Paylaş
Üniversiteler, kamu binaları, iş merkezleri, alıveriş merkezleri, konutlar, oteller derken de cadde ve sokaklarında trafik yükü her geçen gün artıyor. Bildiğim kadarıyla da sırf bu yol üzerindeki Alışveriş Merkezi sayısı yılsonunda 21 rakamını bulacakmış.
Kendimce basit bir hesap yaptım. Şehir merkeziyle irtibatı sağlayan bu yol üzerinde tam beş üniversite var. Öğrenci ve öğretim görevlisi sayısı 100 bin sayısını bulan Hacettepe ve ODTÜ’nün bile bulvara getirdiği yük inanılmaz boyutta. Buna Başkent, Atılım ve Ufuk Üniversitelerinin yükünü de ilave ederseniz sayı iki katına çıkıyor. Alışveriş Merkezleri’nde çalışanların ve ziyaretçilerin trafiğe getirdiği yükü de hesaba katınca sayı daha da yükseliyor. Zira Armada, Cepa, Kentpark, Gordion gibi AVM’lerin her birine gün yedi bin araç giriş yaptığını düşünün, bulvarı kullanan toplam araç sayısı inanılmaz bir rakama ulaşıyor.
Bölgedeki kamu ve özel sektör çalışanlarının, Sögütözü, Eryaman, Sincan, Ümitköy, Bilkent, Beysukent gibi semtlerde evi olanların nüfusunu dile getirmiyorum bile. Kısacası bu yolu her gün binlerce özel oto ile belediye otobüsleri, dolmuşlar ve servis araçları kullanıyor. Banliyö hattının ulaşıma sağladığı katkı ise çok az.
Ve hal böyleyken 17 yıldır metro için bir metrelik ray döşeyemeyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek çıkıp ne söylüyor? “Öncelik Keçiören ve Sincan hattında, Ümitköy en son yapılacak...” Acı olanı ise Belediyenin bu işi beceremeyeceğini anladığı için metro yatırımını üstlenen Ulaştırma Bakanlığı da aynı söylemi kullanıyor.
YERİN ALTI GİBİ ÜSTÜNDE DE DURUM KÖTÜ
Keçiören, Sincan metrosu da elbette yapılmalı ve vatandaşın hizmetine sunulmalı ama beyler, elinizi şakağınıza koyun ve düşünün; Sınırları içinde üniversitesi olmayan, doğru dürüst kamu binası bulunmayan, AVM’den yana fakir Keçiören’in mi metroya daha çok ihtiyacı var, yoksa haddinden fazla trafiğe maruz kalan Eskişehir Yolu’nun mu? İnanın metro yapılsa binlerce araç şehir merkezine giriş-çıkış yapmayacak, insanlar medeni bir şekilde yer altını kullanarak gideceği yere gidecek.
Bu haftaki köşe yazıma yeraltıyla girdim ama esas bahsetmek istediğim konu yerin üstüyle ilgili. Zira Eskişehir Yolu’nda yerin üstü de en az altı kadar sorunlu. Nasıl mı? Anlatayım. 2000 yılı başlarında, Milli Savunma Bakanlığı tarafından belediyelere gönderilen bir yazı bölgedeki yerleşimi işin içinden çıkılamaz bir hale soktu. Bu yazıda Güvercinlik ve Etimesgut Havaalanları mania planları gündeme getirildi ve Çankaya, Yenimahalle ve Etimesgut Belediyelerinden mevzuata aykırı yapılaşmaların durdurulması istendi. Zira Mania Planında, Güvercinlik Havaalanı’nın yüksekliği 925 metre olduğu göz önüne alınarak civar binaların yüksekliğinin deniz seviyesinden 925 metreden yüksek olmayacağı belirtildi. Gerçi bu rakam önce 950, sonra da 1040’a çıktı ama bu ikaz beraberin de neyi mi getirdi?
KOMŞUSU 35 KATLI AMA 16 KATA BİLE ZOR ÇIKTI
Temel kazısı yapılmış ya da inşaatı yeni bitmiş çok katlı binaların durdurulmasını ve ruhsat sorunu yaşamasını... Yaklaşık 16 kattan fazla bütün binalara yasak gelirken de 2000 yılından önce yapılmış 30 hatta 35 katlı birçok bina bu karardan etkilenmedi. Örneğin Eskişehir Yolu üzerindeki TOBB’un 35’şer katlı ikiz kuleleri, Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın 25 katlı binası, Halk Bankası’nın 29 katlı Genel Müdürlük Merkezi, Tepe İnşaat’ın 22 katlı Tepeprime AVS’si ile Armada AVM bu kararın dışında tutuldu. Buna karşılık Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın 23 kat olarak tasarladığı yeni binası ancak 16 katlık yüksekliğe inerek imar izni koparabildi. İşin komik tarafı 35 katlı TOBB binasının tam karşısında olmasına rağmen.
Gelelim Uçuş Hattı(Mania) Güvenliği sorunundan etkilenen başka yatırımlara. Dikkat etmişsinizdir, bulvarın her iki tarafında da dev binalar yükseliyor ve hepsi bu mevzuattan dolayı ruhsat sorunu yaşıyor. Örneğin bu yaz faaliyete geçecek olan JW Marriott Otel, TOKİ binaları ve diğer bakanlık binaları. Hepsi projelendirilirken ve yapılırken böyle bir sorundan habersiz yanındaki ve karşısındaki örneklere bakarak yapılarını tamamladılar ama şimdi büyük sorun yaşıyorlar.
2000 YILINDAN SONRA YAPILANLARA YASAK
Ankara Nazım İmar Planı incelendiğinde Eskişehir-Bursa-Antalya-İzmir çıkışlarının olduğu bulvarın şehrin prestijli gelişiminin planlandığı, uygulamanın bu yönde geliştiği ve Söğütözü mevkiinin de ulaşım ağı ile birlikte yeni bir ana merkez olduğu görülüyor.
Yapılan İmar Planlanın da inşaat emsali arsa büyüklüğüne göre verilmişti. Yapı yüksekliği kriteri maksimum serbest olarak belirtilmişti ki, halende revize edilen mevzi imar planı çalışmalarında da aynı uygulama devam ediyor. Yani inşaatlar başlarken her hangi bir yapı yüksekliği sınırlaması getirilmemişti.
Uygulama İmar Planları, Güvercinlik Askeri Hava Alanı “Mania Planı” ile birlikte incelendiğinde ise sorunun birçok yerde yapay olarak aşıldığı görülüyor. Söğütözü bölgesinden başlayarak Eskişehir yönüne doğru halihazırdaki mania durumu incelendiğinde; yapıların hemen hepsinin belirlenen mania planını aştığı, sorunun gölgeleme prensibine göre çözülmeye çalışıldığı anlaşılıyor. İmar planı ile mania planı çakıştırılarak inceleme yapıldığında ise 2000 yılı öncesinde mania planı içerisinde yapılan tüm yapılar için böyle bir kriter uygulamasının yapılmadığı ortaya çıkıyor.
TEPEMİZDE TECRÜBESİZ PİLOTLAR GEZİYOR
Gelelim konunun çözümüne. Ya bu mevzuatı değiştirmek gerekiyor, ya da daha önce izin verilen bütün binaların fazla katlarının yıkılması... İkinci şıkkın hayata geçmesi ise neredeyse imkansız. Zira bina ruhsatı olan ve gerekli izinleri almış bu binalara değil yıkım uygulamak, dokunmak bile yasadışı bir uygulamaya yol açabilir. Aslında yapılması gereken çok basit. Mevzuat günümüz koşullarına göre uyarlanacak veya şimdilerde şehir merkezinde kalan Güvercinlik- Etimesgut Havalimanlarını şehir dışına taşınacak. Bu şekilde bölgede bulunan binlerce konut ve işyerinde yaşayan insanlar kendini daha güvende hissedebilir. Zira bu havalimanlarının ana işlevlerinden biri de pilot yetiştirmek. Yani her gün tepemizde eğitim alan tecrübesiz havacılar dolaşıyor.
Geçmiş yıllarda büyük görevler yapmış bu askeri tesislerin dünden bugüne hikayesini de kısaca vereyim. Ankara şehir merkezinin 10 kilometre batısındaki Güvercinlik Havaalanı bu gün askeri amaçlı kullanılıyor. Aslında burası Ankara’nın ilk havaalanı ve Türk Hava Yolları’nın ilk teknik bakım merkezi. Günümüzde Genelkurmay envanterinde yer alıyor. Havaalanı’ndan Kara Kuvvetleri ile Jandarma Teşkilatı’na bağlı birlikler ve Genelkurmay’a doğrudan bağlı bazı birimler yararlanıyor. Kara Havacılık Okulu da burada faaliyet gösteriyor.
İLK DIŞ UÇUŞ 1947’DE ATİNA’YA GERÇEKLEŞMİŞTİ
Türkiye’nin ilk ulusal havayolu kuruluşu Türk Hava Yolları 1933 yılında Devlet Havayolları İşletmesi adıyla burada kurulmuştu. O yıldan itibaren de uçaklar Ankara’dan İstanbul’a Güvercinlik’ten kalkmaya başlamıştı. Ayrıca Türk Hava Kurumu’na bağlı olan Türkkuşu’da bu merkezde kurulmuştu. Küçük bir not daha; 1947’de Devlet Hava Yolları’nın ilk dış hat uçuşu Güvercinlikten gerçekleşmiş ve kalkan uçak Atina’ya ulaşmıştı. 1955’te bakım servisleri İstanbul Yeşilköy (Atatürk) Havaalanı’na taşınınca ve daha sonra Esenboğa Havaalanı tamamlanınca askeri üs haline gelmişti.
Günümüzde bu havaalanı askerî amaçlı kullanılıyor. Ancak, Genelkurmay Başkanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı arasında imzalanan sivil havacılık işletmelerinin askeri meydanlardan yararlanabilmesinin esaslarını düzenleyen genel protokol kapsamında yer alan ve sivil-askeri ortak kullanılan havaalanları arasında Güvercinlik de bulunuyor.
Paylaş