Devlet tiyatrolarına ekonomik bakış

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan son dönemde tiyatrocuları hedef aldı.

Daha doğrusu tiyatronun sanatın doğası gereği gösterdiği eleştirel yaklaşımlara dayanamadı ve bu nedenle “Parasını ben veriyorum” diyerek, bu kesimden gelen eleştirileri, kurumları yok ederek önlemeye çalışıyor izlenimi veriyor.

Her şeyden önce buraya aktarılan kaynağın şahsi bir kaynak ya da partinin kaynağı olmadığını, bunun toplumsal bir kaynak olduğunu söylememiz gerekiyor. Hükümetler tabi ki devletin yönetimini üstlenmiş kişilerden oluşur ve toplumsal kaynak temini ve dağıtımı konusunda söz sahibidirler. Ancak toplumsal mutabakat, bir kişi ya da heyetin kızgınlıkla ortadan kaldıracağı kadar kolay silinecek bir şey de değildir.

Anladığımız kadarıyla zaten Başbakan da bu toplumsal mutabakatı biliyor ki; tiyatroları özelleştireceğiz dedikten sonra “destek gerekirse gerektiği zaman bizler hükümet olarak istediğimiz oyunlara sponsor olarak desteğimizi veririz” diyor. Belli ki siyasi olarak hoşlandığı oyunlara destek vermeye devam edecek. Yani; bu Hükümet örneğin “muhafazakar sanat” adı altında Osmanlıyı öven oyunlar yazdırıp, onları sahneletecek, sonra gelen başka bir Hükümet de örneğin faşizmi öven oyunlar yazdırıp onları sahneletecek, başka bir Hükümet gelecek komünizmi öven oyunları. Bu gidişle bir standart ve mesleki kaygı olmayacak, öyle ya..
Demek istediğim o ki; sanat ve tiyatro eleştirel olmak zorundadır; hakim olana karşı durmak, statükoları kırmak, aykırı düşünmek, yaratıcılığı sınırlamamak, insanların ve yönetimlerin duymak istemedikleri gerçekleri yüzlerine vurmak durumundadır, hangi iktidar olursa olsun... Ülkelerin övündükleri uluslar arası sanatçılar hep statükoya karşı çıkmışlardır Statükoya, makama bilerek hizmet edenlere sanatçı değil de “saray soytarısı” denmesinin nedeni vardır.
Sanata devlet desteği kaçınılmazdır ama bizdeki Devlet Tiyatroları örneği çok mu rasyonel çalışmaktadır derseniz, kesinlikle hayır. Yıllardır hem sanat hem sanatçılar adına tartışılması gereken, aksayan çok unsur vardır. Ama Başbakanın bu çıkışının böylesine bilimsel ve sanatsal kaygılar taşımadığını, kızgınlığının kişisel ve ideolojik bir bakışın ürünü olduğunu, herhalde kendisi de kabul edecektir. Yoksa sanatçılara “despot aydınlar” “elitler” ya da “zavallıcıklar” demezdi herhalde. Aslında bu sözler ve bir süredir öne çıkardığı söylemler daha derin, “batı’nın değerlerine” karşı bir ideolojik bakış algısı yarattığı için kaygı yaratıyor.

TOPLUMSAL MALİYET

Belli ki Başbakana birileri “Zaten gelişmiş ülkelerde tiyatroya devlet desteği yok” demiş ancak uygulamalar hakkında fazla da bilgi vermemiş. İşin sanatsal boyutu bir yana, ekonomik olarak da incelenmeden açıklama yapıldığı çok açık.

Sacit Hadi Akdede’nin “Kültür ve Sanatın Politik Ekonomisi –Devlet Tiyatroları Örneği” adlı kitabında, işin ekonomik yönü uluslar arası karşılaştırmalarla ele alınmış ve daha çok da mevcut modele eleştirel yaklaşılmış. Kitapta devletin Türkiye’deki gibi tiyatroyu doğrudan kendisinin üretmesiyle, Avrupa, ABD ve diğer ülke örneklerindeki gibi devletin tiyatroya destek vermesi arasındaki farklara yer veriliyor. Piyasanın tiyatro hizmetini istenen miktar ve özellikte üretemediği, yani talep yetersizliği olduğu, bu nedenle özel sektör tarafından kendiliğinden üretilemediği, toplum için önemli ve gerekli olan diğer mal ve hizmetler gibi bu nedenle tiyatroya devlet desteği verildiği belirtiliyor ve “Tiyatro hizmeti pozitif dışsallık yaratan kamusal mal özelliği olan bir hizmet  olduğu için destekleniyor” deniyor.
Diğer ülke örneklerinden yola çıkılarak, özel sektöre teşvik vererek tiyatro grupları için maliyetlerin aşağı çekilmesinin hizmetin topluma olan maliyetini azaltmadığı sadece tiyatro grubunun cebinden çıkan maliyeti azalttığı kaydedilen kitapta “Burada toplum açısından istenen durum en az toplumsal maliyetle (özel sektörün maliyeti ve teşvik maliyeti) en çok seyirci sayısını sağlayacak talep ve maliyet eğrilerine ulaşmaktır” deniyor.

Özetle; sorun “daha iyi toplumsal fayda için nasıl bir tiyatro ya da sanat modeli” olsa kimsenin bir şey diyeceği yok. Son dönemdeki tiyatro tartışmaları ise ideolojik gözüküyor.
Yazarın Tüm Yazıları