Paylaş
Cumhurbaşkanı ve Başbakan için bu öneriyi yapan ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Nihat Zeybekci, böylece piyasanın nabzının daha iyi tutulacağını söylemiş. Herhalde soru gelmiş ki; Zeybekci bu Danışma Kurulu’na seçilecek kişilerin doğruları konuşabilecek kişiler olması gerektiğini söylemiş.
Böyle bir öneriyi Başbakan’a yapmasını anlıyorum da neden Cumhurbaşkanı’nı işin içine kattığını pek anlamadım. Öyle ya; böyle bir danışma ihtiyacı hissedecek olan olsa olsa yürütmenin başındaki Başbakan olabilir ama Cumhurbaşkanı’nın icraatla ilgili böyle bir ihtiyaç duymaması gerekir.
İkincisi; Cumhurbaşkanı ve Başbakana karşı, hem de seçildikleri halde açıkça konuşabilecek ve gerçekleri söyleyebilecek işadamını pek tanımıyorum. Sanıyorum Bakan kimsenin bilmediği cevherleri biliyor, ne diyelim...
Tüm bunların de ötesinde neden böyle bir Danışma Kurulu’na ihtiyaç duyuluyor onu pek anlamış değilim. Eğer kendilerine göre bir işadamı grubu seçeceklerse, bu gruptakiler nasıl olup da piyasalar için güvenilir bu grup olabilir?
Böylece özel bir işadamları grubu oluşturulup, birilerine bağlı oldukları belli olacak işadamları ile bir iş çıkarmak istenmesi de kendi başına ilginç bir öneri.
Hatırlıyor musunuz; 2010 yılı 12 Eylül’ünde yapılan bir Anayasa değişikliği referandumu vardı. Bu referanduma kabul edilen maddelerden biri ile Ekonomik ve Sosyal Konsey anayasal bir kurum haline geliyordu ve 1 yıl içinde yasası çıkarılacak, Başbakan’a bağlı düzenli toplantılar yapılıp, bu Konsey tarafından öneriler sunulacaktı. Bu Konsey içinde yasal ve özel sektörü temsil eden işveren örgütleri, işadamları örgütlerinin yanısıra işçi ve memur kesiminin temsilcileri de bulunacaktı. Bu konsey hem Hükümete öneriler getirip, hem de alınan kararların geniş toplumsal kesimlere ulaşmasını sağlayacaktı. Yani uzlaşma ile kararlar alınıp, toplumsal uzlaşma kanalıyla bu kararların sağlıklı uygulanması sağlanacaktı.
Peki ne oldu derseniz; üzerinden 5 yılı aşkın süre geçmesine rağmen Ekonomik ve Sosyal Konsey’in çalışmasını sağlayacak yasal düzenleme yapılmadı. Hem de tek parti iktidarının en güçlü olduğu dönemde, üstüne üstlük küresel kriz nedeniyle özel sektörün en çok dinlenilmesi, en çok toplumsal uzlaşma sağlanması gerektiği dönemde bu yapılmadı.
TUSKON NASIL GÜÇLÜYDÜ
Şimdi böyle anayasa gereği kurulması şart koşulan ama yapılmayan böyle bir kurum varken, asıl olarak hükümete danışmanlık yapacak böyle geniş toplumsal kesimleri barındıran bir kurumun oluşturulması gerekirken, bunun yapılmasının önerilmesi gerekirken, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na bağlı 40-50 kişilik özel bir danışma kurulu oluşturulması önerisini siz anlayabiliyor musunuz?
Hem de radikal önlemlerin alınması, ekonomide üretim yapısının yeniden oluşturulması gereken bu zorlu süreçte böyle bir öneri gelmesi anlaşılır olamaz.
Bir şeyi daha hatırlamanızı isteyeceğim; TUSKON diye bir işadamları derneği vardı ve 2-3 yıl öncesine kadar, TOBB’un yasal yetkisi içinde olan bazı görevleri bile bu kuruluşa verilmişti. Hem de kendilerine yakın MÜSİAD dururken, Fethullahçı olduğu bilinen bu işadamları grubu baştacı edilmiş, tüm uluslararası organizasyonlar bu derneğe verilmiş, her türlü imkan verilmişti.
Biliyor musunuz; bu derneğe geçen gün polis baskını yapıldı ve paralel örgütlenme yani devlete karşı örgüt suçlamaları ile karşı karşıya kaldı. İşadamları patır patır bu dernekten istifa ettiklerini açıklamaya başladılar.
Şimdi mevcut yasal kurumlar varken, 40-50 kişilik piyasanın nabzını vermek için kurulacak Danışma Kurulu önerilince, Tuskon’un bir dönemler baştacı edilip şimdi içine düştüğü durum geldi aklıma...
Paylaş