Paylaş
Uzlaşmanın hem Türkiye hem de İsrail açısından, özellikle ekonomik ilişkiler açısından olumlu olacağı kesin. Ancak Türkiye ekonomisinin yeniden ivme kazanması için sadece bu uzlaşmanın yetmeyeceği, siyasi ve ekonomik daha birçok adım atılması gerektiği de açık.
İsrail ile uzlaşma karşılıklı ticarette çok büyük bir fark yaratmayacak. Çünkü siyasi ilişkinin koptuğu dönemde bile, ticari ilişkiler devam etmişti. Hatta Türkiye’nin bölgeye başka kapısı kalmadığı için İsrail Türk ihraç mallarının geçişine kolaylık sağlamıştı. Yani ikili ticaret çok olumsuz etkilenmemişti.
Krizin ardından 2011 yılında dış ticaret hacmi rekor kırıp, 4.4 milyar dolara kadar yükselmişti. Türkiye lehine bir seyir izleyen dış ticarette, son 5 yılda Türkiye’nin ihracatı yüzde 13 artışla 2.7 milyar dolara yükseldi. Türkiye’nin ithalatı ise aynı dönemde 1.7 milyar dolara geriledi. İsrail’den gelen turist sayısında ise önce ciddi bir azalma oldu. Ancak son yıllarda bu uzlaşma olmadan da turist sayısı yeniden artışa geçmişti.
Uzlaşma ardından İsrail’den gelen turist sayısında yeniden bir artış beklenebilir. Ancak kriz öncesi sayılara dönebilmesi için Türkiye’nin turizm açısından riskli ülkeler konumundan çıkması, yani terör olaylarının durması gerekiyor.
Ekonomik ilişkiler açısından en olumlu sonuç ise Doğu Akdeniz Gazı’nın Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçişi olacak. Zaten siyasi uzlaşmanın en önemli nedenlerinden birinin de bu doğalgaz hattı olduğu biliniyor. Ancak bu hattın realize olması için sadece İsrail ile uzlaşma yetmeyecek, Kıbrıs sorununun da halledilmesi gerekiyor. Son dönemde Kıbrıs’ta çözüm için umutlar artmıştı ama son aylarda yeniden sıkıntıların arttığı belirtiliyor. Doğalgaz hattının ancak Kıbrıs’ta uzlaşma halinde hayata geçirilmesi söz konusu olacağı için bu yıl sonuna kadar, ABD ve AB’nin de baskılarıyla, Kıbrıs’ta bir çözüm için herkesin seferber olacağı konuşuluyor.
İsrail’den sonra önümüzdeki dönem Kıbrıs’ta da bir uzlaşma gündeme gelirse şaşırmamak gerekiyor. Aksi takdirde bu normalleşmenin önemi azalacak.
MISIR VE BÖLGE POLİTİKASI
Türkiye ekonomisinin yeniden rayına girmesi için, daha doğrusu “en riskli ülkeler” kategorisinden çıkabilmesi için, önce dış politikasında normalleşmeyi yaşaması gerekiyor. İsrail ile normalleşmenin yaygınlaşması, yani Kıbrıs, ardından da bölge politikaları için önemi büyük olan, Mısır ile normalleşme adımlarının da atılması gerekecek.
Bununla birlikte Suriye ve Irak politikasında yaşanan sıkıntıyı gidermesi, bunun için Türkiye’nin Batı ile içine girdiği ikircikli konumunu netleştirmesi de gerekecek. Bu çerçevede AB ile ilişkilerin yeniden rayına oturtulması, ABD ile ilgili takınılan suçlayıcı ve hamasi tavırdan da geri dönülmesi gündeme gelebilir. ABD ile ilişkilerin, Reza Zarrab davası gibi, Türkiye’yi ve yöneticilerini zor durumda bırakabilecek muhtemel gelişmeler nedeniyle, yeniden normal seviyesine getirilmesi, bunun için önemli tavizler verilmesi gerekebilir.
Tüm bunlar, AKP’nin dış politikasında keskin dönüş anlamı taşıyor. Ancak çok sıkışıldığı için bu dönüşün gerçekleşeceğine de artık daha fazla ihtimal veriliyor.
Türkiye ekonomisinin yeniden ivme kazanabilmesi, riskli kategoriden çıkması için siyasi normalleşmenin yanı sıra ekonomik olarak yapılması gerekenler de çok. Demokrasiye ve çağdaş piyasa ekonomisi kurallarına bağlılığın yeniden oluşturulup dünyaya gösterilmesi gerekiyor ki, ihtiyaç duyulan sermaye gelişi sağlanıp, ekonomi kalıcı istikrara kavuşsun..
Paylaş