Paylaş
Bankacılar, “Merkez faiz arttırsa, piyasadaki faiz oranları yükselmeyecek, aksine istikrar mesajı vereceği için düşebilir” diyorlar. Buna rağmen, politikacı baskısı nedeniyle, Merkez Bankası’nın yaşananlara karşı tepkisiz kaldığı, varlığını hissettiremediği, en kuvvetli silahı faizleri kullanmadığı görülüyor. Politikacılar ise Merkez’in faiz arttırmasını engellemelerine gerekçe olarak “yatırımlar, maliyeti yükseleceği için durur” diyorlar.
Şimdi gelinen noktaya bir bakalım... Merkez Bankası hareketsiz kaldığı için güven de kayboldu, dolar kuru dün 3.5 TL’yi geçti. Yılsonu için en iyimser tahminler 3.10 TL’nin üstü olarak yapılıyor, çok yüksek tahminler var.
Peki, Merkez faiz arttırmadı da piyasa faizi ne oldu? Bir bankacı, şu anda en düşük mevduat faizinin yüzde 12, yüklü miktarda mevduat için uygulanan faizin yüzde 13’ün üzerinde olduğunu söyledi. Kredide ise oranlar çok değişken. Firma bazında farklı kredi faiz oranları uygulanıyor. Hazine faizi yüzde 12, mevduat faizi yüzde 13’e çıktı ise, üzerindeki yükleri de hesaplayın, kredi faizinin yüzde 17’nin altında olması mümkün değil.
Reel sektörün durumuna gelince; çok sayıda işletme ucuz diye döviz bazında kredi kullandı. Şimdi büyüme oranları küçülmeye devam ediyor, işletmeler cirolarını fazla büyütemiyor. Kredi borcu yoksa bile azalan karı dolar kuru aldı götürdü. TL kredi borcu varsa faiz oranları yükseldiği için zarara geçiyor. Döviz kredisi kullandıysa işi çok zor; zarar etmeye başladı, bu gidişle işletmesini kapatacak noktaya kadar gelebilir.
Son dönemde kredi artışının çok azaldığı, neredeyse artışın tümünün yenilenme olduğunu biliyoruz. Bankalar da çekimser, kredi talebi de yok. Böyle bir ortamda yatırımların artması mümkün olabilir mi? Bankacılar, son dönem işletmeleri fazla zorlamadıklarını belirtirlerken, “Umudumuz artık koalisyonun kurulup biran önce gerekli adımların atılması, yoksa felaket” diyorlar.
SANALLIK-GERÇEKLİK İKİLEMİ
Peki, felaket nedir sorumuza karşı belirsizliğin yine uzaması halinde, kredi notlarının inmesi, bankaların hala yapabildikleri dış borçlanmaların tıkanması, ödemeler dengesi krizinin başgöstermesini sıralıyorlar. Sürpriz bir şirket batışının yaşanması halinde de piyasalardaki paniğin büyüyebileceğine dikkat çekiyorlar.
Peki, ekonomi yönetimi “faizleri arttırmayacağım” ısrarı nedeniyle hem faizi hem kurları, gerekenin çok üstünde artırdığını görmüyor mu? Bankacılar, “Bunun karmaşık değil çok basit bir hesap ve gerçek olduğunu”, buna rağmen politikacının ekonomiye yine bedel ödetmeye devam ettiğini söylüyorlar.
“Gerçi 7 Haziran sonrası da ‘akıl var koalisyon kurulur’ diyorduk ama olmadı” diyerek, 1 Kasım sonrası koalisyonun kurulacağı umudu taşıdıklarını söylüyorlar. “Aksini düşünsek faiz ve kur bu seviyede bile kalmazdı” diyorlar. Peki, tek başına iktidar çıkarsa ne olur diye sorduğumuzda ise “kuru ve faizi, göre göre bu noktaya getiren anlayış tek başına iktidar olursa korkarız” demekten kendilerini alamıyorlar.
Cumhurbaşkanı dün öğrencilere “Sanal alemden çıkın” diyerek doğal hayata, gerçeğe dönmeleri çağrısında bulunmuş. Sanallık-gerçeklik ikilemine, hadi bırakın dünya gerçeklerini, uygulanan ekonomi açısından bakacak olursak; gerçekler ortada değil mi?
Sadece dün açıklanan verilere bakın; dolar kuru 3.5 TL’yi geçti, Hazine faizi yüzde 12’de, sanayide kapasite kullanımı düşüşe devam ediyor, reel sektör güven endeksi sert inişte... Dünya ekonomisi zaten çalkantılı, terör devam ediyor, dış politika iflas etti ama uzlaşmadan hala kaçılıp, bu vahim hatalar yapılıyorsa, başka ne beklenir ki?
Paylaş