İki CEO’nun daveti aynı zaman dilimine ve mekana denk gelince Yalova’ya doğru yolculuk kaçınılmaz olmuştu.
Limak Turizm Genel Koordinatörü Kaan Kavaloğlu yeni açtıkları tarihi oteli görmem için haftalar öncesinden davetiye çıkarmış, bölge temsilciliği görevini üstlendiğim Doğan Burda Dergi Grubu’nun CEO’su Mehmet Yakup Yılmaz ise “Ağır hastalık dışında hiç bir mazereti kabul etmeyeceğim” diyerek şirketin 2011 projeleri toplantısı için tüm yöneticilerin biraraya gelmesini mecbur kılmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse de bu davetleri büyük bir zevkle kabul etmiştim. Zira gidilecek yer, Limak Turizm Grubu tarafından aslına uygun olarak inşa edilen ve ilk misafiri Mustafa Kemal Atatürk olan tarihi Limak Yalova Termal Butik Otel idi. Hem buram buram tarih kokan mekanı yakından görme fırsatı bulacak, hem de Ankara’nın serin havasından kurtulup, Yalova’nın sıcak sularına kavuşacaktım. Kara, deniz ve hava taşıtlarının hepsine binmek üzere Ankara’dan hareketle İstanbul üzerinden Yalova’ya ulaşırken güzel bir nostalji de yaşamıştım. Her ay üç dört defa İstanbul’a gitmeme karşılık arabalı vapura binmeyeli tam 26 yıl olmuştu. Uçaktan indiğim Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan karşılama yapan otomobil, Eskihisar’dan arabalı vapurla Yalova’ya ulaşırken tam 45 dakikamın deniz üzerinde geçmesini sağlamıştı. Tadını özlediğim karışık tost ile koklaya koklaya içtiğim çay ise bir başka keyif vermişti. Hele vapurun üst güvertesinde körfezin hafif esintili havasını ciğerlerime kadar çekmek çok iyi gelmişti. Gerçi Titanik filmindeki Leonardo Dicaprio gibi iki kolumu yana açıp, martıları seyre dalmak öksürük krizine girmeme neden olmuştu ama varsın olsun...
1931 YILINDA ATLANTİK’İ AŞIP GELDİLER
Vapurdan indikten 20 dakika sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün konuklarını ağırladığı otelin girişinde kendimi buldum. Tıpkı Atamız gibi terasında oturup yemek yemek, bahçesinde tavla oynamak, kuş seslerinin eksik olmadığı bahçesinde yürümek, şifa bulduğu termal suyun keyfini çıkarmak için hazırdım. Ancak öncelikle yapım tarihi 1905’e dayanan ama karşımda yepyeni duran oteli baştan sona gezmeliydim. Yapımından tam 25 yıl sonra, yani 1930’lu yıllarda yeniden elden geçirilen Büyük Otel’in ilk misafiri Atatürk olmuş. Bu ilkten sonra da Ulu Önder, fırsat buldukça bedenini ve ruhunu dinlendirmek için konaklamış, birçok konuğunu da burada ağırlamış. Limak’ın CEO’su Kaan Kavaloğlu’nun anlattığına göre, New York’tan uçarak Atlantik’i aşıp, İstanbul’a inen Amerikalı pilotları da 1 Ağustos 1931’de bu otelde ağırlamış. Özellikle ömrünün son aylarında bu otelde daha çok zaman geçirdiğini gururla anlatıyordu.
ALLAHTAN KENAN EVREN’İ DİNLEMEMİŞLER Atamızın ölümünün ardından otel bir süre daha hizmet vermeye devam etmiş. İsmet İnönü, Fevzi Çakmak da bu mekanın misafirleri arasında yer alırken, 1984’te ziyaret eden dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, iyice eskiyen otelin yıkılması talimatını vermiş. Allahtan emir yerine gelmemiş ama kaderine terk edilerek viraneye dönüşmüş. Bina için 2001 yılında Gazi Üniversitesi tarafından bir onarım projesi yapılmış ancak bir türlü uygulamaya sokulmamış. Gözden düşen, ilgiden yoksun kalan binalar da yavaş yavaş çürümeye başlamış. İki yıl önce ise kaderine terk edilip, harabeye dönüşen oteli yeniden eski günlerine döndürebilmek için Limak Holding devreye girmiş. Yüzlerce elemanı ve kasasından çıkan 20 milyon dolar parasıyla da oteli orijinaline uygun olarak restore etmiş. Açılış tarihini de anlamlı bir güne denk getirmiş. Atatürk’ün Termal ilçesini ziyaretinin yıldönümü olan 19 Ağustos’ta yeniden konuklarına kapılarını açmış.
1938’İN SON RAKAMI “8” NEDEN YATIK KULLANILMIŞ?
4 süit odadan oluşan “Cihannüma”yla birlikte toplam 48 odaya sahip olan otelin her bir köşesine yansıyan ince dokunuşlar hemen dikkatinizi çekiyor. Hattatların, Nakkaşların, mobilya ustalarının hünerli ellerinden çıkan işçiliği ise fark etmemenize imkan yok. Fark edilen bir başka unsur da 1881’den başlayıp 1938’de biten oda numaraları... Yani Atatürk’ün anısını yaşatmak için doğumuyla başlayıp, ölümüyle son bulan 57 yılın sıralaması. Dolayısıyla her oda numarasının bir hikayesi var. Örneğin ben 1905 numaralı odada kaldım ki bu Harbiye’den mezun olduğu yılı simgeliyor. Gerçi benim için tali de olsa ayrı bir özelliği var ki Galatasaray’ın doğum yılını işaret ediyor. Limak, 1938 numaralı odada ise çok hoş bir iş yapmış. Sondaki 8 rakamını yatık halde kullanarak sonsuzluk işaretine dönüştürmüş. Benim kaldığım hariç içinde müşteri olmayan ve çalışma arkadaşlarımın kaldığı birçok odayı daha gezip, gördüm. Odaların her biri Cumhuriyet döneminin renkleri ve dekorasyonuyla abartıya kaçmadan özenle döşenmiş. Üstelik en ufak ayrıntılar da düşünülmüş. Örneğin telefon ve avizelerin bile o dönemdekilerin aynısı olmasına gayret edilmiş.
TARİH MODERN DÜNYAYLA BU KADAR MI UYUMLU OLUR
Tarihin içinden kopup gelen bu ayrıntılar kadar modern dünyanın olmazsa olmazları da eksik edilmemiş. LCD ekran televizyonlar, kartlı sistemle açılabilen kapılar, her dereceye ayarlanabilen ısıtma sistemleri ve klimalar tarihi dokuyla uyumlu hale getirilmiş. Doğaldır ki tüm günümüzü otelin ana binasında ve odalarında geçirmedik. O enfes bahçenin ve dört bir tarafımızı saran Samanlı Dağları’nın temiz havasını da içimize çekerek çevreyi dolaştık. Bu arada binadan hiç çıkmadan binalar arası geçişi sağlayan cam piramidi kullanarak SPA merkezi ile termal havuzun bulunduğu binaya da geçiş yaptık. Odaların banyosunda da mevcut olan termal suyun kullanıldığı açık ve kapalı havuzlarda kulaç attık. Aramızdan bazıları SPA masajı, sauna, buhar banyosu, Türk hamamı keyfi yaparken ben dahil birçok kişi önce 40 derecelik kapalı havuza, sonra da 36 derecelik açık havuza akın ettik. İnanın dışarı da yağan yağmurun eşliğinde sıcak havuzda yüzmek bir harika. Görevlilerin dediğine göre kar yağarken termal havuzdan faydalanmak daha da keyifliymiş.
ONLARIN TURİZM BİLİNCİNİ DE ATATÜRK AÇACAK
Ertesi gün çevre gezilerine devam ettik. Birçok otel, pansiyon gibi konaklama yerlerinin düzensiz yapılaşmanın simgesi olarak faaliyet gösterdiği, yerel halkın turizm konusunda bilinçsiz olduğu ilk gözlemlerimiz oldu. Aslında Yalovalılar, termal turizm sayesinde dünyadaki pastadan çok büyük paralar alabilirler. Dünyada sağlık turizmi giderek önem kazanıyor. Bu gelişime paralel olarak termal bölgelerin de önemi giderek artıyor. Türkiye, sıcak su yönünden zengin bir ülke... Özellikle Doğu ve Güneydoğu ciddi potansiyele sahip. Ancak gel gör ki Türkiye’nin yaklaşık 22 milyar dolarlık yıllık turizm gelirlerinde termal turizmin payı yüzde bir oranını bile aşmıyor. Örneğin Avrupa Birliği ülkeleri bu sektörden yılda 40 milyar dolar kazanıyor. Türkiye Jeotermal Derneği’nin verilerine göre Almanya ve Macaristan’a termal turizm amaçlı giden turist sayısı 10 milyon. Bu rakam Rusya’da 8, Fransa’da 1 milyona yakın. Kaynak zenginliği açısından dünyada ilk 7 ülke arasında olan Türkiye’nin ise esamesi okunmuyor. İşte bu nedenle termal su kaynaklarının ticari saha haline dönüşebilmesi için Limak Otel gibi yatırımların önemi büyük.
ANKARALI YATIRIMCILAR TERMALDE DE BİR ADIM ÖNDE
Başta Ankaralı yatırımcılar bu potansiyelin farkına varmış olacak ki ülkemizin dört bir tarafına termal yatırımlar yapıyor. Örneğin Limak’ın yanı sıra Ankaralı Kaya Grubu İzmir’de Kaya Termal Otel’i hizmete açtı. Keza Erol Özel’in önderliğindeki Erva Grubu Kütahya’da Tütav Termal Tesisi’ni devreye sokmuştu. Ancak terzi kendi söküğünü dikemezmiş misali Başkentli yatırımcılar halen Ayaş, Kızılcahamam, Haymana, Çubuk gibi ilçelerdeki termal zenginliğin tam anlamıyla farkında değil. Kızılcahamam’daki Patalya ve Asya otellerdeki başarı ise yeterli değil. Bu arada Ankara ve Kırşehir’de iki ayrı gruba ait termal otel inşasının halen sürdüğünü ilave edeyim. Sonuç olarak turizm konusunda belli bir aşamaya gelen Limak’ın sahipleri Nihat Özdemir ve Sezai Bacaksız prestij amaçlı bu projeyle hem tarihi canlandırdılar, hem de turizmde yeni bir kanal açmanın öncüleri oldular. Tüm ülkeye de para kazanma hırsı olmadan sosyal sorumluluk projesi için taşın altına el koymanın ne demek olduğunu gösterdiler. Konaklama ücretini karşılamakta güçlük çekenler için bir önerim de olacak. Binayı bir müze gibi ziyaret edebilir, isterseniz de kafesinde bir şeyler yudumlayıp, yemek yiyebilirsiniz. Sizlere Türkiye’nin ilk termal butik oteli Limak Termal Butik’te konaklamasanız bile önünden geçerken içeri girip Cumhuriyet döneminin asaletini hissetmenizi öneriyorum.