Brüksel TÜRKİYE-AB Karma İstişare Komitesi (KİK) toplantıları nedeniyle geldiğimiz Brüksel’deki gözlemimiz; AB’deki havanın, özellikle 3 Ekim’e kıyasla hayli bozulduğu yönünde.
Biz de herkes gibi özellikle, toplantının açılışında konuşan Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu Üyesi Olli Rehn ile Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eşbaşkanı Joost Lagendijk’i dikkatle izledik. Tam üyelik sürecindeki en etkili kişilerden olan bu yetkililerin konuşmalarından çıkarak, havanın bozulduğunu söylüyoruz.
Rehn, bir süredir başlattığı eleştirinin dozunu, gözlediğimiz kadarıyla her seferinde biraz daha artırıyor. ‘Kutlama, şölen bitti şimdi iş zamanı’ söylemini tekrarlayan Rehn, yapılacakların belli olduğunu söyleyip, yan çizme girişimlerin karşı da ‘Avrupa’ya gitmek için kestirme yol yoktur’ diyor. Rehn’in ‘ifade özgürlüğü’ başlığı altında verdiği örnekler de her geçen gün çoğalıyor...
Orhan Pamuk başta olmak üzere ifade özgürlüğünün kısıtlanması olarak gördüğü davaları tekrar sayan Rehn, geçtiğimiz hafta sonunda öğretmenlerin yürüyüş girişimine karşı polisin takındığı tutumun da dikkatle izlendip kayda girdiğini söyledi.
Kadın hakları konusunda medeni kanun ya da başka kanunlarda değişikliklerin gündeme getirilmesini isteyen, dini cemaatlere karşı eleştirisini sürdüren Rehn’in üzerinde durduğu bir başka konu da, KİK toplantılarında ele alınacak, sendikal hakların genişletilmesi ve Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) standartlarına uyum için çaba harcanması oldu.
Rehn, reformların yavaşladığını, uygulamanın aksadığını belirtirken, Avrupa ülkelerindeki karşıt havanın de değişmesi gerektiğini, bunun için Türkiye’nin artık reformlara sahip çıkması gerektiğinin altını çizdi. Yani artık sadece yasaları çıkarmak da AB için yetmiyor. Hükümetlerin laf olsun diye değil, içine sindirerek gerekli adımları atmaları gerekiyor ki, Rehn’in deyişiyle, Avrupa’daki halklar da Türkiye’ye güvenebilsin.
Lagendijk’in konuşması da eleştirilerle doluydu ve birkaç kez ‘Bizim gibi Türkiye’yi isteyenlerin işini zorlaştırıyorsunuz’ diye yakındı. AB konusunda somut adım atıldığında son dönemde olduğu gibi ‘provakasyonlar başladığı’na dikkat çeken Lagendijk, siyasi konuların önemli olduğunu, bu konularda gerekli adımlar atılmazsa ekonominin de zora gireceğini söyledi. Lagendijk’in, Başbakanının Diyarbakır’daki açılımını doğru bulduklarını ancak son dönemde olayların tırmandığını kaydedip, ‘Hükümet bu gelişmeleri kontrol edemezse, kürtler de sağduyulu davranmazsa Türkiye’nin AB üyeliği tehlikeye gireceğini’ söylemesi ilginçti.
UZLAŞABİLECEĞİMİZİ YENİ ANLADIK
AB tarafındaki bu havaya karşılık, 10. yılını kutlayan KİK’in oluşumu ve ilk kez bu kadar heyecanla işçi ve işveren kesimlerinin biraraya gelmesi ise seyahatin başka önemli noktası idi. KİK dönem başkanlığını DİSK Başkanı Süleyman Çelebi yaparken TOBB, Türk-iş, Hak-iş, Kamu-Sen ve TİSK başkanları bizzat heyette yeraldılar. Hem de özellikle birlik görüntüsü vermeye özen göstererek.
Tüm başkanlar ‘Herkesin farklı görüşleri olduğunu ama bir masa etrafında birleşilip diyalog ve uzlaşma kültürünün yolunun açıldığını’ söylüyorlar. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun söylediği gibi ‘uzlaşabileceğimizi yeni öğrendik’ diyorlar ve bu ilişkiyi sürdürmek konusunda, en azından bu seyahatte verdikleri havaya göre, kararlı görünüyorlar.
KİK Eş Başkanı Çelebi de herkesin fikrinin ayrı olmaya devam edeceğini ama uzlaşacakları konuları öne çıkardıklarını belirtiyor. Yani hem sendikaların kendi arasında, hem de işçi ve işveren kesimi arasında ‘AB fırsatı’yla, bir birliktelik oluşturulmuş gözüküyor. Bu birliktelikte, seyahate de bir tür ‘ağbilik’ yapan TOBB’un katkısı ise yadsınamaz.
Bu arada Çelebi, KİK konusunda uzlaşan kuruluşların toplam 24 milyon çalışanın 12 milyonunu temsil ettiğini kaydedip, bu birlikteliğin gücünün altını çiziyor.
Gördüğümüz kadarıyla AB’de bozulmaya başlayan havanın, AB hedefi konusunda içeriyi etkilemesi yakında kaçınılmaz olacak. İşte KİK hedeften sapılmaması için büyük bir fırsat.