Paylaş
“Şeffaflık, hesap verebilirlik, yolsuzluk için sıfır tolerans, kurallara bağlı piyasa ekonomisi, iyi işleyen rekabet sistemi, ekonomik fırsatlara eşit erişim imkanı rehberimiz olmaya devam edecek.”
Babacan bunların uygulanması konusunda bazı problemler yaşansa da temel prensiplerinin sürdüğünü söylemiş.
Babacan’ın “rehberim” diye saydığı ilkeler, çağdaş bir sistemin gerekleri.
Babacan’ın söyledikleri ile Hükümetin icraatları arasında zaman zaman farklar oluyor, buna alışmıştık. Ancak bu söyledikleri ile hükümetin icraatlarının neredeyse tümüyle farklı iki tabloyu yansıttığını ilk kez ortaya kondu.
Babacan’ın uygulama konusunda bazı problemler yaşandığını söylemesi, bu kadar farkı yumuşatmak için söylenmiş sözler, bu açıkça belli oluyor. Ancak ne kadar yumuşatmaya çalışırsa çalışsın, Babacan’ın çizdiği tablo ile ülkedeki tablonun tümüyle ters olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Hele ki, 17 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvetle ilgili soruşturmanın ardından yaşananlara bakacak olursak, “bari bu dönemde söylenmese” diyoruz.
Şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda bu Hükümet döneminde hep geri adımların atıldığı, Babacan dahil tüm Hükümet üyelerinin en fazla dikkat ettiği konuların başında gizliliğin geldiğini, zaten biliyoruz. İhale Yasasında 10’dan fazla değişiklik yaparak bu ilkelerin zedelendiği, her icraatın “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıyla sürdüğünü, baştan beri açıkca görüyoruz. Bunlar olmayınca ne kurallı piyasa ekonomisi, ne iyi işleyen rekabet, ne de ekonomik fırsatlara eşit erişim imkanı olamayacağını, sanıyorum Babacan da görüyordur. 17 Aralık’la birlikte tüm bu ilkelerin açıkça çiğnendiği zaten ortaya çıktı. Buna karşılık yolsuzluk ve rüşvetle mücadele adına, 4 bakanın adının karıştığı iddialar için bir şey yapılmadığı gibi, üstünün örtülmeye çalışıldığı yargısının hakim olduğunu, herhalde Babacan da görüyordur. Bu durumdan kendisinin de rahatsız olduğunu, yakın çevresindeki bazı namuslu bürokratların evvelden beri şikayet ettikleri bu olayların ortaya çıkmasından hicap duyduklarını duyuyoruz.
GÜL VE BABACAN’IN POZİSYONU
Ancak öyle katı bir ideoloji hakim ki; “bizi yıkmak istiyorlar” argümanı, biat kültürü içinde hakim olabiliyor ve bu nedenle ne ilke kalıyor, ne de rehber. Bu ilkeler evrensel ilkelerdir ve iyi yetişmiş, birey olabilmiş kişiler, bir kişi ya da bir parti için, bu ilkeleri göz göre göre çiğnemezler. Kim ya da hangi parti olursa olsun, ilkeleri uğruna tüm bu rezilliklere göz yumduklarında şüphe duyulur.
Babacan G-20 toplantıları sonrasında Hürriyet’e yaptığı açıklamada ilkeleri yeniden sıralamış, birisinin bile eksik olmasının zarar vereceğini söylemiş ama ardından Hükümetin “ben burdayım, kontrol bizde” mesajı verdiğini savunmuş.
O zaman, “Tamam ilkeler bunlar ama kontrol bizde havası vermek için bu ilkelere ters uygulamalar yapılması mubahtır” mı denilmek isteniyor?
Özetle; Cumhurbaşkanı Gül için yaşanan hayal kırıklığının Başbakan Yardımcısı Ali Babacan için yaşandığını da söylememiz gerekiyor.
Birey olan, Türkiye için çağdaşlık ideali olan hiç kimse; her ne gerekçe ile olursa olsun, yolsuzluk ve rüşvetin üzerinin örtülmesine, bunun için ülkenin muhaberat devleti yapılmasına, internet başta tüm özgürlüklerin baltalanmasına, yargının tümüyle yürütmeye bağlanmasına göz yumamaz. Ya bu ilkeleri savunmayacak, bunlar rehberimiz demeyeceksiniz, ya da bu ilkelere ters uygulamalara karşı çıkacak-sınız... Hele ki sorumlu mevkide bulunup da söylüyorsanız, gereğini yapacaksınız.
Paylaş