Paylaş
Beklenti olmamasına rağmen piyasaların neden bu kadar büyük tepki verdiği tartışma konusu oldu.
Bazı analizlerde “Piyasaların beklentisi ile analistlerin beklentisi arasındaki fark” yorumları yapıldı ki; bence bu yorum, ekonomi yönetiminden umudun kesildiğini, gerekenin artık yapılamadığı algısının yaygınlaştığını göstermesi açısından çarpıcıydı.
Gelinen nokta Merkez Bankası yönetimine, bağımsız karar konusunda güvenin yitirildiğini, kredibilitesinin yerlerde olduğunu gösteriyor.
En büyük sorumluluk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz görüşünde ama Merkez Bankası’nın görevini yerine getirebilmesi için, baskı yapan kim olursa olsun, bağımsız davranması gerektiği de açık.
Bu yanlış kararların piyasaları ve ekonomiyi beklenmedik travmalara sokma ihtimalinin arttığı gözleniyor.
Bayram tatili sırasında FED Başkanı Yellen’in açıklamaları üzerine yurtdışında TL’nin dolar karşısında 3.07’yi geçtiğini unutmayalım.
Bakalım tatil sonrası, piyasa bugün nasıl açılacak?
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir TV röportajında faiz için söyledikleri ise, ileriye dönük karamsarlığı artırıyordu.
Genel olarak iyi giden bir süreç olduğunu savunan Erdoğan, bütün meselenin dünyada şu anda meydana gelen gelişmelerin bizim ülkeye nasıl yansıdığı olduğunu söyleyip, “Özellikle hep söylediğim şu faiz politikaları üzerinde iyi durmamız gerekiyor.
Velev ki dünya böyle olsun, yatırımların devamı çok önemli” dedi.
Devam eden yatırımları sayıp 1 Kasım’dan sonra gelecek yatırımlar olacağını söylemiş.
Görüldüğü gibi “faiz takıntısı” devam ediyor ve geçmişte de gördüğümüz bu takıntının bedelinin çok ağır olacağı, artık kesin.
Politikacıların faiz takıntısının nelere malolduğu, sonunda faturanın halka çıktığı, mutlaka yakın tarihe dönüp okunmalı...
Merkez Bankası faizleri artırmadı da ne; piyasadaki faiz oranları yukarı gitmeye devam ediyor.
Herkes biliyor ki; Merkez sonunda faiz artıracak ve faiz artırmadığı için piyasadaki parayı iyice sıkı tutuyor ve bu nedenle piyasa faizleri yukarı gidiyor.
Erdoğan’ın dediği yatırımlar için kullandırılan kredi faizleri düşük kalmıyor aksine yükseliyor.
Zaten bu belirsizlik nedeniyle bankalar kredi de veremiyor.
Yani Merkez TL’ye istikrar kazandırsa, yatırımlara hem daha fazla, hem daha ucuz kaynak gidecek...
Faiz oranları artırılmadığı için, bunun yarattığı kredibilite kaybı ve artırdığı risk primi nedeniyle, en büyük tepki kurlardan geliyor.
Çok açık; yabancı sermaye artık güvenmediği için gelmiyor, var olanlar da gidiyor.
FED faiz artırdığı zaman çıkışın hızlanacağı da kesin.
İşte bu tabloyu ekonomi yöneticileri yanlış okuyup, yanlış karar aldıkları için zarar büyüyor.
Para politikasında normalleşme için bile FED faiz artışını bekleyen Merkez Bankası’nın, en az 2 puan faiz artırması bekleniyor.
Bunun yeterli olmayacağı, halbuki şimdi artışa başlayıp ön alsa, çıkacak faturanın azalacağı da ortada.
Kurlar artıyor yani devalüasyon hızlanıyor, TL’nin satın alma gücü azalıyor.
Unutulmasın ki; kimse kur artışından muaf değil.
Döviz borcu olanlar çok kaybediyor, kaybedecek.
Bu durum iflaslara kadar gidebilir.
Ancak sadece işletmeler değil, tüm halk doğrudan ve dolaylı kur etkisine maruz kalıyor, bu fatura daha büyüyecek.
Halk satın alma gücünün azaldığını, yoksullaştığını yakında daha somut hissedecek.
Seçim için, tek başına iktidar için sistemin zorlanıp, nasıl fakirleştirildiğini de...
Paylaş