Paylaş
30 yılı aşkın süredir Ankara’da gazetecilik yapıyorum; çok baskın kişilikli politikacı gördüm ama kendi atadığı, beraber çalıştığı, hem de başarılı olduğu bilinen bakan ve bürokratına, “vatana ihanet ediyorlar” diyeni hiç görmedim…
“En ağır hakaret” olarak bilinen bu suçlamaya rağmen, görevine devam eden bakan ya da bürokrat da görmedim...
Her ne kadar inkar edilse de, AKP’ye yakın kaynaklar dahil, Ankara’daki genel kanı; geçen hafta hem Başbakan Yardımcısı Ali Babacan hem de Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın istifa ettikleri yönünde. Başbakan Davutoğlu’nun bu istifaları kabul etmediği ve “Böyle bir şey olmadığını kamuoyuna söylemelerini istediği” de konuşuluyor.
Aslında sadece Ankara’dakiler değil, piyasa uzmanları ve bankacılar da böyle düşünüyor. Bununla birlikte “Ne olursa olsun Babacan ve Başçı’nın istifa etmemeleri gerektiğine” de inanıyorlar. Bankacıların asıl derdi ekonomideki istikrarın devam etmesi. Zaten zor küresel ortamda daha fazla sıkıntıya girmek istemiyorlar. Bunun için iki ismin de yerinde kalmasını istiyorlar ve istifa etmeleri halinde, bozulacak piyasalar için “günah keçisi” ilan edilecekleri konusunda uyarıyorlar.
İşin kişisel boyutunu düşünen ise pek yok. “Siz aynı hakarete maruz kalsanız istifa etmez misiniz?” diye sorduğumda, çoğu “ederim tabi’diyor ama…
Doğal olarak “duyguların bırakılıp gerekenin yapılması” isteniyor ama bence olması gereken konusunda da eksik düşünülüyor. Yani Babacan ve Başçı görevlerinde kaldıkları sürece ekonomide işlerin kaza çıkmadan yürüyeceği düşünülüyor ama bu yetmeyebilir.
Gelelim başlıktaki soruya… Bu saatten sonra Babacan ve Başçı nasıl çalışacaklar, nasıl karar alacaklar?
Babacan ve Başçı daha önceki benzer çatışmalarda olduğu gibi; bir süre geri çekilip, kamuoyunda gözükmeyip, olayın unutulmasını bekleme yolunu seçerek yine işlerine devam edebilirler mi? Bence şimdiye kadar bu gerçekleşti ama böylesine bir yöntemi uygulamaları artık çok zor.
SEÇİMDE NE DEĞİŞEBİLİR Kİ?
Babacan ve Başçı üzerindeki baskıların daha da artacağı kesin. Bu istifa olayının ardından bile, hafta sonunda, hakaret dozu da daha ağırlaşarak devam etti. Hem de “kendileri de açıkladı; istifa lafları dedikodu” denilerek…
Peki, Babacan ve Başçı “vatana ihanet” olarak görülen mevcut para politikasını buna rağmen, bildikleri gibi yürütmeye devam mı edecekler mi, yoksa “yeter artık” deyip Cumhurbaşkanı’nın istediği gibi yüksek oranlı faiz indirimlerine mi karar verecekler? Bildikleri gibi devam ederlerse, Cumhurbaşkanı’nın daha da artacak baskı dozu nereye kadar çıkabilir, buna katlanabilirler mi? Yüksek oranlı faiz indirimleri yaptıkları takdirde kriz çıkma ihtimali yüksek olduğuna göre, hangisini seçecekler? Hangi seçenekte sorun çözülür? Ne olursa, fatura kime çıkar?
Özetle; yaratılan bu iklimde sağlıklı karar almaları artık çok zor olacak.
Kaldı ki, maruz kaldıkları tavır; ne kadar biat kültürü içinde olsalar da, hem devlet terbiyesi, hem de yetişkin bir bireyin dayanma sınırlarını aşmış durumda.
Davutoğlu’nun Babacan’ı “seçime kadar bekle” diyerek ikna ettiği söyleniyor. İyi de seçimden sonra ne değişebilir ki? Acaba Davutoğlu, seçimden sonra Cumhurbaşkanını yasal sınırlarına dönmeye ikna edecek bir konumda olur mu? Bu konum için nasıl bir seçim tablosu gerekir? Nasıl bir tablo çıkarsa çıksın Erdoğan Davutoğlu’nu rahat bırakır mı?
Erdoğan’ın baskın olduğu hiçbir seçenek, bence ekonomik açıdan artık umut vermiyor.
Paylaş