Amerikan ekonomisi tarihinin en uzun ve kesintisiz ekonomik büyüme süreçlerinden birini devam ettiriyor. Galiba, bundan önceki uzun büyüme süreci İkinci Dünya Savaşı ertesinde olmuştu. Bazı dönemler büyüme düşüşler gösterse de, son yirmi yıldır büyüme sürecinde keskin kesintiler olduğu söylenemez.Amerika Birleşik Devletleri’nin milli geliri (gayri safi yurtiçi hasıla) 11 trilyon dolar civarındadır. Yıllık yüzde 2 büyüme gerçekleştirildiğinde, Amerikan ekonomisine bir yılda bir Türkiye ekonomisi kadar büyüklük eklenmiş gibi oluyor. Son verilere göre, Amerika ekonomisindeki büyüme yüzde 4 civarında gerçekleşiyor.Avrupa ve Japonya ekonomilerinin büyüme konusunda sıkıntılar çektiği bir ortamda Amerika dünya ekonomilerinin lokomotifi durumunda. Lokomotifin kendi sorunları da ciddi boyutlara geldi.İKTİDARLARGeleneksel olarak Amerika’da Demokrat iktidarlar büyümeye önem verip bütçe açıkları verirler. Cumhuriyetçi iktidarlar ise mali (fiskal) açıdan daha disiplinlidir ve fiyat istikrarına öncelik verirler. Son dönemlerde bu eğilim tam tersine döndü.Clinton İdaresi çok ciddi bir mali disiplin örneği vererek 1980’lerde Cumhuriyetçi İktidarların büyüttüğü bütçe açığını kapattı. Hatta, bütçe dengesi fazla verme eğilimine girdi. Aynı dönemde, Reagan İdaresi’nin başlattığı ekonomik büyüme süreci de kesintiye uğramadı. Bush İdaresi ile her şey tepe taklak oldu. Bütçe açıkları hızla büyüyor. Borçlarını düşüreceğini hesaplayan Amerika yeniden borçlanmayı hızlandırdı. Son dört yolda Amerika’nın borç stoku yüzde 30’a yakın büyüdü. Aynı zamanda dış ticaret açıkları da artmaya başladı. Zaten tasarruf eğilimi (milli gelirlerinin yüzde 1-2’si civarında) çok düşük olan Amerika ancak dış tasarrufları ithal etmek yoluyla ekonomik dengeleri sağlayabiliyor.Sonuç olarak, Amerika’nın dış borçlanmasını artırmasıyla, Amerika’ya borç veren ülkelerin döviz rezervleri hızla artmaya başladı. Bir anlamda, dünyada dolar arzı arttı. Bütçe ve dış ticaret açıklarına (ikiz açıklar) kalıcı bir çözüm üretemeyince, Amerikan dolarının geleceği konusunda kaygılar arttı. Dolar hızla değer kaybetmeye başladı.Asya ve Rusya Krizleri’nden sonra o ülkelerden çıkıp anavatanlarına dönen mali sermaye nedeniyle düşen faizler yeniden yükselmeye başladı. Amerika’da iç talep artışı, düşen dolar ve mali sermaye çıkışları nedenleriyle artan enflasyon baskıları hafifletmek için Amerikan Merkez Bankası (FED) 2004 yılı içinde beş kez faizleri 0.25’er puan artırdı. Gelecek yılı da faiz artışlarının devamı bekleniyor.FAİZLER2005 yılında olmasa dahi, 2006 yılında Amerika’da FED faizlerinin yüzde 6’ya kadar artması şaşırtıcı olmayacaktır. Asya ve Rusya Krizleri’nden önce de Amerika’da faizler bu düzeydeydi.Amerika’da faizlerin artması ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyebilir. Ama, Bush İdaresi’nin ikinci ve son dört yıllık döneminde, bütçe açıkları konusunda ciddi önlemler alındığı taktirde, faiz artışları beklendiği ölçüde olmayacağı gibi, ekonomik büyüme performansında da ciddi olumsuzluklar yaşanmayabilir. Irak sorunun Amerika için kısa dönemde çözülemeyeceği dikkate alındığında, Amerika’da mali disiplinin kısa sürede sağlanması zor görünüyor.Bu şartlarda, Amerika belli bir süre daha yükselen faizler ve düşük dolarla yaşamak zorunda kalacaktır. Bütün bu gelişmeler Amerikan dolarının dünyada artık önemsiz bir para haline geldiği anlamına alınmamalıdır.