Yoga sağlıklı yaşam için bir öğreti mi, yoksa ibadet biçimi mi?
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Bu ay piyasada olan Atlas Dergisi’nde yayınlanan “Yoga Özel Dosyası” bir hayli ilgi çekmiş olacak ki Doğan Burda Dergi Grubu Ankara Bölge Temsilcisi olarak elektronik posta bombardımanına tutuldum. Sırf ben mi?
Derginin Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek başta olmak üzere tüm Atlas ekibi de bu elektronik postalardan nasibini aldı... Konu ise şuydu: Yoga röportajının yapıldığı kişiler Hinduizm, Budizm gibi dinlerin reklamını yaparcasına görüş ve görüntüler mi veriyordu? Gerçi Atlas’ın bu çalışma için böyle bir niyeti yoktu ve konuyu enine boyuna inceleyip okuyucusuna iletmişti ama bazı yanlış algılamalar olduğu da yadsınamaz bir gerçekti. Tepkiyi koyanların başında da Yoga Akademi’nin Ankara sorumlusu Özlem Karaöz geliyordu ve özetle şunları yazıyordu: “Atlas dergisinin bu ay ki sayısını aldım ve üzüntü duydum. Yoga felsefesi ile ilgili temel hatalar var. En temel konu olan Ahamkara, yani benlik örtüsü kavramı bile tamamen yanlış anlatılmış. Bu teknik ve içerik hatalarının çok ötesinde beni asıl rahatsız eden bir fotoğrafta insanlar gurularına ve tanrılarına tapınma töreni yapıyor olmaları. Bu resimdeki kişilere yoga öğrencisi denilmiş. Orası bir Hindu ibadethanesi ve orada yapılan şey ise tapınma ritüelidir. Biz Yoga Akademi olarak yıllardır yoga bir din değil, bir bilimdir savını toplumun beynine kazımaya çalışırken bunu görünce çok üzüldük.”
KARŞISINDAKİNİ ETKİLEMESİNİ BİLEN HOŞ BİR KADIN
Diğer okuyucu elektronik postaları da benzeri içerik taşıyordu. Yoga Akademi’nin Ankara sorumlusu Özlem Karaöz’ü yakından tanıdığım için önce telefona, sonra da randevu defterime sarıldım. Sonuçta da ahize ucunda başlayan sohbetimizi, yüz yüze konuşarak sürdürdük. Öncelikle, sizlere, Özlem’i anlatmalıyım. Sarışın, oldukça düzgün bir fiziğe sahip, konuşması ve beyniyle karşısındakini etkilemesini bilen hoş bir kadın. Dahası mühendis ve bilgisayar sektöründe firması olmasına karşın tüm enerjisini yoga’ya veren bir yogi... Bu güzel kadın uzun zamandan beri yoga’nın sağlıklı yaşam açısından bana iyi geleceğini söylüyor, ofisime kitaplar yolluyor, elektronik posta bombardımanına tutup, katılımcı olmamı istiyor. Bense et, balık gibi besinlerden uzak duran bir felsefenin ruh sağlığımı bozmasından endişe edip, bin bir bahaneler üreterek nazikçe reddediyorum.
ERKEKLER DİKKAT NEFESİNİZ KESİLEBİLİR
Bu arada hemen belirteyim, Akif Manaf’ın Yoga’da nefes ve enerji kontrolü tekniklerini içeren kitabını da zaman zaman inceleyip, okumaya çalışıyorum. Doğrusu 700 küsur sayfalık kitabın daha başlarında donmuş kalmış durumdayım ki iş yoğunluğundan yarısına bile geleceğimden emin değilim. Okuduğum kadarıyla söyleyeyim, nefes alıp verme teknikleri yabana atılır öneriler içermiyor. Sağlıklı yaşam açısından uyulması gereken kurallar var ki birkaçını denedim ve olumlu sonuçlar aldım. Ancak şunu da vurgulamam lazım ki nefesini düzene sokan erkeklerin hocası Özlem ise güzelliği karşısında nefesi kesilebilir. Şaka bir yana, tıp biliminin de önerdiği içeriklerle dolu bu kitap işinize çok yarayabilir. Gelelim esas konumuza... “Nefes alıp veren herkesin sağlıklı bir yaşam sürmek için yogaya ihtiyacı vardır” diyen Özlem, şikayet dolu konuşmasını sürdürüyor: “Yoga’yı şehir yaşamında normal yaşam süren insanların duş almak gibi günlük aktivitesi yapmaya çalışıyoruz. Müslüman bir ülkede her yerde yoga Hinduların namazıdır gibi cahil ifadelerle karşılaşıyoruz ve bu cehalet ile savaşıyoruz. Batıdaki insanlara yoga adını yem gibi kullanıp beyin yıkayan tarikat merkezleri var. Atlas Dergisi de bilmeden ya da yahlışlıkla onları desteklemiş oldu. Yine bazı sayfadaki resimlerde yoga yapan insanları toplumun dışında uçuk kişiler olarak gösteriyor. Zaten yoga ile ilgisi olmayan insanların çoğu yoga yapanların kafayı yemiş, toplum dışı insanlar olduğu kanısında. Bu resimler ne yazık ki bu kanıyı güçlendiren nitelikte. Kısacası bir yoga eğitmeni olarak çok üzüldüm. Sayenizde yoga’nın din değil bir bilim olduğunu anlatmak için çok daha fazla çalışmamız gerekecek.”
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI YENİ DİNİ HAREKETLER OLARAK GÖRÜYOR
Bu sohbetten sonra uzun bir araştırmaya girdim. Önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesine girip, konu hakkındaki görüşlerine göz attım. İlk etapta başkan Ali Bardakoğlu’nun bir çalışması gözüme çarptı. Türkiye’de hızla yayılan Hint ve Uzakdoğu kökenli reiki, transandantal meditasyon, ananda marga ve feng sui gibi akımları, “yeni dini hareketler” olarak tanımlıyordu. Bardakoğlu, Diyanet Dergisi’nde kaleme aldığı yazıda, reiki, yoga gibi akımların, Hint ağırlıklı Uzak Doğu felsefesinden ve dinsel öğretiden beslendiğinin altını çiziyor ve bu yöntemlerin modern insanın yalnızlığıyla ilişkilendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyordu. Ancak başka makaleler de yoga bu kavramların dışında tutulup, sadece Hinduizm ve Budizm’den beslenen akımlara veryansın ediliyordu. Doğru ya benim araştırmam gereken esas konu da ortaya çıkmıştı... Yoga sağlıklı yaşamak için bir öğreti mi, yoksa Hinduizm ve Budizm’den beslenen bir ibadet biçimi mi? Din alimlerinin bazılarına göre yoga, İslam’a aykırı görünüyor ama yoga yapan ve Müslüman olduğunu söyleyen büyük bir kesim de ortada bir ibadet ve din olayının olmadığını belirtiyordu.
İNSANLARIN BEYNİNİ YIKAYIP HİNDU VEYA BUDİST YAPIYORLAR
Bu bilgileri hafızama kazıyarak ilk etapta Yoga Akademi’nin kurucusu Akif Manaf’ın konu hakkındaki görüşlerine göz gezdirdim. Öncelikle orijinal Yoga Sistemi’nin, yani gerçek yoga’nın din olmaması konusundaki Diyanet’in görüşüne katılıyordu. Manaf’a göre Diyanet’in haklı olduğu çok önemli bir konu daha vardır ki kendisi de aynı görüşleri taşıdığını söylüyordu. Günümüzde birçok Hinduizm ve Budizm tarikatları batıya gelip, yoga adı altında misyonerlik faaliyetinde bulunuyorlardı. Asıl amaçları dini inançlarını yaymak olan bu tarikatlar yoga adı altında hareket ediyorlardı. İnsanları yoga yapmaya davet edip beyinlerini yıkayarak Hindu veya Budist yapmaya çalışıyorlardı. Hatta Türklere Hindu isimleri veriyorlar ve Müslümanları Hindu yaptık diye reklam yapıyorlardı. Sonra bu reklamı kullanarak zengin Hindulardan bağış toplayıp bu parayla Türkiye’de sözde yoga dernekleri açıyorlardı. İşin özeti gerçek yogacılar bile Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu gibi bu tarikatlardan şikayetçiydi.
İNSAN UZUN SÜRE YEMEDEN İÇMEDEN YAŞAYABİLİR Mİ?
Siz siz olun birazdan aktaracaklarıma iyi göz atın... Günümüzde birçok Hindu ve Budist tarikat kendini “yoga merkezi” olarak tanıtıyor. Bu tarikatlar yoga kelimesini bir yem gibi kullanarak masum insanları dogmatik bir tapınma sistemine sürüklüyor. Tarikatların gerçek faaliyeti ve amaçları ise “Yoga” adı altında saklanarak batıya doğru yayılmak. Bu nedenle de yemeden içmeden yaşayan insan figürlerini işleyen haberlere rastlayabiliyorsunuz. Örnek mi? Geçen gün neredeyse tüm medyada yer alan bir haberde olduğu gibi. Sözüm ona 83 yaşındaki bir Hintli, 70 yıldır yiyip içmeden yaşadığını iddia etmiş ve onun bu durumunu incelemeye alan doktorlar hastanede test çalışmasına başlamış. Sonraki günler bu laboratuar çalışmasının sonuçlarının ne olduğunu araştırmak için medyayı ve tüm internet dünyasını taradım, tek bir haber yok. Zaten olmasını da beklemiyordum. Sonucun ne çıkacağını sanıyordunuz ki! Adama 10 gün su ve yiyecek verme hastaneden cesedi çıkar. Belli ki bir tarikatın ilgi çekme manevrası. Tabii bu şarlatanlara geçit veren medya da suçlu ya, neyse...
Sonuç olarak, yoga yapıyoruz sanan masum kişiler, daha üst enerjilere uyumlanacakları söylenerek, Hindistan’daki tarikat aşramlarına götürülüyorlar. Bu aşramlarda Hinduizm’e geçiş törenleri düzenleniyor. İnanın bu kurbanlar din değiştirdiklerinin farkında bile değiller. Özetle, orijinal yoga sistemi sadece teorik bir bilim değil, aynı zamanda pratik yani uygulamalı bir bilim. Yoga Sistemi’nde herhangi bir lider ya da Tanrıya tapınma yok. Yoga ilmini öğrenen birey bütün dinlerin özünü kavrıyor. Yoga, hiçbir sınıf, inanç, renk, ırk, cinsiyet ve yaş ayrımı olmayan, tüm insanlığa açık olan kültürel ve spritüel bir bilgi dalı. O gün konuşmamda Özlem’e ısrarla vurguladığım şuydu: Yoga konusunda insanları bilgilendirildikçe, bu tip tarikatlar “Yoga“ adını kendi amaçları için araç olarak kullanamayacaklar. Sizin yapmanız gereken ise sesinizi daha iyi duyurmak. Bunun yanı sıra çok iddialı bazı söylemlerden de kaçının. Örneğin, insanlara et, tavuk, balık gibi canlıları yemeyin derken, bunun sebebini doğru açıklayın. Bu açıklamada da “O hayvanların da ruhu var, o yüzden yememek lazım” gibisinden öğretilere girerseniz, benim gibi birçok insan size şüpheyle bakar. Bunun yerine kolesterol, tansiyon, kilo gibi tıbbi açıklamalar getirirseniz, yani olayı ruhani boyuttan çıkarırsanız Hinduizm ve Budizm ile birlikte anılmaktan kurtulursunuz. Ayrıca yoga hareketlerinin insanın sağlıklı ve kaliteli yaşaması için çok önemli egzersizler bütünü olduğunu, modern insanın bu öğretiyi portföyüne aldığını iyi vurgulamanız lazım.