Paylaş
Son iki haftadır şehirler arası trafiğin içinde kendimi oradan oraya koşarken buluyorum. Kimi zaman Ekonomist ve Capital için ekonomiye yönelik bir toplantının içinde, kimi zaman Tempo için siyasi gündemin ortasında, kimi zaman da Atlas ve Travel gibi dergiler için doğanın kucağında... Birazdan aktaracağım iki hikaye yaşadıklarımdan sadece bir bölümü.
Atlas- Columbia “Doğa Yürüyüşleri”nin dördüncüsü bu ayın ortalarında Ankara’nın Kızılcahamam ilçesindeki Soğuksu Milli Parkı’nda yapıldı. Geziye katılan yaklaşık 350 okur, doğayı birlikte keşfetti. Bilmeyenler için aktarayım, Soğuksu Milli Parkı, yaban hayatının zenginliği ve peyzaj güzellikleriyle mükemmel bir yer. Burada birçok hayvan türünü bir arada görmeniz mümkün. Parkın içini kendine mesken edinmiş yırtıcı kuşlar, ayılar, tilkiler ve diğerleri özgürce yaşıyor. Ayrıca günlük ziyaret biçiminde gelen piknikçiler de var, kamp kurup orman şartlarında yaşayan doğaseverler de...
İşte Kızılcahamam organizasyonu için İstanbul ve Ankara’dan sekiz otobüs kaldırdık ve Atlas okurları, bu harika parkta bir araya geldi. Tabii özel aracıyla gelenlerin sayısı da küçümsenmeyecek kadardı. O gün kamp çadırları kuruldu ve yaklaşık 16 kilometrelik doğa yürüyüşü başladı. Ardından da sucuk ekmek ziyafeti için barbeküler yakıldı, kuruyan boğazlara şifa olması için alkolsüz içecekler ve şaraplar tezgahın üstüne istiflendi.
AYI DEĞİL AÇIK HAVA BOL GIDA BERTARAF ETTİ
Katılımcılar tam bir doğa aşığıydı... Çevreyi temiz tutmak, bitki ve hayvanlara zarar vermemek için azami gayreti gösterdiler ki piknikçilerin bıraktığı çöpleri bile toplamaktan kendilerini alamadılar. Benim görevim ise ulaşımdan konaklamaya tüm bu organizasyona lojistik destek sağlamaktı. Doğrusu ziyafet ve kamp yeri eğlenceleri dışında diğer aktivitelere katılmamıştım, ancak açık hava bol gıda beni bertaraf etmişti. Gece yarısı Ankara’ya doğru yola çıkmadan önce de o ilginç haber gelmişti.
Çadırlarında uykuya çekilen kamp sakinleri bir ayının saldırısına uğramıştı. Hani ayı dediysem mecazi anlamda değil, gerçek bir ayı. Ormanın içinden çıkıp gelen ayı bazı çadırları yıkmış, yiyecek poşetlerine pençe atmış ve herkesi ayağa diktikten sonra ağaçların arasından kaybolup gitmişti. Kampta heyecan yaratan bu durum karşısında panik çıkacağını beklerken de, sakinlerin farklı bir telaş içinde olduğunu fark etmiştim. Hepsi birbirine ayının fotoğraflarını çekip çekmediğini soruyor ve hayvanı daha net görememenin eksikliğini yaşıyordu.
O gün bir kez daha anladım ki ayı ayıdır, ne yapsa yeridir. Zira orası onun vahşi doğadaki evi.
GİDERKEN 70’LİK AL DA BAŞINDA Bİ BÜYÜK BULUNSUN
Gazetede çok sevdiğim çalışma arkadaşlarımdan biri de gazeteci-yazar Saygı Öztürk’tür. Tam 33 yıldır dostluğundan büyük keyif aldığım ve her gün en az bir saat dertleştiğim Saygı’ya da Kızılcahamam anılarımı anlattım. Hatta espri olsun diye de “Kızılcahamam’a giderken bi 70’lik al da, başında bi büyük bulunsun” dedim. Tabii alkolden uzak duran sevgili arkadaşım bu mecaz cümleyi anlamadığı için beni çok güldürecek bir açıklamada bulundu.
“Benim her günkü yürüyüş arkadaşlarımın yaşı 70’e dayandı, hatta kiminin de geçti. Onlarla giderim.”
Aslında bu saflığı da benim uzun süreden beri yazmak istediğim bir konunun köşeme taşınmasını sağladı. Saygı ve arkadaşları sanki aralarında gizli bir sözleşme yapmışcasına her sabah saat yedide toplanırlar. Önce ısınma hareketleri, sonra 6-7 kilometre sürecek yürüyüş maratonu başlar. Bu 10 kişiden oluşan grubun yaş ortalamasını düşüren tek kişi ise bizim Saygı’dır.. Her biri 70’ine dayanmış, hatta geçmiş grubun profili ise çok renklidir. Bu bakan, milletveki, ve bürokratların kimler olduğuna gelirsek; CHP milletvekilleri Deniz Baykal, Kamer Genç, eski bakanlar Esat Kıratlıoğlu, Edip Safter Gaydalı, valiler Orhan Taşanlar ve Adil Yazar, kısacası liste böyle uzayıp, gidiyor.
Angora Evleri’nde kapı komşusu olan bu grubun yürüyüş güzergâhı Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampusu... Ormanlık arazinin içinde yürümek için de eski bakanlarımızdan bir zatın evinin bahçesinden geçmeleri gerekiyor. Ancak gel gör ki aksimi aksi bu eski bakan, bahçesi kullanılmasın diye elinden geleni ardına koymuyor. Kapı yaptırıyor, kilit taktırıyor, tel örgüleri çoğaltıyor, hatta demir bariyerler koyduruyor ama sonuç hep aynı. Grup bahçe kapısını zorla açıyor ve Hacettepe Kampusu’nun ormanlık alanına geçiş yapıyor.
TARTIŞMALI BAHÇEDEN MELANET GRUBU GEÇTİ
Şimdi içinizden “Adamın bahçesiyse, grubun bu zorbalığı neden?” sorusunu geçirebilirsiniz. Fakat bu olayda haklı olan taraf yürüyüş grubu... Zira eski bakan sitenin ortak kullanımına dahil park alanını villasının bahçesine katmış durumda ve “burası benim” diyor başka da bir şey demiyor. Komşuları ise onun bu oldubittiye getirme girişimine karşı tepki koyuyor. Villa’nın sahibi eski bakan, aslında sitenin park alanı olan bahçesini yolgeçen hanına çeviren bu gruba bir isim de takmış: “Melanet Grubu”. İş artık öyle bir inatlaşmaya dönmüş ki her iki tarafta zıtlaşmayı eğlenceye çevirmiş durumda.
Gelelim yürüyüş grubunun başka özelliklerine. Evden çıkarken ellerine bir ya da birkaç yemek artığı almak vazgeçilmez alışkanlıkları arasında... Bu yiyeceklerin gittiği adres ise ormanlık alanda belirledikleri bazı ağaçların dibi... Zira tilki, tavşan ve başıboş köpekler derken ormanda yaşayan birçok canlı bu grubun yolunu gözlüyor. Hatta hayvanlar grup üyelerine öyle alışmışlar ki yiyecekleri yere bıraktıkları an yanlarına gelip, ne var ne yok silip süpürüyorlar. Grubun bir diğer özelliği de dönüş yolunda yanlarında getirdikleri poşete başkalarının doğaya bıraktığı artıkları toplamak. Pet şişe, naylon, tahta parçası ellerine ne geçerse toplayıp çevreyi temiz tutmaya çalışıyorlar.
Türk siyasi yaşamına damgasını vuran grubun yürürken yaptığı siyasi yorumlar ve öneriler ise bir harika. Ancak daha da harika olanı Esat Kıratlıoğlu’nun her kişi ve olaya uyabilecek çeşitli fıkraları ile Kamer Genç’in içi haber dolu eleştirileri. Ben bitaraf olarak Angora’da yaşananları anlattım. Bakalım eski bakanla Melanet Grubu’nun tatlı çekişmesi nasıl sonuçlanacak?
Paylaş