Paylaş
İktidar partisinin bu vaatlerin içinin boş olduğunu göstermek için aşırı çaba harcaması da vaatlerin toplum kesimlerinde tuttuğunu gösteriyor.
Biz de tartışmalarda adı geçen “Acaba bunu gördü mü?” diye sorulan Kemal Derviş’e konuyu soralım istedik. Geçen hafta IMF Genel Kurulu ve Başkanlık ettiği Brookings’deki 9 toplantı nedeniyle yoğun olduğunu biliyorduk. Bu hafta da İspanya’nın eski sosyal demokrat Dışişleri Bakanı ve AB Komiseri Javier Solana’nın Brookings’te yapacağı toplantılara ev sahipliği yapacağı için Washington’da kalmaya devam edecek. Ancak bu yoğunluğun içinde Türkiye’deki ekonomik tartışmaları da yakından izlediğini biliyoruz.
Vaatlerin sahibi CHP’nin, vaatlerinin tümünün yürürlüğe girmesiyle toplam faturanın 67 milyar TL olacağını söylemesine karşılık, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in faturanın 149.5 milyar TL olacağı ve bunun karşılanamaz olduğu üzerinde ısrarla durduğunu izledik.
Bu tartışmaları sorduğumda Derviş, “Bu tür hesapların statik muhasebe anlayışı ile yapılama-yacağı, dinamik bir büyüme anlayışı çerçevesinde yapmak gerektiği”nin, özellikle altını çizdi. CHP’nin seçim bildirgesinin hem sosyal demokrat dünya anlayışı hem de Türkiye’nin özelliklerini yansıtan “etkileyici bir çalışmanın ürünü” olduğunu belirten Kemal Derviş, CHP’de Türkiye ekonomisini çok iyi bilen çok ciddi kadroların bulunduğunu kaydetti. 2001 ve 2002 reformlarını birlikte hayata geçirdikleri Faik Öztrak’ı, Selin Sayek Böke, Zekeriya Temizel, Akif Hamzaçebi gibi birçok ismi sayabileceğini söyledi. Derviş, “Maalesef yapısal reformlar 2007 ve özellikle 2011’den sonra darmadağın oldu ve bugün büyüme yüzde 3’e zor varabiliyor. Bunu büyük ölçüde dış etkenlere bağlamak yanlış, Hindistan nasıl yüzde 7’nin üstünde bir hızla demokrasi içinde büyüyor?” şeklinde konuştu.
Sosyal yardım rakamlarını dinamik bir model içinde görmek gerektiğini kaydeden Kemal Derviş, “Rakamları kaybolmuş güvenin yeniden oluşturulduğu ve bu güven sayesinde yatırım ve büyüme performansına 3 veya 4 puan katabilecek dinamik bir Türkiye perspektifi içinde değerlendirmek gerekiyor” şeklinde konuştu. Ayrıca son yıllarda ihale kanununda sürekli yapılan değişiklikler, düzenleyici kurumların zayıflaması gibi nedenlerle, Maliye Bakanının ciddi olarak kabul ettiğim çabalarına rağmen, kamu harcamalarında küçümsenmeyecek israfların oluştuğuna da dikkat çekti.
EK KAYNAK YARATILIR
DERVİŞ CHP’nin vaatlerine gerekli kaynağın bulunabileceğini belirterek, hesaplama hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: “İstihdam ve üretim yaratacak iç ve dış yatırımların, yeni güven ortamı sayesinde canlanmasıyla, yüzde 6’lar hatta 7’lere çıkabilecek büyümeyle ve kamuda israfın önlenmesiyle, 2016 ve 2017’de yıllık ortalama 100 milyar TL’ye yakın ek kaynak elde etmek mümkün gözüküyor.”
Bu ek kaynağın aşağı yukarı üçte birinin altyapı yatırımlarına, üçte ikisinin ise sosyal yardımlara gitmesinin uygun olacağını belirten Derviş, “Kaldı ki sosyal yardımların önemli bir bölümü insanlarımıza yatırım. Daha iyi beslenen, daha iyi öğrenebilen, daha mutlu ailelerin ve emeklilerin desteğini gören gençler, yarının daha üretken insanları olacaktır” dedi. Her şeye dinamik, 3-4 yıllık bir perspektif içinde bakmak gerektiğini söyleyen Derviş, “Güvenin, saygının, iç barışın, hoşgörü ve sevginin hakim olduğu Türkiye, dünyanın en hızlı büyüyen, en fazla yatırım çeken ve güçlü bir sosyal politikayı da hesap kitap içinde yürüten bir ülke olabilir”dedi. Derviş’e, Kılıçdaroğlu ile görüşmesinde “İhtiyaç olursa ekonominin sorumluluğunu alırım” sözünü hatırlattım ve sözünün arkasında olup olmadığını sorduğumda “Elbette varım” diye konuştu.
Paylaş