Paylaş
Tüm bu gelişmeler yaşanırken Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Gaziantep Sanayi Odası’nda konuştu, ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi. Özet olarak söyleyeyim; Başçı’ya göre ekonomide her şey güllük gülistanlık. Başçı cari işlemler açığının bundan sonra düşeceğini, büyümenin devam edeceğini, enflasyonun da son LPG ve akaryakıt zamlarına rağmen düşeceğini söylüyor. Yetinmiyor; kurların artmasının düşmesinden daha düşük ihtimal olduğunu söylüyor. Bununla da yetinmiyor, faiz oranlarının değiştirilmesine gerek olmadığının da tekrar altını çiziyor.
Halbuki piyasalarda Başçı’nın konuşmasından para politikasına ilişkin daha somut açıklama beklentisi vardı. Bir bankacı hafta sonunda konuştuğumuzda, “Başçı’nın yüzde 4.5’luk faiz oranını artık kullanmayacağını, yüzde 6.75 ile 7.5 olan oranlardan artık işlem yapılacağını söylemesini bekliyoruz” diyordu. Bunun üzerine faiz koridorunun fiili olarak 1 puana indirileceğini, dolayısıyla piyasalardaki belirsizliğin azabileceğini, böyle olursa faizin yanısıra kurlarda da belirli bir istikrar sağlanabileceğini konuşmuştuk.
Ama Merkez Bankası Başkanı Başçı’nın açıklamalarında piyasaların beklediği önlem yine yoktu, yine her şeyin çok güzel olacağını duymakla yetindiler. Acaba gelecek hafta satacağı 100 milyon dolardan mı medet umuyor, yoksa rezervin cari açığın tümünü karşılayacak düzeyde olduğu gibi bir söylemin gerçekten de yeterli olacağını mı sanıyor, anlamıyorum. Herhalde rezervin bankaların dışarıdan borç alıp da, mecburen kendisine verdiği karşılıklar neticesi bu rakama ulaşıldığını, buna rağmen rezervin uluslararası standartlara göre yeterli olmadığını kimsenin bilmediğini ve görmediğini mi sanıyor, bilinmez…
Merkez Bankası’nın itibarı Hükümetten bağımsız olup, gerçekleri söylemesiyle sağlanır. Hükümetin dediğine kayıtsız şartsız bağlı kalan Merkez Bankası yönetimleri, siyasetçi gibi pembe tablolar çizerlerse güven kaybederler. Bunun önemi şurada ki; zaten çıpasız kalan bir ekonomide dengeleri koruması gereken kurumlar politikacı gibi davranırsa, o zaman dengeler bozulmaya başladığında piyasaya güven verecek kurum kalmaz, panik ve fatura büyür.
SAYIŞTAY DENETİMİNİN ÖNEMİ
2014 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sayıştay denetiminin demokrasi ile ilgisini açık biçimde anlattı ve elindeki raporları göstererek, kamu kurumlarının yani icraatı yapanların TBMM’den, yapılan yanlışları kaçırdığını gösterdi.
Bence çok haklı bir itiraz. Çünkü devletin kurumları hangi parayı nereye harcadıklarının denetiminden kaçarlarsa, bu halkın parasını nereye harcadığını açıklamaktan kaçınıp, keyfi harcamalar yapıyor demektir. Yani demokrasinin en temel kurallarından biri olan seçilen milletvekilinin halkın parasına sahip çıkamaması, ayrı olması gereken erklerin birbiriyle aynılaşması demektir.
Hacer Boyacıoğlu’nun haberinden öğrendiğimize göre; yapılan yeni düzenleme ile fiili olarak 2017 yılına kadar kamu kurumlarının mali tablolarının Sayıştay denetiminden çıkacağını öğreniyoruz. Böyle bir karar alan Sayıştay üyelerinin neredeyse tümünü Hükümetin seçmesini sağlayan düzenleme yapılmıştı. Yani mevcut üyeler yeniden seçilebilmek, aday olan bürokrat da seçilebilmek için Hükümete biat edip, mesleki sorumluluk dışı böyle bir karar alabildiler...
Sayıştay denetimi teknik bir konu değil, halkı doğrudan etkileyen bir konu…
Demokrasi ve kamu harcamalarının denetimden kaçışı söz konusu. Halkın ödediği vergilerin keyfi harcanması ve keyfiliğin kurumsallaşması demek...
Paylaş