayrılmasına kadar sürecek sekter bir tutum alınabileceği de söyleniyor.
Syriza’nın AB’ye rest çekmesi halinde çok borçlu Yunanistan bankalarının iflasa kadar gidebileceği, bu takdirde Yunan bankalarına yüklü borç vermiş olan büyük Avrupa bankalarının da zora girebileceğinin de ayrıca altı çiziliyor.
Belki de bu nedenle piyasada “orta yol bulunmak zorunda” görüşü hakim gibi.
İÇERİYE ETKİSİ
Küresel piyasalar ve özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkeler, AB’nin parasal genişleme kararından memnun olmuş, yeni para girişi beklentisi piyasaları coşturmuştu. Ancak Yunanistan’ın AB kapsamında çıkarması muhtemel yeni sorunlar, bu iyimserliğin dağılmasına neden oldu.
AB Yunanistan’la uzlaşırsa, parasal genişleme nedeniyle iyimserlik devam eder. Ancak bu gelişmeler AB’nin yükünü artırıp sorunu büyütür, ya da Yunanistan’ın birlik dışına çıkması gibi sonuçlar doğurursa, yine karamsarlık hakim olabilir.
Türkiye gibi, ihracatın büyük ölçüde gerçekleştiği AB’deki kriz, canlanmanın bu nedenle uzaması ise içerideki ekonomik dengeleri olumsuz etkileyecektir. Bunun aynı zamanda, psikolojik baz olan, dolar kurunu artırması kaçınılmaz. ABD krizden çıkarken sıra ödeyeceği bedel artan Avrupa’ya geldi. Şimdi pek düşünmüyoruz ama krizin faturasını daha sonra da bizim gibi ülkeler ödeyecek. Önümüzdeki dönem içeride de piyasaların gözü kulağı, belli ki Syriza’nın Almanya, AB ve troykada yeralan IMF ile yapacağı pazarlıklarda olacak.
Paylaş