Paylaş
Avrupa’da oluşturulması beklenen mali birlik ve bankacılık sektörünün birliğinden söz ediyoruz. Nasıl bir birlik olacağı henüz belli değil ama bunun artık şart olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla 2 gün sürecek zirve toplantısından, bu yönde bir karar çıkması halinde Avrupa ve dünya borsaları nihayet rahat bir nefes almış olacak.
Kabaca baktığımızda tüm ülkelerin, biraz da kendilerini zorunlu hissettikleri için, artık mali ve bankacılık birliğine sıcak baktıklarını söyleyebiliriz. Ancak her ülke bu birliği kendi açısından yorumlayıp, kendi çıkarlarına göre dizayn edilmesini istiyor.
Liderlerin hazırlanan bir öneriyi tartışacağı, bunun üzerinden gidileceği belirtiliyor. Bankacılık kesimi açısından ortak bir bankacılık gözetim mekanizması kurulması ve ortak mevduat sigortası kurulup, daha önce oluşturulan ESM fonunun bu iş için kullanılması öngörülüyor. Ancak kurulacak mekanizmanın detayları konusunda tartışmalar devam ediyor.
Ek yükümlülükler getirilecek
Haziran sonunda bankaların uyacakları sermaye yeterlilik oranları için de bir karar çıkabilir.
Mali birlik konusunda ise, bütçeler üzerinde herkesin uymak zorunda kalacağı ek yükümlülüklerin getirilmesi söz konusu ama bunun detayları konusunda, her ülke kendi konumuna göre yeni rasyoların oluşturulmasını amaçlıyor. Bunlar da tartışılacak.
En önemli tartışma ise kamuoyuna da yansıdığı gibi; euro tahvil ihracı. Almanya, mali birlik oluşturulmadan Euro tahvil çıkarılmasına kesin olarak karşı çıkıyor. Başını Fransa’nın çektiği geniş grup ise “Durum acil hemen Euro tahvil çıkaralım, daha sonra mali birliğin nasıl oluşacağını tartışır uygulamaya koyarız” diye bastırıyor. Almanya Şansölyesi “Ben yaşadıkça bu olmaz” diyerek, kesinlikle altyapısını kurmadan Euro tahvil çıkarılmasına karşı olduğunu, en güçlü biçimde ilan etti. Burada bir orta yol bulunabilecek mi, göreceğiz.
Avrupa’nın kaderi bence bu uzlaşmaları biran önce hayata geçirmekten geçiyor. Sadece Avrupa ülkeleri için değil, bu uzlaşma ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkeler ile Çin, Hindistan, Türkiye’nin içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için de hayati öneme sahip. Çünkü krizin başladığı 2008 yılından beri görüldü ki; Avrupa gibi küresel ekonominin önemli bir bölümünde sorunlar giderilmekten sonra tüm dünya ekonomisi zora giriyor, kimse doğru dürüst büyümeye geçemiyor.
O nedenle bugün başlayacak zirve, tarihi bir zirve olabilir...
Türkiye'yi ayrıştıran petrol fiyatları
Küresel piyasalar Avrupa liderler zirvesinden çıkacak kararları beklerken, dalgalı bir seyir izliyor. Türkiye ise bu hafta olumlu ayrıştı, piyasalardaki yukarı yönlü eğilim devam ediyor.
Bunun en önemli nedeni için ortak kanı; petrol fiyatlarının düşüklüğü. Moody’s’in not artırımı ardından petrol fiyatlarının düşük seyretmesi Türkiye ekonomisinin kırılgan noktaları cari açık ve enflasyon konularında iyi haber anlamına geliyor.
Peki, petrol fiyatlarındaki düşük seyir nereye kadar gidebilir?
Ortalama 110 dolar civarında bir petrol fiyatı beklenirken, fiyatlar 92-93 dolara kadar indi. Bunun en önemli nedeni, ABD ve Avrupa ekonomilerinin yanı sıra Çin, Hindistan gibi üretici ülkelerin büyüme oranlarındaki düşüklük yani buradan gelen talebin azalmış olması.
Düşük petrol fiyatları 4 Kasım’da seçimi olan ABD Başkanı Barack Obama’nın işine geliyor ama özellikle Rusya gibi üretici ülkeler zor durumda kalıyor. ABD ile Rusya, siyasi çatışma alanlarını de içine katarak, petrol fiyatlarında bir orta noktaya gelebilirler mi, göreceğiz.
Bilinen o ki; düşük petrol fiyatları en çok yılbaşına kadar devam edecek. ABD’deki yaz tüketiminin artması, Suriye gerginliği gibi unsurlar belki mevcut seyri bir miktar yukarı çıkarabilir ama yılbaşına kadar fazla artış beklenmiyor.
Unutmayalım; yeni yılda ekonominin toparlanmasıyla birlikte petrol fiyatları da artacak.
Paylaş