Faizde siyasi karar tedirginliği

GEÇEN hafta Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımından sonra piyasa oyuncularının çoğu Merkez Bankası’nın da artık faiz artırımına gitmesini bekliyordu.

Haberin Devamı

Ancak son günlerde bu beklentinin azaldığını görüyoruz. Bunun en büyük nedeni ise bu kez Başbakanın da dahil olduğu faiz konusundaki siyasi söylemin yeniden canlanmış olması.

Piyasa oyuncularının hemen hepsi, mevcut enflasyon düzeyinin yüksekliğini de gerekçe göstererek, faiz oranlarının artırılması gerektiğini söylüyor. Bir kısmı radikal artış ihtiyacı var derken, çoğunluğu daha aşamalı ama mutlaka faiz artırımı gerektiği görüşünde. Bu nedenle de faiz koridorunun alt sınırı ve politika faizinde küçük artırımlarla, Merkez Bankası’nın söz verdiği “tek faize yumuşak geçiş”in adımlarına başlaması gerektiğini belirtiyorlar.


Ancak son birkaç gündür Başbakan Davutoğlu’nun “faizler düştüğü için ekonomi düzeldi” biçiminde bir siyasi söylem kullanması piyasaları tedirgin etmeye başladı. Cumhurbaşkanına yakın kaynaklar ise “faiz artırımı yerine indirilmesi gerektiğini” söylerken, iktidara yakın gazeteler de “faiz indirilmeli” şeklinde kampanyalarla buna katıldılar.
İşte bu gelişmeler piyasa oyuncularının kafasının karışmasına neden oldu. FED faiz artırımına rağmen Merkez Bankası’nın yine faizlerde hareketsiz kalabileceğini tahmin edenlerin sayısı artmaya başladı. Bunun doğru olmayacağını ama hükümetin baskısıyla, faizde hareketsiz kalma ihtimalinin giderek güçlendiğini söylüyorlar.

Haberin Devamı


Bu arada AKP çevrelerinden edindiğimiz izlenim de “Reforma başlıyoruz derken böyle bir dönemde faizlerde artışın doğru olmayacağı, artışın mümkün olduğunca ötelenmesi gerektiği” görüşünün öne çıktığı yolunda. Kısa dönemde aslında radikal bir ekonomik reform yapılamayacağını iktidara yakın kaynaklar da itiraf ediyorlar, o nedenle özellikle konuta ve inşaat dayalı sistemin birkaç yıl daha sürmesinin, zaman kazanmak için iyi olabileceğini söylemeye başladılar. Faiz oranlarının düşük kalmasının mevcut durumu idare etmek için tercih edilmesi gerektiğini, bu nedenle de Merkez Bankası’nın mecbur kalana kadar faiz artırımına başlamamasının daha doğru olacağını söylüyorlar. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın “FED’den bu küçük artış zaten bekleniyordu, mevcut faiz oranlarını değiştirmek için FED’in bundan sonra atacağı adımlara bakmak daha doğru olacaktır” argümanını kullanmasını istiyorlar.

 

Haberin Devamı


PİYASANIN TEPKİSİ NE OLUR?

 


Merkez Bankası’nın koşullar uygun olduğunda koridorun alt sınırı olan yüzde 7.25’lik gecelik borçlanma faizi ve yüzde 7.50 olan haftalık repo ihale faizini artırırken, koridorun üst sınırı olan yüzde 10.75’lik gecelik borç verme faizini indirerek koridoru simetrik daraltmayı amaçladığını biliyoruz. Ancak TL’nin değeri üst bantı indirmeye müsait değil.

Bu nedenle de piyasa 10.75’i sabit tutup alt sınırlarda bir miktar artırım yaparak, Merkez Bankası’nın “Ben FED’in artırımına tepki verdim” demesini bekliyor. Ancak bunun, “faizlerde artış algısı” yaratacağı için siyasi otoritenin bariyerine takılması söz konusu. İşte bunun için yine hareketsiz kalmayı seçebileceği tahminleri artmaya başladı.
Bu tercih aynı zamanda Merkez Bankası bağımsızlığı adına kötü bir algı yaratacak. Piyasalar ne tepki verir derseniz; hareketsiz kalırsa bir miktar tepki verip TL’nin değer kaybetmesi bekleniyor. Üst sınır korunurken, faizin alt sınırında artırım yapması ise piyasalar tarafından olumlu algılanacak, en azından TL’nin değeri değişmeyecektir. Merkez Bankası faizde hareketsiz kalıp, yine munzam faizi artırmak gibi yan unsurlarla yetinmeyi seçerse, piyasanın tepkisi yine olumsuz olur diye bekleniyor.

Haberin Devamı


Merkez Bankası’ndan yine siyasi bir faiz kararı çıkar mı, yarın göreceğiz...

 

Yazarın Tüm Yazıları