Paylaş
BİR yandan Yunanistan krizi ve Suriye’ye müdahale ihtimali piyasaları tedirgin edip, dalgalanmalara yol açıyor. Öte yandan ise piyasalar, kurulacak bir koalisyon hükümetinin ekonomi politikalarında piyasalara güven vermek için neler yapabileceğini, yeni koalisyonla ekonominin seyrinin nasıl olacağını tartışmaya devam ediyor.
AKP-CHP koalisyonu ihtimali hâlâ piyasalar tarafından umut edilen seçenek. Bu olmadığı takdirde AKP-MHP koalisyonunun da piyasaları rahatlatacak bir formül olacağı konuşuluyor.
Bu arada kurulacak bir koalisyon hükümetinin yapısal tedbirler konusunda ciddi adımlar atma ihtimali, kalıcı yabancı sermaye çekilmesi, büyüme oranlarının istikrarlı biçimde yeniden yükseltilebilmesi için nelerin yapılması gerektiği de, ister istemez tartışılıyor.
Koalisyon kurulması halinde koalisyonu oluşturacak partilerin seçim vaatlerinin hükümet programına ne kadar yansıyacağı, tüm vaatlerin yerine getirilmesi halinde mali disiplin konusunda bir kaygının uyanıp uyanmayacağı da tartışılan konular arasında.
Bu nedenle bazı yerli ve yabancı piyasa oyuncuları, hükümetin “mali kural yasası” ile işe başlamasının ilk baştan büyük güven verecek bir unsur olacağını dile getirmeye başladılar. Bunun mali disiplin kaygılarını tümüyle ortadan kaldıracağını hatırlatan piyasa uzmanları, bu yöndeki önerilerini koalisyon kurma potansiyeli olan partilerin ekonomi kurmaylarına da iletmeye başladılar. AKP Hükümetinin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 4 yıl önce “mali kural” yasasını gündeme getirmiş ancak bu talebi dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmemişti. Yani bu yasa aslında AKP’nin de gündemindeydi.
Mali disiplinin kurumsallaştırılması için, başka ülkelerde de uygulanan mali kural ile bütçe harcamaları arttığı, gelirler düşük kaldığı zaman, harcamalar otomatik olarak kısılıyor, belirlenen rasyolara göre harcamaların bir seviyenin üzerine çıkması engelleniyor. Böylece hükümetlerin kamu açıkları otomatik engellenip, mali disiplinin için mutlak güven veriliyor.
Bu öneriyi getirenler koalisyonun harcamaları artıracağı kaygısının baştan önlenip ekonomide itibar artışıyla işe başlanıp, uzun dönem performansına katkı sağlanacağının altını çiziyorlar.
BAĞIMSIZ KURUMLAR VE SAYIŞTAY
Koalisyon hükümetinin öncelikli alanlarından birinin bağımsız kurumlar olması bekleniyor. Bazı siyasiler “dış piyasalarda tepki çeker” diye karşı çıksalar da, mevcut bağımsız kurumlarla ilgili yasa değişiklik yapılıp, daha nitelikli ve siyasete uzak kişilerin bu kurumlara atanmasıyla, bu kurumlardan kayırmalardan uzak, nitelikli kararların çıkması sağlanabilir.
Nisanda süresi biten Erdem Başçı’nın yerine piyasaların bağımsız olacağına güveneceği yetkin bir Merkez Bankası Başkanı atanması da itibarı artıracaktır.
Böylece AKP ile koalisyon kuracak partinin kaygıları da kısmen giderilebilir. Bununla birlikte Sayıştay denetiminin de koalisyonun ekonomi politikasında öncelik alması gerekiyor. Sayıştay ve buna bağlı TBMM denetiminin yeniden sağlanması, kadrolaşma ve kayırmaların önlenmesine büyük katkı yapabilir.
Koalisyonun ekonomideki en önemli adımının ise tabi ki yeni sanayileşme politikası olması gerekiyor. AKP’nin gündeme getirdiği öncelikli projelerin daha bütüncül bir hale getirilmesi, belli bir vizyonla teknoloji yoğun yeni sektör, projeler ve üretim bölgeleri eklenerek, Türkiye’nin yeni bir büyüme hikayesinin yaratılması mümkün görülüyor. Bu konudaki mevcut çalışmaların kısa süre içinde böyle bir program oluşturmayı kolaylaştıracağı açık.
Özetle; koalisyon kurulması halinde ekonomide yeni bir atılım dönemi mümkün görülüyor.
Paylaş