Paylaş
Genel kurul çalışmalarının yanında bir çok toplantıya katılan, ikili görüşmeler de yapan bankacıların ülkeye genel olarak karamsar döndüğünü söyleyebiliriz.
Yıllık toplantılar, küresel ekonomiyle ilgili özel toplantılar ve ikili görüşmelere katılan bankacılara önce küresel ekonomi ile ilgili genel izlenimlerini sorduk. Küresel finans kesiminde en önemli riskin “Avrupa Merkez Bankası’nın varlık alımlarını azaltması” olarak göründüğünü kaydeden bankacılar, bu konuda farklı tahminler olduğunu, bu gelişmenin çok yakından takip edileceğini söylediler.
Gelişmekte olan ülkelere yatırımların devam edeceği havasını aldıklarını kaydeden bankacılar, bu konuda en çok tercih edilen aracın gelişmekte olan ülke bonoları olarak görüldüğünü, ancak önemli oyuncuların zaten pozisyonlarında bu bonoları taşıdıklarını ve pozisyonlarını daha fazla artırma eğilimi görmediklerini de söylediler.
Bu arada küresel piyasada en çok para kazandıracak araç olarak gelişmekte olan ülkelerin hisse senetlerinin görüldüğünü kaydeden bir bankacı, “Buna karşılık bazı uluslararası analistler anketlerde sürekli olarak bu kalemin çıktığını ama söylendiği kadar gelişmekte olan ülke hisse senetlerine pek bir yatırım yapılmadığını gördüklerini söylediler. Yani anketlerde bu kalem önde çıksa da çok fazla yatırım yapılması da pek beklenmiyor” dedi.
Washington’daki bir başka izlenimin ise son günlerde dile getirilmeye başlayan “ABD’nin resesyona girme ihtimali”nin pek paylaşılmadığı, bu ihtimalin çok az sayıda uzman tarafından seslendirildiğini kaydeden bankacılar, FED’in 2017 yılında ise 2 kez faiz artırımı yapacağı tahminlerinin fazla olduğunu söylediler.
Bu arada “İngiltere’nin 2017 sonuna kadar AB’den çıkacağı” beklentisinin finans kesiminde hakim olduğu yönündeki gözlemlerini de aktardılar.
FİTCH NOT İNDİRECEK BEKLENTİSİ
Türkiye’ye olan ilgiyi sorduğumuzda ise “pek bir ilgi yok” yanıtını aldık. Bankacılar, bunun nedenini ise “hem politik sorunların büyüklüğü, hem de ekonomik olarak Türkiye’nin bir hikayesinin bulunmaması” olarak özetlediler. Bu nedenle de Türkiye’nin çok yakından izlenmediğini kaydeden bankacılar, yöneltilen sorulardan da bunu anladıklarını ifade ettiler.
En çok pozisyon azaltımının düşünüldüğü bölgelerin Doğu Avrupa ve Ortadoğu olduğunu kaydeden bankacılar Türkiye’ye ilginin azalmasında bunun da önemli rol oynadığını söylediler. Buna karşılık küresel finans kesimde pozisyon artırımı için en şanslı bölgenin Latin Amerika olarak öne çıktığını da kaydettiler.
Bir bankacı, “Önümüzdeki dönem risklere karşı hassas olan, savunmasız paraların başında Türk lirası ve Güney Afrika randının söylendiğini“ belirtti.
Kurumsal zaafiyet açısından kamudaki yüklü tasfiyeler ve olağanüstü halin uzatılmasının Türkiye’nin aleyhine olduğunun görüldüğünü kaydeden başka bir bankacı, bunların Türkiye’nin notunu da etkilediğini söyledi.
Washington’da rating kuruluşları ile de toplantılar yapan bankacıların, ülkeye “Fitch’in çok büyük ihtimalle not indirimine gideceği” beklentisiyle döndüklerini de söylememiz gerekiyor. Edindikleri izlenim; Fitch’in not indirmemek için ortaya attığı argümanların artık var olmadığını düşündüğü, uluslararası bankacılarda da bu beklentinin hakim olduğu yönünde.
Fitch’in not indirimi, FED’in faiz artışı ardından bizi kötü günlerin beklemesi doğal sayılabilir. Ne kadar kötü olacağını ise Hükümetin bundan sonraki süreçte siyasette ve ekonomide yapacakları ve belki de yapmayacakları belirleyecek.
Paylaş