Paylaş
Dişinizi iki ay daha sıkın, haftalardır mahrum kaldığınız sosyal hayat birçok sürprizle ayağınıza gelecek. Hem de öyle bir gelecek ki bir ay boyunca her akşam eve bile girmek istemeyeceksiniz. Daha da merakta bırakmadan konuyu aktarayım.
Bizleri 8 Haziran’da başlayıp, Temmuz ayının başında bitecek önemli bir festival bekliyor. Öyle bir festival ki her gününüzü, hatta her saatinizi dolu dolu yaşayacağınız etkinliklerle dolu... Dünyada marka kent olan birçok şehirde gördüğümüz alışveriş festivallerinin bir benzeri Ankara’da gerçekleşiyor. Üç hafta sürecek Shopping Fest ile şehrin dört bir yanında yer alan alışveriş merkezleri ile caddeler ve yüzlerce mağaza etkinliklerin merkezi olacak.
Ankara Shopping Fest kapsamında kenti baştanbaşa saracak şaşırtıcı indirimlere, konserler, büyük çekilişler, sokak etkinlikleri, görkemli ışık gösterileri eşlik edecek. Alışveriş merkezlerinin gece geç saatlere kadar açık olacağı Ankara Shopping Fest kapsamında, her hafta sonu iki AVM dönüşümlü olarak, gece geç saatlere kadar alışveriş tutkunlarının hizmetinde olacak.
BU FESTİVALLE HERKES KAZANACAK
Sokak şenlikleri, konserler, çekilişler, kültür sanat performansları, gösteriler, çocuklara özel etkinlikler, partiler, yarışmalar, moda gösterileri ve defileler Ankara’yı karnaval şehri haline getirecek. Ayrıca Shopping Fest, sürpriz isimlerin yer alacağı çok büyük bir konserle açılacak. Yüzlerce yerli ve yabancı markanın Ankara’da baştanbaşa bir alışveriş rüzgârı estireceği festival kapsamında yapılan alışverişlerde gerçekleştirilecek çekilişlerle, yüzlerce alışverişçi büyük sürpriz hediyelerin de sahibi olacak.
GELENEKSEL ANKARA ÇARŞILARI DA UNUTULMADI
Bu festival gelenekselliğinden ödün vermeyen, bulunduğu mekanın tarihi dokusuna tam uyum gösteren yerleri de kapsayacak. Bu yerlerin en başında da bakır ustalarının zanaatlarını gerçekleştirdikleri atölyeler ve antika eşyalar satan dükkanların yer aldığı tarihi Ankara Kalesi geliyor. Biliyorsunuz, hemen hemen her türlü takı ile aksesuarın ve kişiye özel tasarım ürünlerinin yanı sıra antika ev eşyalarının satıldığı Kale, yıllardan beri canlandırılmaya çalışılıyordu. Bu olanaktan Pirinç Han, Koyun Pazarı Yokuşu gibi özel mekanlarda nasiplenecek.
ANKARA ALIŞVERİŞ CENNETİ OLACAK
Geleneksel alışveriş çarşılarının yanı sıra, konuklarına ultra modern alanlarda dünyaca ünlü markaların kreasyonlarını sunan AVM’ler gibi özel butikler de furyaya dahil olacak. Bugün 33 alışveriş merkezi’nin bulunduğu Ankara, kişi başına düşen alışveriş alanı açısından pek çok Avrupa ülkesini geride bırakıyor. Ziyaretçilerine alışverişin yanı sıra eğlence, spor, sinema, kültür, sanat gibi imkanlar da sunan alışveriş merkezleri Türkler için bir “Yaşam Alanı” anlamına geliyor.
YEME İÇME VE EĞLENCE MEKANLARI DA PAY ALACAK
Festival rüzgarından Ankara’nın sosyal ve ticari hayatında önemli bir yere sahip olan kafeler, restoranlar, eğlence mekanları da faydalanacak. Filistin Caddesi, Park Caddesi, Tunalı Hilmi Caddesi, Kızılay, Ulus, Arjantin Caddesi, 7’nci Cadde, Çukurambar gibi arterlerde düzenlenecek etkinliklerden yeme içme mekanlarının büyük yarar sağlaması yadsınamaz bir gerçek. Bu etkinliğe Ankara’nın her kategorideki oteli de eşlik edecek. Özel fiyatlar ve programlarla Anadolu’nun dört bir tarafından gelecek katılımcılara sürprizlere hazırlanan oteller, yurt dışından gelecekler için de ucu Akdeniz ile Ege’ye kadar uzanacak paket programlar sunacak.
ULAŞILABİLİR ANKARA BÜYÜK AVANTAJ
Kent içi ulaşımda yönetimsel zafiyetler yaşasa da son yıllarda Başkent Ankara, ulaşım seçenekleri ve kalitesi ile hem şehirlerarası hem de ülkelerarası en rahat, en kolay ulaşılabilen kentlerden biri haline geldi. Uluslararası standartlardaki havalimanı, Yüksek Hızlı Trenleri ve karayolu ulaşımındaki kavşak olma özelliği ile Ankara en rahat ulaşılabilen kentler arasında. Örneğin Esenboğa Havalimanı, 24’ü yurt dışı olmak üzere 100’e yakın noktaya direkt seferlerle bağlanıyor.
Bir başka ulaşım tercihiyle Ankara, ülkenin iki büyük kenti Eskişehir ve Konya’ya yüksek hızlı trenle bağlanıyor. Ayrıca halen yapımı devam eden yüksek hızlı tren projesi ile Ankara çok yakında Manisa ve İzmir’e de bağlanmış olacak. Kısacası denizyolu hariç, diğer tüm ulaşım araçlarıyla Türkiye’de neredeyse bütün yollar başkent Ankara’ya çıkıyor...
Her şey planlandığı gibi giderse Shopping Fest, Başkent ekonomisine de büyük kazanımlar getirecek. Valiliğin, Büyükşehir Belediyesinin ve Ankara Ticaret Odası’nın ortaklaşa yürüttüğü festival organizasyonu için büyük de bir tanıtım atağına geçilecek. Bırakın Türkiye’yi, tüm dünyayı kapsayacak tanıtım organizasyonu için kurulan komite, Vali Alâaddin Yüksel ile ATO Başkanı Salih Bezci önderliğinde şimdilerde düzenli aralıklarla toplantılar yapıyor.
ERSOY’A CEVAP VERMEK FARZ OLDU
Necdet Ersoy isimli bir okuyucu önce bana, daha sonrada okur temsilcisine yolladığı iletide bir şikâyetini dile getirmiş. Bazı satırlarını aynen aktarıyorum, sonra da cevabını vereceğim:
“Uğur Mumcu Caddesi üzerinde sizin de çok iyi bildiğiniz bir otel inşaatı var. Yıllardır Ankara’nın ve özellikle Çankaya’nın başına bela olmuş, yarattığı çevre kirliliği, çökmeye ramak kalmış kule vincinin yarattığı hayati tehlike ile, fare yuvası haline gelmiş şantiyesi ile gerçek bir yüz karası. Siz 28 Kasım 2010 tarihinde bu inşaatın sahibi firmaya sütunlarınızı açarak yarım sayfalık bir reklam ve savunma imkanı sağladınız ve işin peşini bıraktınız. Sizi de kamuoyunu da uyutmuştu aklı sıra. Şimdi size düşen Hürriyet gibi bir gazetenin yarım sayfasını armağan ettiğiniz bu firmadan kamuoyu adına hesap sormaktır. Bekliyoruz.”
ATLADIĞI BİRŞEY VAR Kİ UNUTTU DA VİNCİ
Bu otel inşaatının yıllardır sürmesinden dolayı Ankara’ya zarar verdiğini ilk yazan kişilerden biri benim. “Unuttu da Vinci” ya da “Ankara bu hazin tabloyu hiç hak etmedi” başlıklarıyla sorunu hem Hürriyet Gazetesi’ndeki köşemde, hem de Tempo Dergisi’nde defalarca yazdım. Sadece okurun bahsettiği oteli değil, yıllardır iskelet halinde kalan Çankaya’daki otel inşaatını da, AOÇ’deki Marmara Oteli inşaatını da, Sögütözü semtindeki demir yığınını da aktardım. Ayrıca fikri takip ilkesinden hareketle bu yapılarla ilgili her yeni gelişmeyi sayfalara taşıdım. Tıpkı son olarak Hattat Oteli’nin icradan satılık haberini yansıtmam gibi.
Okuyucunun atladığı bir konu var ki eleştirdiğim, hatalarını gündeme getirdiğim kişilerin de söz hakkı olmalı ki, bunu kullandırdım. Tüm okuyucular merak ettikleri otel inşaatının dününü, bugününü ve yarını sadece eleştiri yazılarından değil, sahibinin ağzından çıkan sözlerden de öğrendiler. Yani ilk ağızdan... Bizlerin işi gazeteci olarak konuyu her yönüyle araştırıp, okuyucuya aktarmak. Hesap sorma işi ise bizlerin değil, kamu görevlilerinin sorumluluğunda.
Son olarak, eleştiri getiren okuyucuya bir mesajım daha olacak. Belli ki sayfalarıma taşıdığım köşe yazısının öncesini ve sonrasını okumamışsınız. Bu arada bilmelisiniz ki bu köşe her zaman objektif bakış açısıyla şekillenecek. Sanıyorum 5 Aralık 2010 tarihli köşe yazım size en güzel cevap olacaktır. Özetleyerek veriyorum:
ŞEHRİN SİLUETİNİ BOZAN UCUBELER
“Geçen hafta köşemde Ahmet Hattat’a ait Gaziosmanpaşa semtindeki otelin geçmişini ve geleceğini yazdım ya, günlerdir elektronik postaların, telefonla aramaların ve yüz yüze görüşmelerin sonu gelmedi. Kimi, merak ettikleri bu binanın hikâyesini köşemden okudukları için teşekkür etti, kimi eklentilerde bulundu, kimi de eleştirel bir yaklaşımla inşaatın çevresine verdiği zararları aktardı.
Otel binasının çevresindeki yerleşimlerde oturan komşuları da bir hayli sıkıntılıydı... Mezbeleliğe dönüşen inşaattan dolayı doğru dürüst bir kaldırımları bile olmadığını, çatıdaki vinç ile camların bakımsızlıktan dolayı tepelerine düşme korkusuyla yaşadıklarını, fare ve böcek istilasından bizar olduklarını filan anlattılar. ‘Çare ne?’ diye sorduğum zaman ise sadece yetkililerin konuya el atmasını istediler.
Bu hafta gelmek istediğim konu ise Hattat oteli değil, yapımı yılan hikayesine dönen başka otel yatırımları... İki büyük otel yatırımı daha var ki biri yaklaşık 26, diğeri 30 yıldır kaderine terk edilmiş durumda şehrin siluetini bozuyor. Eminim birçok Ankaralı savaştan çıkmışçasına metruk duran bu yatırımların da hikâyesini merak ediyordur.”
Arzu edenler internetten girip, konuyla alakalı eski köşe yazılarımı okuyabilir.
Paylaş