Paylaş
Peki, bu yıl cari açıkta sağlanan başarının nedeni ne?
Nedeni açık; ekonomide yavaşlama süreci yaşanıyor, geçen yıla kıyasla TL daha değersiz ve iç talep geçen yıla göre daha düşük düzeyde.
TL’deki değer kaybı doğal olarak ihracatta artışa neden olurken, aynı zamanda iç talebin kısılmasına neden oluyor. Bununla birlikte, kredilere sınır gibi iç talebi düşük tutacak önlemleri de uygulamaya koyup, yine memur-işçi maaş zamlarını düşük tutarak talebi kısarsanız, sonunda cari açık da düşmeye başlıyor.
Geçen yıl gündeme gelen “iç talep ile dış talep arasındaki dengelenme” de, bu sayede sağlanıyor. İhracat artarken, azalan iç talep nedeniyle iç satışlar düşüyor denge oluşuyor.
Bu durum cari açığı düzeltmeye başladığı gibi, kısılan iç talep nedeniyle iç fiyatlar üzerinde de yani enflasyon üzerinde de olumlu etki yapıyor.
Sonuç olarak büyüme oranları düşecek, yakında göreceğimiz gibi, işsizlik oranlarında da yeniden artış başlayacak.
İşte ekonomik dengelerin yönetimi dediğimiz de zaten böyle bir şey...
Sonuç olarak ekonomi kendi başına yüksek büyüme oranlarını sağlamaya, dolayısıyla işsizliği azaltmaya müsait değil. Türkiye’nin sorunsuz büyüme oranı, daha önce yüzde 5 civarındaydı, şimdi düşen enflasyonla birlikte bu oranın 5.5 civarına çıktığı söyleniyor. Siz birkaç yıl üst üste, örneğin yüzde 7-8 oranlarında büyürseniz, ekonominiz ısınıyor, sonuç olarak cari açık, enflasyon gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Bu sorunları gidermek için de frene basıp, büyüme oranlarını yeniden düşürmeniz gerekiyor.
Maliye Bakanlığı yetkilileri 2012 yılı bütçesi yapılırken “Yüzde 3 civarında bir büyüme oranına düşersek fazla sorun olmaz ama yine yüksek büyüme oranlarını yakalayacağız diye uğraşılırsa sorun olabilir” demişlerdi. Bence yüzde 3-4 oranlarında bir büyüme oranı, 2012 yılını sorunsuz geçirmek için şart hale geldi. Çünkü IMF’in de dediği gibi; önceki yıllarda yaşanan yüksek büyüme oranlarının getirdiği riskleri azaltmak, dengeleri yeniden kurmak için bu oranlarda büyümeyle yetinmek zorundayız.
TEMKİNLİ OLMAK ŞART
O zaman sorun yok, bu iş dengeye girdi diye düşünmek mümkün. Evet, ilk yarıya ilişkin veriler bunu gösteriyor ama yılın ikinci yarısı acaba nasıl geçecek?
Şahsi olarak kaygım; fazla frene basıldığını düşünüp, siyasi iktidarın yeniden hızla gaza basma kararı vermesi... Bence Başbakanın her an böyle bir karar alma riski hala mevcut.
Ya da Avrupa ekonomisi sorunlarını çözemeyip, küresel ekonomi devam eden kriz sürecinde yeni, büyük bir darbe alabilir ve bu bizi derinden etkileyebilir.
Hafta sonunda yapılan müzakereler sonucu İspanya bankalarına 100 milyar Euro’luk yardım kararı alındı ama hemen ardından bu kaynağın açığı kapatmaya yetip yetmeyeceği, kaynak sağlanacak fonun, üye ülkelerin yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle, gerçekten böyle bir imkana kavuşup kavuşamayacağı tartışılmaya başladı.
Bunun da ötesinde, bu hafta sonunda yapılacak Yunanistan seçimlerinden çıkacak sonuçlar da, Euro’nun geleceği için kritik bir gelişme olacak.
Piyasalar bunaldı, yeniden iyi haberleri görüp, bu kez de 6’ncı ay sonu bilançolarını düzeltmek için ellerinden gelen çabayı göstereceklerdir. Belki bu hava gerçekleşebilir ancak durum açıkça ortada ki; çok daha radikal kararlar alınmadan Avrupa’nın sorunu bitmeyecek...
Özetle; ekonominin yavaşlamasıyla birlikte cari açık ve enflasyonda olumlu haberler gelmeye başladı ama önümüzdeki dönem çok daha temkinli olunması gereken bir süreç olacak...
Paylaş