İnsanlar, birbiriyle ilişkide bulunduğu sürece var olur Ankara’da... Zira bozkırdan başka manzarası bulunmayan şehirde, insanların dönüp bakacakları yer yine birbirinin yüzüdür.
Bir de yaşam alanı olarak seçtikleri mekânlar. Her ne kadar büyük gri binalar ile onların arasında gidip gelen koyu renk elbiseli ve deri çantalı resmi insanlar göze çarpsa da, Ankara, Türkiye panoramasını en iyi koklayacağınız şehirdir. Aslında mevsime göre değişen bir renk paletinin kapladığı gökyüzünün altındaki gri binaların içinde bambaşka bir yaşam saklıdır. Mekânların içine girdikçe dingin mavilerin arasında neşeli pembeler, siklamenler, turuncular kendilerine yer açar ve yaşanılan yeri modern resim tuvaline çevirir. Hele, gökyüzünü birbirinden görkemli granit bulutlar kaplamaya görsün, ürkek renkler nazlanarak hemen ortaya çıkar. Hal böyle olunca da, iç mekânlarda yaratılan bu cıvıl cıvıl yaşama, restoran, kafe ve eğlence sektörü de kayıtsız kalmadığını gösterir. Dünyadaki son gelişmeler, yenilikler ve trendler gecikmeden bünyelerinde yerini alır. Bizlere ise sosyalleşmek adına aralarından birini seçmek kalır. O zaman da, ülkemizin en kültürlü, en keyifli, en eğlenceli ve en zevkli insanlarının arasında olduğunuzu anlarsınız. BAHÇE VE KAPI ÖNLERİ İÇERİDEN DAHA KALABALIK Kış mevsiminin soğuk yüzünü iyiden iyiye hissettirdiği bu günlerde Ankara’nın gidilebilecek özel bölgelerini ve mekânlarını satırlara dökmeye karar verdim. Ancak işletmenin sağladığı keyif ve lezzet ortamının yanı sıra sigara yasağı karşısında geliştirdiği yöntemleri de kriterlerimin arasına koydum. Malumunuz, dumansız hava sahasına geçildikten sonra kapalı alanlarda sigara içmek yasak. Şahsi fikrime göre de bu karar, hem sigara tüketenler, hem de pasif içiciler için çok iyi bir uygulama. Ancak tek bir noktada itirazım var ki, alınan ve katı bir şekilde uygulanan bu karar işletme sahipleri ile tiryakilere hiçbir açık kapı bırakmıyor. Başta Almanya ve İspanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde gerçekleşen uygulama gibi bu mamulleri tüketen müşteriler için özel bölümler yapılabilir ve tecrit edilerek dumanlı bir ortama da imkan sağlanabilir. Bu şekilde de içmeyenler kadar içenlerin de hakları korunabilir. Dikkat ettiniz mi, bilemiyorum ama bu günlerde yeme-içme ve eğlence mekânlarının kapı önü ile bahçeleri içerisinden daha kalabalık. Üstelik domuz gribi başta olmak üzere mevsimsel hastalıkların kol gezdiği bir mevsimde... Millet sigara içme uğruna tir tir titreyerek dışarıda bloke olmayı göze alıyor; Şanslı olanlar, ısıtıcılarla donatılmış mekanın dış bölümlerinde bir masa bulup, elleri titreyerek yemeğini yiyor, içeceğinden yudumluyor ve sigarasını tüttürüyor. Çoğunluğu ise ısıtıcılara ve dağıtılan şallara rağmen donarak, otobüs durağında bekleyen vatandaşlar gibi kapı önüne ayakta dikiliyor. Hatta içerideki masasından sigara içmek için dışarı gidip gelenlerin ring seferleri sayılamayacak rakamlara ulaşıyor. Bir sıcak, bir soğuk derken de ertesi gün yatak döşek yatan yatana. TERMİNOLOJİYE GİREN UYDURMA SÖZCÜK SMIRTING VE KAPI ÖNÜ SOSYALLEŞME Diyeceksiniz ki, “Bu eziyete katlanana kadar sigara içmeyi bıraksalar ya!” Buna verilen cevap ise dünden hazır. “Bekâra karı boşamak kolay. Tiryakilikten kurtulmak o kadar da kolay değil.” Anlaşılan O ki bu tartışmalar ve kapı önü sosyalleşmeler daha çok süreceğe benzer. Bu arada sigara içenlerin özgürlük alanı daraldıkça, bu kapı önü muhabbetler de yeni bir modaya yol açtı. Hatta terminolojiye uydurma bir sözcük de dahil oldu. “Smirting”... Yani smoking ile flirting’in bir arada kullanıldığı bir tanımlama. Kapı önünde sigaradan doğan insan ilişkileri Smirting olarak adlandırılıyor. Yeni dostluklara ve ilişkilere zemin hazırlayan bu akım yüzünden içmeyenler bile sigaraya başlıyor, ya da en azından içer gibi görünüyor. Bu şartlar altında da yapılması gerekenin mekânının yasak olmayan bir bölgesinde sigara içmeye de olanak sağlayan işletmelerin listesini çıkarmak olduğunu fark ettim. Evde oturmaktansa dışarı çıkma fikrinin ağır bastığı akşamlara denk geldiğinizde rüzgâra tutulmuş bir yaprak gibi oradan oraya savrulmak yerine, hedefli gidebilmeniz için işte naçizane önerilerim. Birazdan sıralayacağım işletmelerin kimi, müşterileriyle ilk kez buluşuyor, kimi de alışıla gelmiş dekor ve mönüsünü yenileyip, rekabette “Ben de varım” diyor. KIŞ GECELERİNE EV SAHİPLİĞİ YAPACAK MEKANLAR Birbiri ardına açılan alışveriş merkezleri Ankara’da sosyal yaşamı kapalı alandaki kafe ve restoranlarına kaydırırken bir baktık ki, Başkentin gözde caddeleri silkelenip kendine geldi. Birkaç yıl öncesine kadar kendi halinde bir sokakken büyük değişime uğrayan Filistin Caddesi ile Park Caddesi birbiri ardına açılan mekânlarıyla adeta sosyal yaşamın merkezi konumuna geçti. Arjantin Caddesi’nden bayrağı devralan Filistin Caddesi’nde öncülüğü Home Store ile Big Chefs yaparken her gün yeni bir işletme müşterilerine “Merhaba” diyor. İstanbullu The House Cafe, Tribeca ve Kitchenette gibi markalar, Ankaralı girişimcilerin yarattığı Kuki, Meet ve Eat’n Joy gibi işletmelerle yarışıyor. Cadde. tüm bu mekânları doyuracak potansiyele sahip mi derken bakıyorum yeni yerler daha açılıyor ve bölgenin daha önceki sakinleri konsept ve dekorasyonlarını değiştirmeye çalışıyor.. Filistin Caddesi’ne gelen bu hareketlilik bitişik cadde ve sokakları da etkisine alıyor. Artık ünü tüm Türkiye’ye yayılan Trilye Restoran da balık ve meze keyfi, Köşebaşı Restoran’da kebapların lezzeti, Makkarna Restoran’da İtalyanları bile kıskandıracak pizza ve ravioli mönüsü, Palet ile Funda pastanelerindeki parmakları yalatacak pasta çeşitleri aklıma ilk gelenler. Nenehatun Caddesi’ndeki Göksu Restoran, Park Fora ile Agora balık evleri ise favori listemin diğer unsurları. Canlı müzik performanslarıyla Şömine, Shake ve özellikle de Perşembe geceleri Alpay’lı gecelere başlayan Satsuma çok keyifli. Sheraton Otel’in Copper Clup’ı ile Hilton Otel’in Murphy’s’i bu yıl da çok gözde. LEZZET DURAKLARINDA KISA BİR GEZİNTİ Bu arada sizlere ufak tefek önerilerde de bulunayım. The House Cafe’nin kıymalı pizzası ve Pazar brunchları, Kuki’nin kokteyl ve pastaları, Home Store ve Eat’n Joy‘un Ankara manzaralı terasları, Big Chefs’in kavurmalı pizzası ve kahvaltıları çok güzel. Arjantin Caddesi ise her ne kadar eski popüler günlerini geride bıraksa da, Budakaltı ile Cafemiz cazibe merkezi olma özelliklerini sürdürüyorlar. Tıpkı, hemen bitişik caddesindeki balık restoranı Yosun, kulakların pasını silen Ankara Jazz Club ve yeme-içme ile eğlenceyi bir arada sunmayı başaran Hok’s gibi. Yemekleri kadar yarattığı eğlence ortamıyla da taverna geleneğini sürdüren Çevre sokaktaki Trelos, caz müziği eşliğinde yemek sunan Fige, Ugur Mumcu Caddesi’nde klasikleşen Wok ile Aktar Sokakta suşideki liderliğini pekiştiren Sushico’yu da unutmamak gerek. TUNALI HİLMİ, ORAN VE BESTEKAR’I YAZMADAN OLMAZ! Kuğulu Park haricinde göze hoş gelebilecek güzel bir manzarası kalmasa da Ankaralıların vakit geçirmekten en çok hoşlandıkları caddelerden biri de şüphesiz Tunalı Hilmi. Cadde üzerindeki çok sayıda kafe ve restoran, yemeğinizi yerken keyifli dakikalar geçirmenizi de sağlıyor. Modayı yakından takip eden genç kuşağın da alışveriş için en çok tercih ettiği yerlerden birisi. Cadde üzerinde yapılan dinlendirici bir yürüyüşün ardından da Kuğulu Park’ta verilen mola, birçok Ankaralının vazgeçilmezleri arasında. Paper Moon’da İtalyan mönüsü, Balıkçıköy’de mezeler, Cambo Köfte’de ise köfte ve döner başta olmak üzere et ürünleri çok lezzetli. C’viz, Gloria Jean’s kafeler ise dumanlı ve dumansız hava sahası için ideal. Bestekar Sokak’ın yaklaşık 300 metrelik bölümünde, hemen hemen her tür eğlenceye hitap eden, birbiriyle iç içe geçmiş 20’nin üzerinde mekan bulunuyor. Sokağın ilklerinden olan Hayyami Şarap Evi, Twister, Yer Fıstığı ve Edge ise yazlık bahçelerinde sokağın hareketinden uzak kalmak istemeyen ve biralarını yudumlayan gençleri bir araya getiriyor. Özellikle Panora Alışveriş Merkezi’nin açılmasıyla beraber Oran semtine bir canlılık geldi. Branca, Num Num, Zıkkım gibi kafe restoranlar çok rağbet görüyor. Oran’daki Kalbur Balık Restoran balık ürünleriyle Ankara’daki öncülüğünü sürdürürken, Yıldız’daki Balık Pişirme Evi her gün 5 katını birden doldurmasını biliyor. ÇAYYOLU PARK CADDESİYLE BİR BAŞKA GÜZEL Sadece eğlence ve yeme içme mekanlarının yer aldığı Park Caddesi, şehir merkezinde toplanan dinamizme alternatif olmayı başarmış görünüyor. Restorandan kafeye, gece kulübünden puba kadar geniş bir yelpazede mekânların bulunduğu Park Caddesi’nde her türlü zevke göre bir işletme bulmak mümkün. Caddenin gözde yerleri arasında Wall, Butcha, Tike, Quick China, Las Chicas, Taps, Escape ve Lagos akla ilk gelen isimler. Wall’daki keyifli ortam ve fizyon mutfağı, Butcha da et mamulleri sizi mest edebilir. “Unutulmuş lezzetlerin ve melodilerin buluştuğu yer” sloganıyla hizmete giren Dacha Cafe-Bistro da Borch Çorbası bir hayli iddialı. Merkez konumunu her geçen gün pekiştiren Park Caddesi’nin komşu cadde ve sokaklarında lezzet ile keyif durakları bir hayli fazla. Minasera Alışveriş Merkezi’ndeki restoranlar ağız tadınız, en üst kattaki D’blyu ise eğlence için hoş bir çekim merkezi. Keza Mesa Salata canlı müzik performansında liderliği kimseye kaptırmıyor. Brunch için Marmelatte ve Leda, et yemekleri için Çayyolu Alaçatı Caddesi’ndeki Barbecue Kebap, Balık için Bilkent Fish House ve Sadoby aklıma ilk gelen yerler. Sayfa sınırlı olduğu için Ankara Kalesi, Sakarya Caddesi, Çukurambar, Gölbaşı gibi özel yerleri ve içindeki mekanları ise gelecek hafta aktaracağım.