Paylaş
Sadece ekonomik açıdan değil, iç ve dış siyasi gelişmeler açısından da yeterince korkutucu riskler mevcut. Ekonomik istikrar açısından baktığımızda; her ne kadar küresel sıkıntılar ve ekonomi yönetiminin bizi yeterince zorlayacağı anlaşılsa da, bence içeride barış ve huzurun gelmesi her şeyden çok daha önemli.
FED faiz artırımları, yöneticilerimiz henüz ayrımına varmasalar da, 2016 yılını yeterince zorlu hale getirecek. Kurlarda devam eden artışın, bu yıl hızlanarak sürmesi bekleniyor. Bu sadece TL için değil diğer gelişmekte olan para birimleri için de geçerli. TL’nin değer kaybının dengeleri ne kadar zorladığını ise şimdiye kadar fazla hissetmedik ama 2016 yılından başlayarak daha derin yaşayacağız.
Hükümet, hatta Merkez Bankası yönetimi bile, enflasyonu gözardı etme eğiliminde. Küresel krizden sonra hiçbir ülkede artık yüksek enflasyon kalmamışken, biz 2015’i yüzde 8’in üzerinde kapatacağız. Kurlardaki artışın devam etmesi halinde, gelecek zamların da etkisiyle, yeni yılda yeniden çift haneli enflasyon görürsek kimse şaşırmamalı.
Çift haneli enflasyonun beklentileri nasıl etkilediğini, faizleri ne kadar yükselttiğini daha önce yaşamıştık, bu yıl da görebiliriz…
Şu anda gözardı edilen önemli ekonomik risklerden biri de, kurların etkisinin güçlenmesiyle birlikte reel sektörün finansmanı ve bankacılık sektöründe yaratacağı zaafiyet olabilir. Bankacılığın sermaye ve aktif karlılığı giderek azalmışken, üstüne yeni Basel kriterleri uygulamaya girecek. Tahsili gecikmiş alacaklar, bankaların mecburen yaptığı yeniden yapılandırmalar ile küçük görünüyor ama bankaların yükü devam ederse bünyelerinin zayıflayacağı da kesin, Banka genel müdürlerinin “yumuşatalım” çağrısı ise ancak kısa bir süre görüntüyü kurtarır, sonunda oluşan zafiyetleri saklayamaz hale gelirsiniz.
Reel sektörün dış borç yükünün ağır olduğu kesin, kurlardaki artış devam ederse ciddi işletme sıkıntılarını görmemiz de artık kaçınılmaz.
Ekonomik istikrar için kritik nokta yabancı sermaye girişinin devam etmesi. Eğer akışta sıkıntı olursa; büyüme de zora girer, işletmeler de, bankalar da…
Bu akışı sağlamak için Türkiye’nin yeni bir başarı hikayesi yazması gerektiğini hep söyledik ama aldığımız sinyaller mevcut hükümet ve ekonomi yönetiminin bu konuda vizyon ve uygulama zaafiyetleri bulunduğunu gösteriyor.
YENİ YILDAN UMDUKLARIMIZ…
Özetle; küresel iklim de içerideki yönetim kabiliyeti de 2016 yılına ilişkin ekonomik tedirginliği artıran bir tablo ortaya koyuyor. Bence bunlardan çok daha hayati olan; içeride ve dışarıda yaşanan siyasi sıkıntıların büyüklüğü. Rusya, ardından Irak krizi, olası bir İran sıkıntısı gerginliği ve ekonomiyi zaten yeterince zorluyor. Buna ek olarak aylardır ülkenin bazı illerinde sokağa çıkma yasağı bulunması, bebeklerin bile dahil olduğu ölümlerin devam etmesi, parti kapatma sözlerinin yeniden gündeme gelmesi, gazetecilerin işlerini yaptıkları için hapse atılmaları mevcut iklimin ağırlığını somut olarak gösteren örnekler. Yandaşlar dışında kimsenin söz hakkının olmadığı, toplumsal tepkilerin gösterilemediği, suskunlaşan toplum, demokrasi ve insan hakları açısından tüm dünyanın dikkatini çekiyor, Özellikle Batı’nın çıkarları adına bunu gündeme getirmekten kaçınması, yeni yılda getirmeyeceği anlamına da gelmiyor.
Açık ki; huzur ve barışın olmadığı ülkede siyasi ve ekonomik istikrar olamaz.
Umarım; bu tedirginliklerin dağıldığı bir yıl olur. Umarım ülkeye barış ve huzurun geldiği, herkes için sağlıklı ve mutlu bir yılı birlikte yaşarız.
Paylaş