VERGİ deyince herkesin aklına kayıt dışı ekonomi geliyor. Kayıt dışı ekonominin büyüklüğü nedeniyle devletin vergi gelirlerinin çok düşük olduğu vurgulanıyor. Bu yargı yanlış değil.
Ama, kayıt içindekilerden vergi toplayamazken kayıt dışındakileri içeriye davet etmek pek kolay iş değildir.
Maliye Bakanlığı verilerine göre, bu yılın ilk altı ayında vergi tahsilatı ile vergi tahakkuku arasındaki oran yüzde 78.8 olmuş. Yani, devlet alması gereken her bir milyon lira verginin ancak 788 bin lirasını tahsil edebilmiş. Kimileri parası olmadığından vergisini ödeyememiş. Kimileri ise, çeşitli yollardan teşvik aldığından, vergisi tahakkuk etmiş, ama vergiyi ödemek zorunda kalmamış. Vergi muafiyeti almış.
İLLER
İl bazında bakıldığında, durum daha açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Deprem nedeniyle çeşitli vergi muafiyeti alan illerde tahsilat-tahakkuk oranı ortalamanın çok altında gerçekleşmiş. Örneğin, bu oran Sakarya’da yüzde 32, Düzce’de 39 ve Bolu’da yüzde 49 olmuş. Yani, buradaki illerde yaşayanlar vergi oluşacak kadar para kazanmışlar, ama vergi vermemişler. Deprem sayesinde vergiden muaf tutulmuşlar!
Bir diğer deprem mağduru Kocaeli ilinde ise tahsilat-tahakkuk oranı çok yüksek. Kocaeli de deprem geçirdiği halde, verginin büyük bir kısmı Tüpraş’tan geldiğinden, muafiyet uygulanmayarak Kocaeli’nde yüzde 91.5 gibi bir tahsilat-tahakkuk oranına ulaşılmış.
Vergi oluşacak kadar para kazanıp da vergi vermeyen diğer iller genellikle turizm geliri ağırlıklı iller olmaktadır. Örneğin, tahsilat-tahakkuk oranı Muğla’da yüzde 55.7, Antalya’da yüzde 60 olmuştur. Belli ki, turizmi de vergi dışında bırakmışız.
Vergi muafiyeti tanımak devlet açısından bir tercihtir. Bu tercihin belli bir ekonomik mantığı da vardır. Ama, teşvik mekanizması çok yaygınlaştırıldığında, devlet gözünün önünde duran vergilendirilebilecek gelirleri vergilendiremez duruma düşer. Türkiye bir ölçüde bu olguyu yaşamaktadır.
ÖNCE KAYIT İÇİ
Turizm endüstrisi genelde kayıt dışı faaliyetin yaygın olduğu bir sektördür. Bu sektörde yatırım yapanlar teşviklerden yararlandığından vergi vermezler. Bu sektörde ticaret yapanlar da iradelerini kullanarak vergi vermezler.
Yıllar önce, bir IMF heyetinin büyükçe bir halıcı dükkanını ziyaretlerinde vergi levhasına gözleri takılmıştı. Sonra da, Türkiye’nin neden vergi toplayamadığını kendi gözleriyle görmüşlerdi. İpek niyetine floş halı aldılar. Halıyı ucuza aldıklarını sandılar.
Halıcı kendi açısından haklıdır: Halıyı yapan vergi ödemiyor; Halıyı alanın kaldığı otel ya da tatil köyü vergi ödemiyor. O halde, kimsenin vergi vermediği bir ortamda, halıyı satan neden vergi ödesin ki?
Türkiye ortalamasının üzerinde tahsilat-tahakkuk oranı olan yalnızca yedi ilimiz var: Kocaeli, Kırıkkale, Aksaray, İstanbul, Ankara, İzmir ve Mersin. Kamu maliyesi bu illerin üzerine yıkılmış durumda. Bu durumu uzun süre devam ettiremeyiz.
Türkiye kayıt dışı ekonominin boyutunu mutlaka azaltabilmelidir. Ama, kayıt içindekilerle doğru dürüst vergi ilişkisine girememiş bir devletin kayıt dışını kayıt içine alabilmesi çok zor görünmektedir.