Paylaş
Piyasaların beklentisi yüzde 5.3 civarındaydı ama 5.1’lik oran da herkesi memnun etti. Bu rakamın ardından dolar kuru 3.40 TL’nin altına geriledi. Hükümetin bu rakamlardan memnun kaldığını ekonomiyle ilgili tüm bakanların ayrı ayrı açıklama yapmalarından anladık. Her bakan kendi açısından, bu yüksek büyüme oranlarına nasıl ulaşıp başarı kazandıklarını açıkladılar. Bununla da yetinmediler, 3. çeyrek büyümesinin daha da yüksek olacağını, yıl sonunda yüzde 7’lik büyüme rakamlarına ulaşacaklarını söylediler.
Piyasalar da bu rakamlardan sonra 2017 yılı büyüme tahminlerinde revizyonlara başladı. Piyasa analistleri 3. çeyrekte büyümenin, baz etkisinin de katkısıyla, daha yüksek çıkacağına inanıyorlar. Buna karşılık son çeyrekte ise büyüme oranının yüzde 4’e düşmesini bekliyorlar. Çünkü 2016 yılında 15 Temmuz darbe girişimi ardından, son çeyrekte büyüme yeniden hareketlenmeye başlamıştı. Bu nedenle son çeyrek büyüme rakamları daha düşük çıkacak.
Özetle; piyasalar büyüme oranlarının bu yıl yüzde 5 ile 5.5 arasında bir rakama çıkmasını bekliyor. Bu tahminin ardında, Fed faiz artışının gecikeceği ve sıcak para girişinin devam edip çarkların işlemesine yardım edeceği beklentisi bulunuyor. Bununla birlikte turizmdeki canlanmanın, küçük de olsa tarım kesiminin büyümeye verdiği katkının devam edeceği, kurlar ve petrol fiyatlarının mevcut seyri koruyacağı beklentileri de etkili oluyor.
Büyüme oranlarının yüksek olması hem hükümeti çok sevindiriyor, hem de piyasaları. Hükümet gelecek seçimlerde yüksek büyüme nedeniyle oluşacak refah etkisinin oy katkısını beklerken, piyasalar da büyümenin olduğu yerde daha rahat kaynak ve plasman bularak, daha yüksek kar sağlamayı tercih ediyor.
SIKI PARA POLİTİKASI
Özellikle iç ve dış siyasi gelişmeler nedeniyle, büyümede baz alınan bu temel tahminler değişir mi, tabii ki bilinmez. Ya da sorunlar bu yıl mı başlar yoksa gelecek yıla mı birikir, bu da belli değil. Belli olan bir şey var; ne olursa olsun bu yıl, özellikle geçen yıla kıyasla, daha yüksek bir büyüme gerçekleşecek. Yüksek büyümeden kastımızın yüzde 5 civarında olduğunu da hatırlatalım.
Ancak makro ekonomi açısından unutulmaması gereken temel unsur; önemli olan sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayabilmek. Hükümet üyeleri dahil hiç kimsenin, Bakanların söylediği yüzde 7, hatta mevcut yüzde 5-5.5’luk büyümenin, bu koşullarda, sorun olmadan sürdürebileceğine inancının olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü sürdürülebilir büyüme kapasitemiz uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle daha önce yüzde 5 civarında iken, şimdi daha aşağı gelmiş bulunuyor. Yani yüksek büyüme başka kalıcı hasarlar yaratabiliyor. Keşke her yıl sorunsuz yüzde 7-8 büyüsek. Bir bakanın dediği gibi büyümede Çin’in üzerine çıksak ama bunun sürdürülebilir olamayacağı ortada.
Cari açık rakamlarının daha da yükselmesi, enflasyon oranlarının çift hanede kalıcı olması, aynı zamanda bu büyümenin hasar veren sonuçları olarak görülebilir.
Bu dengeyi gözetmek yönetimin işi. Hükümetler sonuca bakmadan yüksek büyüme isterler ama özellikle merkez bankaları bu dengeyi gözetmek zorundalar. İşte bu nedenle güçlü büyüme rakamlarının Merkez Bankası’na da güçlü bir sinyal verdiğini düşünüyorum. Merkez Bankası’nın daha sıkı para politikası uygulaması, dengelerin korunması açısından kaçınılmaz.
Böyle bir ortamda hükümet faiz indirimi istese bile, Merkez Bankası’nın bu kararı alması, bu büyüme sağlanmışken, artık iyice zorlaştı.
Paylaş