Paylaş
Dün açıklanan Şubat ayı sanayi üretim verisi, geçen yıla kıyasla yüzde 1.6 oranında bir artış gösterdi. Gerçi piyasaların beklentisi, yüzde 2.2 ile daha yüksek bir artıştı ama analistler, detaylara baktıklarında canlanmanın başladığı konusunda mutabık kaldılar.
Bu veri sonrası yapılan banka analizlerine baktığımızda, sanayi üretim verisinin bu yılki büyüme tahminleri ve Merkez Bankası’nın faiz kararı açısından da değerlendirildiğini görüyoruz. Özet olarak söylersek; büyüme konusunda piyasaların tahminleri yüzde 5’e dayanmayı sürdürüyor. Yani yüzde 4,5-5 gibi olan büyüme tahminlerinin korunduğunu, dün açıklanan Şubat ayı sanayi üretim verisinin bu tahminlerle uyumlu olarak değerlendirildiğini görüyoruz.
Şubat ayındaki sanayi üretim artışının, takvim etkisinden arındırıldığında yüzde 4.4 oranında arttığının altı çiziliyor. Ayrıca takvim ve mevsimsel etki arındırıldığında ise bir önceki aya göre artış yüzde 1.5 olarak gözüküyor.
Bunun yanında piyasaların sanayi üretim verisi açısından öncü olarak takip ettikleri Mart ayına ilişkin gerçekleşen kapasite kullanım oranı, ihracat ve tüketici verilerinin de, sanayi üretiminin Mart ayında da ılımlı artışa devam ettiğini gösterdiğini kaydediyorlar.
Dolayısıyla Şubat ayı sanayi üretim verisindeki ılımlı artışın daha sonraki aylarda da devam edeceği iyice belirginleşmeye başladı.
Bence sanayi üretim verisindeki ve genel olarak büyümedeki bu ılımlı artışın devam etmesi hayati bir önem taşıyor. Bir başka deyişle bundan sonra artışın sıçrayarak gitmemesi gerekiyor.
Türkiye’nin geçen yılki gibi yüzde 2.2’lik büyüme oranlarıyla bir yere varması, bu oranlarla sermaye çekmesi mümkün değil ama büyürken de tedbirli olması gerekiyor. Demek istediğim o ki; bu yıl için hedeflenen yüzde 4’lük büyüme oranına sadık kalınması,hadi bilemediniz; şu andaki tahminlerde olduğu gibi yüzde 4,5-5 ‘lik büyüme oranlarıyla yetinilmesi gerekiyor.
Umarız; yıl ortası geldiğinde piyasa tahminleri yüzde 7-8’lere çıkmaz...
İÇ TALEP AĞIRLIKLI BÜYÜME
Unutmayalım ki; seçimler nedeniyle gaza basıp yüzde 9’a yaklaşan büyüme oranlarından sonra frene basılmak zorunda kalındı ve bu nedenle 2012’de yüzde 2.2’lik büyüme oranına inildi. Nedeni belli; fazla büyüyünce mevcut ekonomik yapı, cari açık ve enflasyon gibi ciddi sorunlar yaratmaya devam ediyor.
Ya sorunsuz büyüme kapasitemizi artıracağız, ya da sorun yaratmayacak, dengeli, bir inip bir çıkan yerine, dengeli bir büyümeyle yetineceğiz.
Korkum o ki; yine seçim süreci başlıyor ve yine seçim öncesi gaza basılacak. Hem de bu kez 2 yılı aşkın sürecek, 3 seçimin yaşanacağı bir dönem olacak...
Piyasa analizlerinde bu yıl dış talep değil, iç talep ağırlıklı bir büyüme bekleniyor ki; bunun da gaza basıldığında enflasyonu azdıracağı açık.
Yine piyasa analizlerinde Şubat ayı sanayi üretim verisinin, Merkez Bankası’nın önümüzdeki haftaki Para Politikası Kurulu’nda alacağı faiz indirme kararını desteklediği yorumları yer alıyor. Yani büyüme ılımlı diye, Merkez Bankası yine faiz indirecek beklentisi var. Zaten geçen hafta Başbakan Erdoğan’ın “faiz daha da düşmeli” açıklamasının ardından, piyasadaki oranlar “Nasıl olsa Merkez Başbakanı dinler, faizi indirir” diye düşmeye başlamıştı...
Uzun sürecek, siyasi gelişmelerin ekonomide popülizmi artırma tehlikesinin de bulunduğu, uzun seçim sürecinde, Merkez Bankası’nın temkinli tutumunun büyük önemi var. Merkez Bankası büyümede de ılımlı artışın korunması tarafında olmaz, aşırı gaza basılmasına izin verirse, yine geleceği kaybederiz...
Paylaş