Paylaş
BAŞBAKAN Bülent Ecevit'in, IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli'ye dönük sert çıkışı herkesi şok etti. Üst düzey bürokratların bile, bu açıklamadan haberleri yoktu. 'Niye böyle bir açıklama gereği duyulduğunu', kimse açıklayamadı.
Acaba Cottarelli'nin bir gün önce Antalya'da, 'İşçi-işveren kesiminin mutabaka varması' yönünde yaptığı açıklamaya bir tepki miydi? Hep beraber izledik; Cottarelli sadece mutabakat kurma gereğinden söz etmişti. Buna karşılık sendika temsilcileri şov yapmışlar, 'Cottarelli'nin politika dikte ettiremeyeceği 'konusunda hamasi nutuklar atmışlardı. Cottarelli bu tahriklere gelmemiş, yanıt olarak, 'Bu Hükümetin programı, bizden teknik destek istendi, bunu veriyoruz' demekle yetinmişti.
Ecevit'in bu şok açıklamasında, basında yeralan haberler, yanındaki bir-iki kişi ile sendikaların bu haksız tepkilerinin kendisine başka türlü aktarılması rol oynamıştır, diye düşünüyorum.
Ecevit, açıklamasının haksız olduğunu görmüş olacak ki, akşam çıktığı TV programında, esnek kelimeler kullanıp, zedelediği 'Ekonomik program uygulaması'nı savunma gereğini duymuştu.
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
LİDERLER ZİRVESİ
Geçtiğimiz hafta artık ekonomik sorunların birikmeye başladığını, gerekli kararların geciktiğini, bakanların programa ters ve birbirleriyle çatışan demeçler verdiğini hatırlatmış ve 'Bütün bu sorunların biran önce çözülmesi için, acil liderler zirvesi toplanması gerektiğini' yazmıştık.
Çünkü büyüyen cari işlemler açığına karşı alınması gereken tedbirler vardı, bürokratlar bunu hazırlamış ve Ağustos ayı başında yürürlüğe sokmak istemişler ama Hükümet geciktirmişti. IMF geldiğinde de, bu 'tamamen yerli paket'in yürürlüğü girmesini istemişti.
Üstüne üstlük Cottarelli, 'işçi-işveren mutabakatı' da dahil, asıl ve ek niyet mektuplarında yazılı olan, yani Hükümetin söz verdiği şeylerin yapılmasını istiyordu. Başka bir şeyi de değil...
Dolayısıyla Cottarelli'nin bu uyarıları zaten bekleniyordu. Bekleniyordu ama, Ecevit yine de kızdı.
Ecevit'in tepkisi, bir Başbakan gibi değil de bir muhalefet partisi başkanı gibiydi...
Peki gelinen nokta nedir?
ECEVİT YUMUŞADI
Ecevit uslubunu yumuşattı. Cottarelli, 'Uluslararası kuruluşların görevleri hakkında Başbakanın söyledikleriyle mutabıkım' diyerek, tartışmanın alevini söndürdü. Cottarelli'yi, programın ilk günlerinde sık sık konuşması nedeniyle eleştirmiş bir kişiyim. Ayrıca politikacıların programı sahiplenmesi gerektiğini de yazdık. Cottarelli'nin son konuşmaları ise, politikacıların programı sahiplenmediklerini de gözönüne alırsak, bizce, dozunda açıklama ve uyarılardır.
Sonuçta üç lider toplandı ve Cottarelli'nin uyarıları arasında yeralan, Telekom özelleştirmesi ve petrol fiyatları da dahil, acil kararlara el atacaklarını açıkladılar. Zaten istenen de buydu...
Yani, bu kadar patırtıya, işi germeye gerek yoktu. Olması gereken noktaya, dönüp dolaşıp, gelindi.
Peki bu işin bedeli ne oldu?
Durup dururken çıkarılan bu kriz, elbette bir fatura doğurdu. 'Mini paket' kararı yerine, 'mini kriz' çıkarıldığı için, borsa tepetaklak gitti, içerde faizler 3-4 puan yükseldi, dışarda işlem gören Hazine tahvilleri de aniden satılmaya başladı, faizleri yükseldi. Yani uluslararası piyasalarda programın kredibilitesine gölge düştü. Tabi sadece bu çatışma değil, saçma sapan biçimde, Türkiye uzmanı Hannah Salem JP Morgan'a transfer olunca, Moody's'in rating incelemesini ertelemesi de, dışarda oluşan panik ortamında etkili oldu.
Sonuçta, sapılan yola yeniden dönüldü, programdan taviz verilmeyeceği, bir kez daha ortaya çıktı.
Umarım, gereksiz çıkartılan bu mini krizin yaralarını hem içerde, hem dışarda, çabuk sararız.
Umarım, bir daha böyle gereksiz krizler çıkartılıp, programın kredibilitesine zarar verilmez.
Bu deneyim bazı basın mensubu arkadaşlar gibi, bazı Hükümet üyelerinin de, Aralık'ta verilen asıl niyet mektubu ile iki ek mektubu okumadıklarını ortaya çıkardı. Umarız; niyet mektuplarında ne yazılı olduğu artık okunur da, böyle gereksiz gerginliklere çanak tutulmaz...
Paylaş