Paylaş
Analistler, bundan sonra işsizlik oranlarındaki artışın devam etmesini bekliyorlar.
İşsizlikteki artışın, küresel ekonomideki değişimin yarattığı çalkantı ve Türkiye’nin faiz tartışması ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Özet olarak söylemek istediğim şu ki; küresel ekonominin gerekleri yerine getirilmez, politikacıların “faiz kompleksi” devam ederse, işsizlik oranlarının çok daha yüksek oranlara çıktığını, hep birlikte görürüz.
Çünkü Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı, artık bakanların da itiraf ettiği gibi, yüzde 3’lere kadar indi. Yüzde 3’ün üzerine çıkan büyüme rakamları ekonomide istikrarı tehlikeye atıyor.
Halbuki bu oran daha 10 yıl öncesinde yüzde 5’ler civarında idi ve Türkiye’nin hedeflerine ulaşması için potansiyel büyüme oranlarını artırması gerektiği dile getirilirdi. Yüzde 5 düşük derken, şimdi potansiyel oran yüzde 3’e kadar indi.
Bu oranın mutlaka artırılması gerekiyor. Bunun için yapılacaklar da belli; tasarruf oranlarının artırılmasından başlayarak, üretim yapısının katma değeri yüksek ürünler lehine değiştirilmesine kadar bir dizi önlem gerekiyor. Bu önlemler öyle bilinmedik şeyler değil; en azından Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın zorlamasıyla açıklanan yapısal tedbirler, eksik ve vizyon eksiği olmasına rağmen, bu ihtiyacı saptadığı belli olan adımlar. Eksik olsa da açıklandı ama hakim siyasi iradenin yapısal değişim yapma niyeti gözükmüyor.
Tüm bunları yaparken, kısa dönemde arabayı devirmemek için, küresel finans sistemindeki değişime, Türkiye ekonomisinin çıkarını gözeterek, uyum sağlanması da gerekiyor. Burada da yapılacaklar belli; FED’in faiz artırımı süreci başlayacak ve bizim gibi ülkelerden sermaye çıkışı olacak ve buna hazırlıklı olmak gerek. Bu sürecin geleceği biliniyordu, en azından kurlardaki ani çıkışı önlemek için döviz rezervi biriktirmek gerekiyordu ama yapılmadı. Gelinen noktada geç kalınsa da yapılacaklar belli ama içerideki hakim siyasi otorite izin vermediği için gereken yapılamıyor.
İşte bu nedenle de Türkiye ekonomisine ilişkin riskler çok büyüdü.
MERKEZ DÜŞÜRSE BİLE BANKALAR FAİZ DÜŞÜREMEZ
İçerideki kötü yönetim nedeniyle iyice kırılgan hale gelen ekonomik süreçte, bugün kritik bir Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı yapılacak. Merkez Bankası’nın bugün faiz indirme kararı alamayacağı anlaşılıyor. Daha önce faiz indirmediği için “vatana ihanet”le suçlanan Merkez Bankası yönetiminin, bu kez bu en büyük hakaret sözcüklerine hedef olmayacağı da görülüyor.
Bugünkü karardan çok yarın ABD Merkez Bankası FED’in alacağı karar, piyasalarda belirleyici olacak. Ancak Türkiye’de piyasaların havası öyle bozuldu ki; şahsen FED’in bizim gibi ülkeler için olumlu olacak kararından daha az, olumsuz olacak kararından daha fazla etkileneceğimizi sanıyorum.
Özetle; büyüme artsın, işsizlik azalsın diyen ama bu işten anlamayanların yanlış bir mantıkla başlattığı girişim, büyümenin daha düşük, işsizliğin daha yüksek olacağı bir ortama zemin hazırladı, hazırlıyor. Halbuki herkes biliyor ki; Merkez Bankası bu ortamda faiz indirse bile, bankalar faiz indiremez. 3-4 ay öncesi verdikleri ucuz kredilerin zararını yaşayan bankaların, böylesine bir küresel ortamda, hele bu yönetim anlayışı altında, artık faiz indirmeleri çok zorlaştı.
Şimdi de, “Bankalar Erdoğan’ın talimatıyla, kamu bankaları kullanılarak kredi faiz indirimlerine zorlanabilir” diyenler var. İşte o zaman toparlayamayız...
Paylaş