Paylaş
TÜSİAD’ın yeni başkanı Cansen Başarır Symes de geçtiğimiz hafta ilk konuşmasında “Merkez Bankası bağımsızlığı mutlaka korunmalı” demişti. Bu açıklamalar iş dünyasının neredeyse tümüyle, Merkez Bankası’nın uyguladığı politikalara güven duyduğunu gösteriyor. Diğer açıdan bakarsak; özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği Merkez Bankası’nın bağımsızlığı tartışmasının ve uygulanan para politikasına karşı çıkışının yersiz olduğu konusunda iş alemi hemfikir gözüküyor.
EN BAŞARILI BAŞKAN
Birkaç ideolojik dernek tavrını dışarıda tutarsak, TOBB ve TÜSİAD’ın bu konuda tepkilerini, ‘tüm işaleminin tavrı’ olarak görebiliriz. “Türkiye Başkanlığındaki G20 Gündemi” konferansında konuşan, 1.5 milyon üyeyi temsil ettiğinin altını çizen TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın sadece bir profesör değil aynı zamanda “Küresel kriz sonrasının en başarılı merkez bankası başkanlarından biri” olduğunu ifade etti. Başçı’nın G20 Merkez Bankası Başkanlarının dönem başkanı olduğunu, iki gün boyunca sürecek toplantılardan gelecek işaretleri bekleyeceklerini kaydeden Hisarcıklıoğlu, “Larry Summers’ın dediği gibi ‘Güven en düşük maliyetli teşviktir’ ve bizler de bu teşvike bu dönemde büyük bir ihtiyaç duymaktayız” şeklinde konuştu.
Herkes gördü ki; sivil toplum kuruluşları artık Hükümete, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı demeç veremiyorlar, çünkü teftiş başta olmak üzere, çeşitli devlet müeyyideleri hemen devreye girebiliyor. İşte bu nedenle özellikle iş dünyası örgütleri uzun zamandır pek eleştiri yapamıyorlar. Bu açıdan düşündüğümüzde Başçı’ya verilen desteğin anlamı daha da büyüyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Erdem Başçı da dün aynı toplantıda dolaylı olarak Cumhurbaşkanı’na bir yanıt gelmiş oldu. İyi ki de geldi; çünkü açıklamaların ardından dolar kuru hafif de olsa geri geldi.
BÜROKRAT İSTİFALARI
Başından beri ekonomi dahil, bürokraside partizanlığın had safhaya ulaştığını, yetkinlik ve liyakata bakılmadan partililere bürokraside görev verildiğini, bunun alınan kararlar ve uygulamanın kalitesini düşürdüğünü, özellikle ülkenin geleceği için gereken vizyon eksikliğine neden olduğunu yazıyoruz ama pek dinlenmiyor. Seçime girecek bürokratların kurumlarından istifaları hızlanmaya başladı. Bu istifalar bence 13 yıllık dönemde bürokrasideki partizanlığın hangi aşamaya geldiğini açıkca ortaya koyuyor. 30 yılı aşkın süredir izliyorum; örneğin hiç bir MİT Müsteşarının seçime girmek için istifa ettiğini duymadım, demek ki burası devletin değil politikanın makamı olmuş. Eskiden her partiden adaylık için bürokrasiden istifa edenler olurdu, çünkü onlar devletin memurları idi. Şimdi adaylıkta hiç başka partinin adını duydunuz mu? Bu kadar üst düzey, yoğun, hem de tek partiden adaylık için gelen istifalar, ister istemez “Kimler ne yaptı da dokunulmazlık istiyor?” sorusunu akla getiriyor...
Paylaş