Paylaş
Çoğu kimse diyorum çünkü bazıları katliamdan memnunluk duyup hatta bunu rahatça söyleyecek seviyeye kadar indiler. Bu çok büyük bir toplumsal sorun...
Böyle bir günde sadece ekonomiye dönük bir yazı yazmak ise mümkün değil. Yaşadıklarımıza mümkün olduğunca sakin ve sağduyulu bakmak gerektiği de açık ama bunu sağlamanın ne kadar güç olduğu da ortada...
Yine de insani ve toplumsal olarak sürekli büyüyen bu fatura nasıl azaltılabilir, neresinden tutulursa toparlanabilir diye bakmak gerekiyor. Bu açıdan bakmaya çalıştığımda, şahsen 1 Kasım seçimlerinin mutlaka zamanında yapılması, bunun öncelikle sağlanması ve herkesin buna çalışması gerektiğini düşünüyorum.
7 Haziran seçimlerinden sonra, çoğu kimse gibi, mutlaka koalisyon hükümeti kurulması gerektiğini, hem siyaseten hem ekonomik olarak Türkiye’nin geleceğini kurtarmanın büyük bir uzlaşmadan geçtiğini, söyleyip durduk.
Çok geniş tabana sahip sivil toplum kuruluşları da aynı fikirdeydi ve görüşlerini açık açık söylediler. Ancak bir süre sonra düğmeye basılmış gibi sustular...
Tablo çok açıkken, toplumsal uzlaşma ihtiyacı bu kadar büyükken, koalisyon çabaları başarılı olamadı. Çünkü Meclis Başkanlığı seçiminden başlayarak seçim tablosuna bakarak sahneye konan oyun başarılı oldu ve kişisel kaygılar nedeniyle ülkenin en çok ihtiyacı olan koalisyon formülü hayata geçirilemedi.
Daha sonra aniden Suruç katliamı ile başlayan bir dizi terör olayı devreye girdi. Cumartesi günkü Ankara katliamının ardından bu dönem yaşanan felaketler tek tek hatırlanmaya başladı. Sadece 7 Haziran’dan sonra yüzlerce, belki binlerce insan terör nedeniyle hayatını kaybetti. İşin kötü tarafı koalisyon yapılsa, bu ölümlerin tümü olmasa bile çoğunun önlenebileceğini, siyasi belirsizliğin terörü artıracağını da çoğu kimse söyledi. Yani katliamlar göz göre göre geldi.
Bunun ötesinde, başta da söylediğim, ölümlerden “başkasının ölümü” diye sevinen bir kesimin oluşmasını sağlayan ortam bilerek hazırlandı.
SIRADAN BİR ORTADOĞU ÜLKESİ DEĞİLİZ
7 Haziran’dan sonra yaşananları herkes gördü. Terör nedeniyle bazı seçim sandıkları için taşınma kararı verilip sonradan bunu tüm ülkeye yayma niyetleri, terörün olmadığı Erzincan örneğiyle de, çok açık görüldü.
Şahsen 1 Kasım seçimlerinin yapılmaması için, birilerinin ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını, 7 Haziran sonrası önlemeyi başardıkları, Türkiye’nin değişim ihtiyacının önüne geçmek için her şeyi yaptıklarını düşünüyorum.
Bu oyun artık çok sertleşti. Kişisel çıkarlar, Türkiye’nin önünü tıkayan güç kazanımlarını kaybetmemek için, birileri ülkeyi ateşe atabilecek noktaya gelmiş.
Bu nedenle de diyorum ki; 1 Kasım seçimleri sonuçları ne olursa olsun mutlaka yapılmalı.
Çıkacak sonuca göre yeniden “nizami bir siyasi oyun”a dönülmeli.
Sonuçlar ne çıkarsa çıksın, artık engellere prim verilmemeli, gerçekten ülkesini, insanını zerre kadar seven herkes uzlaşma için çalışmalı. Toplumsal uzlaşma sağlanmadan, çok açık ki; ülke her açıdan felakete gidecek, çok insan ölecek...
Türkiye, birilerinin istediği gibi; demokrasi ve insan haklarının olmadığı, otoriter yönetimlerle idare edilen, her gün basına saldırılan, insan hayatının bu kadar ucuz olduğu sıradan bir Ortadoğu ülkesi değil, bu hale getirmeye çalışanlara engel olmak zorundayız.
Paylaş